Olaylar Ve Görüşler

Yerel yönetimlerden iktidara giden yol

27 Mayıs 2019 Pazartesi

Olumsuzlukların hızla yükseldiği günümüz siyasi ortamında, kazanılan belediyelerde sağlanacak bir başarı, muhalif partileri iktidara taşıyabilir. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin gibi illerde, seçmenlerin muhalif adayları destekleyerek verdiği değişim işareti iyi değerlendirilmelidir.

Yerel yönetim seçimleri Türkiye’de düzenli olarak 1963’ten beri yapılmaktadır. O dönemlerde 4 yıllık olan görev süreleri 1982 Anayasası’ndan sonra 5 yıl olmuştur. Yerel yönetim seçimleri Türkiye’de siyasi olarak iki farklı manaya gelir. Ya mevcut hükümete destek manasına gelir, hükümetin başarılı bir yönetim sergilediği gücü yerel yönetimlerde de etkisini hissetirir ki, mesela 1984, 2004 seçimlerinin böyle bir özelliği vardır. Ya da mevcut iktidara güvensizlik manasına gelir ki, 1977, 1989, 1994 seçimleri böyle olmuş ve merkezi iktidar sarsılmıştır. Fakat son dönemlerde yapılan seçimlerde bu iki özellik de kaybolmuş ve seçmen tabanlarında hiç sorgulamaksızın ciddi bir kemikleşme ve kutuplaşma oluşmuştur. Yerel seçimlerde genellikle vatandaşlar bulundukları şehrin belediye hizmetlerine göre tercih yapmalıyken, son zamanlarda yerel tabloya hiç bakmaksızın ülkenin yönetim şekline göre bir tercih yapma yöntemine başlamışlardır. Yerel seçimlerle, genel seçim tercihlerini neredeyse birbirine karıştırmışlardır. Bunun temel sebebi ise hükümetin tüm sosyal medya üzerindeki baskısı, kamu gücü kullanımı ve sosyal medya reklamlarını kendi lehine kullanarak seçmen kitlesinin dikkatini ülke siyasetine odaklaması olmuştur.

Farklılıklar
Yerel yönetimlerde başarı için partilerin bakış açısına göre farklı başarı kriterleri oluşabilmektedir. Fakat kemikleşme özelliğinin yaşandığı bölgelerde farklı seçeneklerin olmayışı, tercihlerin yerel hizmetlere göre değil, genel ülke siyasetine göre şekillendiği görülmektedir. Sağ kemikleşmenin göze çarptığı Kara-deniz, Orta Anadolu ve bazı Doğu Anadolu bölgelerinde belediye uygulamalarında da donukluk ve atalet hissedilmektedir. Sol kemikleşmenin etkili olduğu Trakya, İzmir ve İstanbul’un bazı ilçelerinde ise özgürlükçü yaklaşımlar ciddi baskı ve tehditler altında kalmakta, farklı ideolojik yaklaşımlar arasında ciddi sürtüşmeler olabilmektedir. Etnik kimlik üzerinden siyaset yapılan bazı Güneydoğu bölgeleri ise belediye hizmetlerinin önemsizleştirildiği bir ortama sürüklenmektedir.

Sosyal belediyecilik örneği
Bütün olumsuzlukların hızla yükseldiği durumda, yeni dönemde belediyelerde sağlanacak bir başarı muhalif partileri iktidara taşıyabilir. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin gibi neredeyse ülke nüfusunun ve ekonomisinin büyük çoğunluğunu elinde bulunduran illerde, ülke siyasetinin gidişatını beğenmeyen seçmen kitlesi muhalif parti adaylarını destekleyerek değişim için gerekli işareti vermiştir. Muhalefetin kazandığı bu büyük metropol şehirlerde tam bir sosyal belediyecilik örneği vermeli ve halkın özlemini duyduğu, siyasilerle yakınlaşma, kamuda güven, yoksullukla mücadele gibi daha sayamadığımız birçok meselede örnek yönetim sergilemelidir. Özellikle bu belediye başkanlarının parti içi hesaplaşmalardan uzak durup hizmet konusunda hiçbir siyasi parti tercihi gözetmeksizin hizmet adımı atmalı ve kullanacağı dil daima barış ve sevgi dili olmalıdır. Özellikle belediyelere bağlı halkla birinci derecede yakınlık kuran şirketlerin (su, taşımacılık) yönetimlerinde halkı kucaklayan onların sorunlarına çözüm olan bir kadro itina ile oluşturulmalıdır. Bununla beraber muhalefet partisinin temel ilkeleri olan iş, emek, yoksullukla mücadele, siyasi tercih serbestliği, kişilerin hürriyet iradeleri konusunda gerekli hassasiyeti göstermeleri kişilerin düşüncelerine saygı göstermeleri gerekmektedir. Ülke genelinde genç nüfusun gelecek ile alakalı korkuları ve umutsuzlukları hızla ilerlemektedir. Bu durumla alakalı siyaset geliştirilmelidir. Hükümetin en çok bu kesimden oy kaybettiği göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle hükümetin son zamanlarda aldığı zorunlu din dersleri ve seçmeli felsefe, matematik, fizik, sanat, dil gibi ülkenin gelişiminde büyük rolü olan eğitim konusunda ciddi adımlar atılmalıdır. Saydığımız bu seçmeli dersler konusunda yetenekli ama eğitim konusunda gücü yetersiz kalan aile çocuklarına farklı projeler (dershaneler) ürereterek sahip çıkılmalıdır. Bu vahşi kapitalizm koşullarında büyük şehirlerde halkın öncelikli beklentileri, hayat pahalılığına etkin bir müdahale ve belediye görevlileriyle esnafın vatandaşa karşı “el ele” olmaları gerekmektedir. Özellikle tarımsal bölgelerde kooperatifçiliği destekleyerek o bölgedeki halkın, kapitalist sermeyeye karşı korunmaları sağlanmalıdır. Merkezi iktidarın bu konuları umursamaması, gecikmiş ve göstermelik tasarrufları da önemli bir fırsat doğurmaktadır. Pazarlarda, hallerde fiyat düzenlemeleri gereklidir ve “serbest piyasa” sahte söylemi altında vatandaşın kazıklanması önlenmelidir.

Halk yöneticiliği
Mevcut hükümetin hızla gelişen betonlaşma politikalarına karşın, kentsel dönüşüm ve yeşil alan ihtiyacı çok büyük bir aciliyet arz etmektedir. Belediye başkanlarının “tüm ada içindeki hak sahipleriyle anlaşın, öyle gelin!” tarzı bir yaklaşım vatandaşın beklediği şey değil, tamaman göstermelik bir hamle sonucunda olayı üzerinden atmaktır. Belediyeler, “Vatandaşın hakkını vererek kentsel dönüşümü hızlandıralım, özel sektör yapmazsa, ben belediye olarak bu projeleri yaparım ve herkesin hakkını da veririm, yeşil şehirleri de kurarım” diyerek gelecek açısından bir halk yöneticiliği örneği göstermelidir.
Özel okullar ya da devlet okulları olsun, veliler ciddi bir servis sömürüsü altındadır. Belediye otobüsleri öğrenci hatları kurarak “okul otobüsü” haline gelmelidir. Sadece halk otobüsleri değil sadece öğrenci servisleri adı altında halka dokunacak hizmetler sunulmalıdır. Servis odaları üzerinde de bir fiyat/ maliyet denetimi olmalıdır. Şayet valilik ve öteki merkezi yönetim kurumları velilerin aleyhine, bu sömürü lehine tutum alırlarsa bu durum vatandaşa duyurulmalı ve belediye kendi araçlarıyla, uygun fiyat koşullarında velilerin yanında olmalıdır. Çünkü öğrenci velileri son zamanlarda tam bir servis mafyasıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Saymakla bitmeyeck olan sosyal belediyecilik anlayışına uygun hizmetlerin eksikliği verilen bu fırsatla değerlendirilirse gelecekte iktidarın değişimi zor olmayacaktır. Unutmamalı ki sosyal devrim olmadan siyasal devrim olmaz.

YAŞAR SERT
Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Uzmanı

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları