Olaylar Ve Görüşler

Yerelden başlamak - Aykurt Nuhoğlu

12 Haziran 2024 Çarşamba

“81yaşındayım” demişti kadın. “Yalnızım, çocukluğuma dönüyorum, beni birilerinin takip etmesi gerekir.” O, birçok “yaş almış”tan biriydi. Kim onu takip edecekti?

Sokak, park, yeşil alan, tiyatro, sinema, sosyal yaşam merkezleri, spor, eğitim, güvenlik, sağlık, konut, işyerleri... Çalışarak üretime katılırken birçok başlığın bir araya gelmesiyle kentler oluşur. Bu başlıklardaki eksiklikler yaşam kalitemizi düşürür. Kentler canlıdır; yaşadıkça deneyimleri birikir. Acıyı, yoksulluğu, mutluluğu, özgürlüğü ve köleliği de içinde barındırır. Deneyimlerin oluşturduğu günlük kent yaşamı, o yaşamdaki kent yönetiminin kalitesi ve gelecek hayallerimiz de bizi farklı yerlere götürür. 

Yerel yönetimlerin temel direği belediyelerdir. Muhtarlar, kent konseyleri, merkezi iktidarın yereldeki birimleri de bu kapsama girer. Belediyeler, kendi meclisleri olan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen kamu kurumlarıdır. Seçilen yöneticileri dönemler içinde değişse de çalışanları genellikle aynı kalır.

Göreve yeni başlamıştım. “İşsizim, çocuklarım küçük, bırakacak yerim yok” diyordu karşımdaki kadın. O annenin gözlerindeki çaresizliği umuda çevirip onların güven duyacakları bir dal olmak gerekiyor. Yaşlı, çoçuk, genç, herkesin farklı sorunları var. 

SOSYAL POLİTİKA ÖNE ÇIKMALI

Kentlerimizin geçmişine bakınca, sokaklar, binalar, sanat yapıları ve hatta plajlara kadar birçok şeyin yerinde olmadığını görürüz. Bir kısmının fotoğrafı bile yoktur. Geçmişten kalan izler silinmeye çalışırcasına hunharca katledilirken imar değişiklikleri ve imar afları sürekli gündemdedir. Depremler, seller, yangınlar, rantların önünü kapatamadığı gibi yeni rant alanları açmıştır.

Yurt çapında sağlıklı bir tarım ve hayvancılık politikasının oluşturulamaması, büyük kentlerin dışında yaşayanların eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel hizmetlerden yoksun olmaları, onların yaşadıkları yerleri terk etmelerinin yolunu açıyor. İş alanlarının büyük kentlerde açılması göçü artırıyor.

Yaşadığım kent İstanbul’un 1970’te 2 milyon 681 bin 128, 1980’de 4 milyon 503 bin 590, 2000’de 10 milyon 18 bin 735, 2010’da 13 milyon 255 bin 685 olan nüfusu, 2023 yılında 15 milyon 655 bin 921’e ulaştı. Bu artışın nedenlerini yalnızca iç göçlerle açıklamak eksik kalır. Ayrıca, Anadolu’daki illerin de kent nüfusları artmakta birlikte, köylerdeki nüfus yüzde 20’nin altına düşmüştür. 

Kentlerin büyümesiyle, sorunları da artmaktadır. Nüfus artışıyla kentin her tarafı yapılaştı. Kenti besleyen su havzaları, yeşil alanlar yerlerini beton yığınlarına bıraktı. İstanbul’un su ihtiyacı çevre illerden sağlandı. Nüfus artışının hâlâ devam etmesinin sonuçlarını da birlikte yaşayacağız. 

Bir tarafta büyümenin yarattığı rant kavgasının siyasete etkisi, diğer tarafta yoksullaşan kent insanları. Siyaseti esir alan rant düşkünlüğü, yerel yönetimi popüler siyaset üzerinden şekillendirip kamusal alanların talanının artarak sürmesine neden oluyor. Kent savunmasının önderliğini yapan kent eylemcilerinin yıllardır devam eden mücadelesi de çok etkili olamıyor.

Yaşadığım Kadıköy’de Söğütlüçeşme İstasyonu’ndaki alışveriş merkezi ve Kalamış Yat Limanı inşaat ihalesi, bu rant düşkünlüğünün en kötü örnekleridir. Tam bir kent katliamı olan bu inşaatlar yerel yönetimlerde muhalefetin iktidar olmasına rağmen sürmektedir. Ülkemizdeki tüm kentler de buna benzer tehditlerle karşı karşıyadır.

Büyüyen kent, yoksullaşan insanlar, kaybolan demokrasi arasında nasıl bir yerel yönetim anlayışı oturtulmalıdır ki insanların sorunlarının çözülebileceği yollar açılsın?

Ekonomik krizin büyümesiyle 2024’te insanlar daha da yoksullaştı. Enflasyonun üç rakamlı sayılara çıkması, ekonomik sıkıntının vatandaşlara fatura edilmesi ciddi sorunlar yarattı. AKP iktidarının ülkeyi yönetemez duruma gelmesi, yolsuzluğu ve yoksulluğu had safhada artırdı. Bu da yerel yönetimlerdeki sosyal politikaların öne çıkmasını zorunlu hale getirdi. 

ÖRGÜTLENME ÖNEMLİ

Belediyelerin, yoksulluğu ayni ve nakti yardımlarla çözme çalışmaları yeterli olmadı. “Yardım kolisi” belediyeciliğinden kurtulup sorunların kalıcı ve ekonomik çözümlerine önderlik edilmelidir. Bulunduğu yerin özelliğine göre, sanayi, tarım ve teknolojinin geliştirilmesi, eğitime destek gibi daha birçok alanda örgütlenmenin önü açılmalıdır. 

Kooperatif örgütlenmeleri farklı alanlarda istihdam yaratırken gereksinimlerin karşılanmasının da önünü açar.

Kapitalizm, gıdadan teknolojiye kadar her alanda tekelleşme yarattı. Alternatif üretim ilişkilerinin geliştirilerek ucuz gıdanın sağlanmasına ve hizmetlerin halka ulaştırılmasının örgütlenmesine önderlik etmek, yerel yönetim görevidir.

Elimizdeki telefondan evimizdeki televizyona kadar bizi uyarıp ayartan, sosyalleşmemizi azaltan çok fazla tehdit var. Teknoloji geliştikçe yalnızlaşıp kamusal alanlardan uzaklaşıyoruz. Bir araya gelmenin coşkusunu, dostluğun, arkadaşlığın yarattığı değerleri kaybediyoruz. Kamusal alanların artırılarak insanların bir araya gelmesini sağlamak da yerel yönetim görevidir. Hayalimdeki; ailemizin bir bireyi, arkadaşımız, dostumuz gibi, iyi ve kötü zamanlarda güven verici duruşuyla her zaman yanımızda olan yerel yönetimdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları