Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Umut İlkesi’ yaşamın özü ve gerçeğidir!
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi, aydınlıkla karanlığın, gerçekle yalanın, gönül dolusu gülüp eğlenerek, türküler dolusu yaşamak ile üç kuruş çıkara teslim olmanın, korku ve karanlığın kasveti altında kalmanın yarışması gibi de değerlendirilebilir.
Üst üste geldi...
Yaşanmış eski seçimler ve referandum, benzer durumlarda alınmış birçok yargı kararı (içtihat), yürürlükteki yasalar ve anayasa hükümlerine karşın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin (yalnızca Başkan seçiminin!) YSK tarafından otuz altı gün sonra iptal edilmesi (benzer bir durumda “Atı alan Üsküdar’ı geçti” denildiğini de anımsayarak) ülkemizde demokrasi ve hukuk mücadelesi anlamında bir milat olarak hep hatırlanacaktır. Belki de, birileri bu utancın altından kalkamayacaktır. 23 Haziran’da yeniden yapılması kararlaştırılan seçimlerin gerçekleşme ortamı ve o gün yaşanacak olanlar geleceğimize bir kez daha ışık tutacak... 31 Mart seçimi ve sonrasında cansiperane bir özveriyle oylara, sandıklara sahip çıkmaya çalışmış, günlerce yorgun, uykusuz mücadele etmiş, ülkesinin parlayan barış yıldızı durumuna gelmiş Ekrem İmamoğlu ve demokrasi güçleriyle hepimizin içindeki adalet duygusu yeni bir sınava hazırlanıyor...
İstanbul seçiminin anlamı
İstanbul’da yaşananın yalnızca bir yerel yönetim başkanlığı sorunu olmadığı, bu belediyeden adı çok bilinen kimi vakıf ve derneklere aktarılmış muazzam ölçüdeki millet kaynaklarının açıklanmasına ilişkin artık iyice güdümlü sayılan “yargı” tarafından getirilmiş “yayın yasağı” ile de açıkça ortaya çıkmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi, aydınlıkla karanlığın, gerçekle yalanın, gönül dolusu gülüp eğlenerek, türküler dolusu yaşamak ile üç kuruş çıkara teslim olmanın, korku ve karanlığın kasveti altında kalmanın yarışması gibi de değerlendirilebilir.
Yaşamın toplumsal yüzüyle ilk kez mağalaralarda tanışan insanlık, bugünlere “umut ilkesi” ile geldi. Umudu ve gerçeği savunanlar çok kayıplar verdiler; gerçeğin haklılığı ve adalet uğruna bile isteye ölümü göğüsleyenler de oldu kuşkusuz... Ama yaşam hep ileriye doğru gitti...
Son günlerde Ernst Bloch’un “Umut İlkesi” adlı kitabını okuyorum. Dokuz yüzer sayfalık iki ciltte dünya düşünce tarihini baştan sona gözden geçirmiş Bloch... Bize, geleceği kuran insanın iradi eylem gücüdür diyor! Umberto Eco’nun dünyanın en çok okunan romanları arasına girmiş “Gülün Adı”nı da bugünlerde ikinci kez gözden geçirdim. İslam düşünürleri tarafından maddeci felsefesi Batı’ya yeniden armağan edilmiş Aristo’nun ikinci “Poetika” kitabında ele aldığı gülmece kavramının ve gülmenin ve ona bağlı olarak umut etmenin yenileştirici gücünü halktan ve halk adına davranan felsefeden saklamaya çalışan, kitabın sayfalarını zehirleyerek okuyanları ölüme sürükleyen Hıristiyan ortaçağının temsilcisi kör papaz Jorge ile yalnızca gerçeğin ardında olan, olayın geçtiği manastıra cinayet soruşturması için gelmiş William ile çömezi Adso arasında yaşananlar, Rönesans tomurcuğunun güle dönüşmesinin, Batı’daki büyük insanlık atılımının da habercisi gibidir...
Umut İlkesi yaşıyor
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu ve onun ardından yaşama geçmiş Köy Enstitüleri de, Doğu ve Asya dünyası için bir Rönesans girişimi gibiydi... Ve bugün, kendi Rönesans’ının ilerici kazanımlarıyla dünyanın egemenliğine sıçramış olmakla birlikte ekonomik ve politik alanda emperyalist sistemin güdücüsü olmuş Batı’nın Şarkiyatçı karıştırmaları ile, özellikle de petrol kaynaklarına sahip olan Müslüman Doğu sonsuza kadar karanlık içinde tutulmaya çalışılıyor. Ve sömürgen Batı’nın en büyük yardımcıları din üzerinden politika yürüten Doğulu işbirlikçileri oluyor...
Dün birkaç gün aradan sonra (annemin diz ameliyatı ve bazı özel sorunlar nedeniyle uğrayamamıştım) yaklaşık on yıldır emek verdiğim evimi ve bahçemi görmeye gittim. Yan tarafa ektiğim kekikler birbiriyle birleşmiş, bir kekik halısı gibi çiçek açmış, burcu burcu kokuyor... Erguvan ağacım arıların coşkulu uğultusuyla gülümsüyordu güneşe. Dikenlerini ve ayrıkotlarını temizlediğim karşı bahçemde yaylalarımın sarı çiçekleri, mavi mineler karşıladı beni...
Unutmayın ay zamanın geçici egemenleri... Çiçekleri koparabilirsiniz ama, baharın gelişine ve içimizde büyüyen adalet duygusuna, umuda engel olamazsınız!
Bu ülke, yalana, karanlığa ve kasvete teslim olmamalı, olmayacak...
“Umut İlkesi” yaşıyor, bizden sonra da yaşayacak...
ALPER AKÇAM
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Ankara’da konuşulan iddianame
- İYİ Parti'de Akşener krizi
- Muharrem İnce’den sert yanıt!
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- Kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!
- TÜPRAŞ'tan açıklama geldi
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- Sedat Peker'in avukatı hayatını kaybetti
- 'Tweet bu kadar, gerizekalı!'
- Bahçeli'nin çağrısıyla ilk adım