Olaylar Ve Görüşler

Yaban dil ya da Calvinleşmek

28 Nisan 2019 Pazar

Gelinen değil, sürüklenilen bir yerdeyiz. Burası kesin.
Zorbalığın egemen kılındığı çağ ötelerde kaldı denilse de, nafile!
Gözümden gitmeyen fotoğraf karesi işte zorbalığın resmi.
Oysa gidilen yere, atılan adım şiddete karşı bir duruş...
Yani; “hoşgörüsüzlüğe karşı hoşgörü, vesayete karşı özgürlük, fanatizme karşı hümanizm, mekanikleşmeye karşı bireysellik ya da zorbalığa karşı vicdan”ın sesi olabilmek adımıdır.Bu bakışı, bilinci yok sayan vandalizm, yaban dili egemen kılarak güç ve söylem tiranlarının ateşleyicisi olmuştur.
Hatırlayalım 1993 Sivas Yangını’nı gerçekleştiren güruhun Madımak Oteli’ne yürüyüşünü... İçeridekilere ulaşamayınca o mekânı gözü karalıkla ateşe vermelerini.
Bu kez de gene zorbalık yürüyordu. Tetikleyicileri oradaki kitle psikolojisinden aldıkları destekti elbette.
Orada din tiranlarıyla ırkçılığı bayrak yapanların galeyanı vardı.
Açıkçası bir yas törenine yapılan saygısızlık kudret gösterisine dönüşüyordu. Üstelik seyircisi olan, ellerine alev tutuşturulsa sıkıştırdıkları insanları hiç düşünmeden yakabilecek bir güruhun saldırısı...

Zorbalığın dili
İşte bu noktada zorbanın egemen dili ötede, karşı kıyıdan konuşmaya başlıyor:
“Gitmeseydiniz...”
“Bana mı sordunuz...”
“Provokasyon bilgisi yok...”
Yalan söyleyen görüntüler düzmece olmalı, tanıkların dile getirdikleri de akılcılıktan uzak! Öyledir, zorba yürüdü mü yeşile kesen ağaçlar kurur. Gök kararır, sular bulanır, bakışlar da tıpkı sözler gibi yabancılaşır.
Ululanan ölümlerden beslenen zihniyet için yeni bir alan açılmıştır orada, durmak niye? Susmak niye? Güruhu galeyana getirmek varken...
Ateşe körükle giden kim sahi?
Kaos yaratmak tiranların bayramıdır. Şanlı Roma da, alevler içindeki Berlin de, yaralı İspanya da tanığı oldu insanlık bunların.
İşte bu dönemeçte sözü acımasız kılan; ölüm acısını derinden yaşayan, genç oğulunu yitiren aileye yapılan saygısızlık. Taziye için varılan yer, bir inancın kutlu yeri olması gerekirken; vandalca insana saldırma özgürlüğünü kendinde gören o “zavallı” ruhun hezeyanı... Aslında bu, öteden beri toplumda yaratılmak istenen çatışma zihniyetinin bir sonucudur.
Çünkü bundan beslenen bir siyaset argümanı kitleleri böylece manipüle ederek, adeta zihin körelmesi yaşatarak var olmak derdindedir.

Çubuk provaydı
İşte bu karanlığa dur diyen bir bakışın Çubuk’taki yas evine adımı; aslında zorbalığın her türlüsüne karşı duruştur.
Şunu da göz ardı etmeyelim ki; o galeyan bir “prova”ydı.
Şiddet ve terör bazen tasarlanmadan gelir. Tıpkı yangın gibi. Unutmayalım Notre Dame yangını küçük bir kıvılcımla başlad,ı yüzlerce yıllık mekânı bir anda yerle bir etti.
Evet, büyük olaylar küçük kıvılcımlarla başlar. Vicdanının sesi, bakışı, bilinci Çubuk’taki provalı oyuna gelmedi. Ama bunu bir uyarı gibi de almalı derim.
Ya Calvinleşmek isteyenlere yol açıp yangınları çoğaltıp yalancı peygamberler yaratacağız ya da Sebastian Castellio olup vicdanımızın sesiyle her türlü zorbalığa karşı dur diyeceğiz.

Feridun Andaç  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları