Olaylar Ve Görüşler

Toplumsal akıl

05 Aralık 2018 Çarşamba

Antik Yunan’dan Rönesans sıçramasına ulaşılması ikibin yıl almışken, 18. yüzyıl Aydınlamasına ulaşmak için, toplumsal akla birkaç yüzyıl yetmiştir.

Toplumsal akıl, insan aklının tüm boyutlarıyla anlaşılmasında, bizim çok önem verdiğimiz bir olgu olup, insanlık tarihi kadar eski; her bir insanın, içine doğarak katıldığı bir düşünme organizasyonudur.
Düşünme etkinliği, “biyo-akıl” olarak adlandırdığımız bireysel akıllar tarafından gerçekleştirilir. Ancak, biyo-akıllar, düşünme etkinliğini, birbirlerinden kopuk olarak değil, bir insan ilişkileri sistemi içinde gerçekleştirirler. Bu nedenle düşünme toplumsal bir etkinliktir. Düşünmenin toplumsal bir etkinlik olmasının iki temel etmeni vardır. Birincisi, insanın, nispeten uzun süren bebeklik-çocukluk dönemi nedeniyle, diğer birçok hayvan türüne göre daha sıkı ve kararlı ilişkiler içinde olması; ikincisi ise insanın çok çeşitli sesler çıkarabilmesine olanak veren bir gırtlak yapısına, dil kaslarına ve diğer yardımcı organlara sahip olmasıdır. Bu iki etmenin etkileşimi sonucunda dil ortaya çıkmıştır. Dilin oluşmasıyla, insanlar daha sıkı ilişki ağları içinde, bilinçlerini birbirlerine aktarabilme olanağına kavuşmuşlardır. Dil, sadece insanların bilinç iletişimi kurmasını ve böylece kavram üretiminin genişlemesini ve derinleşmesini sağlamamış; kavramların biriktirilip korunduğu bir “toplumsal hafıza” işlevi de yapmıştır. Yazının icadı, toplumsal hafızanın kalıcılığını kat be kat arttırmıştır.

Biyo-akıllar
Biyo-akıllar, duygulanma ve mantık sistemlerinden oluşmuştur. Biyo-akılların duygulanma sisteminin toplumsallaşmasını, sanat olarak görürüz. Sanat, toplumsal aklın duygulanma sistemidir. Sanatsal etkinlik, “sanatçı” denilen insanlar tarafından gerçekleştirilir. Öte yandan, mantık sisteminin çalışmasının ürünleri olan bilgilerin, sessel ve işaretsel simgeler kullanılarak iletişilmesiyle, biyo-akıllarının mantık sistemi toplumsallaşır. Bu toplumsallaşma sırasında, bilgiler, biyo-akılların mantık formları ile örülü olarak dile-getirildiği için, toplumsal hafıza da mantık formları ile örülmüş olarak oluşur. Dili incelediğimiz zaman, sadece insanoğlu/kızının milyonlarca yıllık düşünme etkinliğinin ürünü olan bilginin biriktirildiği bir hazine görmeyiz; aynı zamanda bu bilginin örülerek oluşturulmasında kullanılmış ve dile içkin olan mantığı da görürüz.
İnsanlar düşünme işinde, akıllarının biyo-duyulama ve biyomantık sistemini kullanmakla yetinmemiş; “düşünme aletleri” olarak adlandırdığımız gözlem, inceleme ve bilgi işleme araçlarını da kullanmışlardır. İnsan, parmak hesabından çakıl taşlarına, abaküslerden bilgisayarlara ve yapay zekaya kadar uzanan süreç içinde, düşünme aletlerini sürekli geliştirmiştir. Sürekli gelişen bilgisayarları ve özellikle de yapay zekayı, ulaştırıldıkları ve ulaştırılacakları göz kamaştırıcı, hayranlık uyandıran gelişme düzeyi nedeniyle “elektro-akıl” olarak adlandırıyoruz.

Düşünme sistemi
Biyo-akılların, milyarlarca hücreden oluşan bir düşünme sistemi olması gibi, toplumsal akıl da dil ile birbirine bağlanmış milyarlarca biyo-akıldan ve düşünme aletlerinden oluşan bir düşünme sistemidir. Bu durumda toplumsal aklı, her şeyden önce bir sistem, bir “biyo- akıllar organizasyonu” olarak anlamak gerekir. Her bir biyo- akıl bir toplumsal akıl sistemi içine doğar. Toplumsal aklın bilgi hazinesi, doğan her yeni biyo-akla, dil aracılığı ile yüklenir. Her yeni bireyin, toplumsal aklın bilgi birikimi ile yüklenmesi, onların toplumsallaşması sürecidir. Toplumsallaşma süreci içinde, her bir biyo-akıl, toplumsal aklın bilgi birikiminin taşıyıcısı haline gelir. Biyo--akıllar, toplumsal aklın sadece pasif taşıyıcıları olmayıp yaşamları boyunca sürdürdükleri düşünme etkinlikleriyle elde ettikleri bilgi ve deneyim birikimini dile ekleyen, böylece toplumsal aklı zenginleştiren aktif birer katılımcılarıdır da. En aktif katılımcılar, toplumsal aklın parlak yıldızları olan çığır açmış sanatçılar, filozoflar, mantık- matematikçiler ve bilim insanlarıdır. Parlak yıldızlarının katkılarıyla, toplumsal aklın bilgi birikimi, genişlemiş ve derinleşmiştir. Tarihe baktığımızda, klanlardan aşiretlere, kavimlerden ulus-toplumlara, oradan ulus-ötesi toplumlara; ortak dil temelinde oluşmuş olan toplumsal aklın kapsamının sürekli genişlediğini, etkinliğinin artarak yükseldiğini görüyoruz. Etkinliği yükseldikçe, bilgi içeriği sürekli genişleyip derinleşmiştir. İnsanın “insan” olmasıyla birlikte oluşan '74oplumsal aklın, Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarına, oradan da Antik Yunan felsefesine ulaşması, yüzbinlerce yıl almıştır. Antik Yunan’dan Rönesans sıçramasına ulaşılması ikibin yıl almışken, 18. yüzyıl Aydınlamasına ulaşmak için, toplumsal akıla birkaç yüzyıl yetmiştir. O zamandan günümüze, Endüstri 4.0, yapay zekâ aşamasına kadar yaşanan gelişmenin hızını ise tarife gerek yok... Toplumsal akıl, dil ile birbirine bağlanmış milyarlarca biyo- aklın ve evrenin milyonlarca ışık yılı öteleriyle, “akıl almaz” mikro derinliklerine uzanan düşünme aletlerinin örgüsü olan, yapılanması “akıl almaz” boyutlarda, hareketi sonsuza uzanan bir organizmadır.  

Mehmet UYSAL
Felsefeci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları