Olaylar Ve Görüşler

Tarihsel bir kavşakta yeni bir başlangıç için

04 Mayıs 2019 Cumartesi

Gör, nasıl yaratılırım yeniden
Namuslu, genç ellerinle (...)
Bir umudum sende,
Anlıyor musun? (Ahmed Arif)

Öncelikle bir durum saptaması ve değer­lendirmesi yapmak uygun olur. Sonra ise yapılması gerekenlere yönelik öneri ve umut­ları dile getirmek yerinde olur. Demokrasiyle iktidara geldikten sonra, o koltuklarda son­suza kadar oturmayı planlayanlara, kendi ik­tidarını toplumun ve devletin esenliğinden ve yararından öncelikli olarak görüp, uyguladığı politikalarla da bu şekilde yol almaya çalışan­lara gereken cevabı demokratik süreçler ver­miştir. Gerek tek tek bireylerin gerekse top­lumların bazı sözleri söylemesi, bazı tepkile­ri ortaya koyması için beklediği bir eşik, aşıl­ması gereken bir sınır vardır. İktidar sahipleri her şeye egemen olduklarını sanırken unut­maya başladıkları bir şey vardır. Ne kadar gü­ce sahip olursanız olun, ne kadar baskı, yıl­dırma, çaresizlik ve boyun eğdirme çabaları­nı her yerde sürdürürseniz sürdürün; insanın aklına, vicdanına ve iradesine egemen ola­mazsınız.

Eskiden bile gerideyiz
Bir düşünün, çok eskilere gitmeye gerek yok, 20-25 yıl öncesinin gerisindeyiz pek çok bakımdan. Bu nedenle içinde bulundu­ğumuz hal ve gidişat hepimizin sorumlulu­ğuyla; düşünüş, tutum ve seçimleriyle orta­ya çıkmış bulunmaktadır. Tarihsel olarak ba­karsak, önümüze gelen çeşitli fırsatlar ve ola­naklar olmuştu, demokratik değerleri yeni­den güçlendirmek adına. Ama çeşitli neden­lerle toplumun ortaya koyduğu özgür, eşit, mutlu ve insanca yaşama arzusu ne yazık ki son yıllarda hak ettiği karşılığı görememiş­ti. Şimdilerde ise tarihsel bir dönemde yaşa­dığımız düşüncesiyle, doğadaki bahar hava­sının toplumsal yaşamda da karşılığını bula­bilmesi için yapılması gereken şeyler olduğu­na inanıyorum.
Bazı şeyler çok basit olabilir, ama birçok önemli şeyin göstergesi ve işaretidir. Ülkemi­zi ve insanımızı ilgilendiren ve etkileyen her şeyi yeniden düşünmek, çözümlemek ve ya­pacağımız değerlendirmeler ışığında “çağdaş uygarlık” doğrultusunda kesintiye uğratılmak istenen yürüyüşümüze her alanda devam et­mek bize düşen tarihsel bir sorumluluktur. Bu durumla da ilişkilendirilebilecek küçük bir hikâyeyi paylaşmak isterim.
“Herkes, Birisi, Herhangi Biri ve Hiç Kimse” adlı dört kişinin öyküsü. “Yapılması gereken çok önemli bir iş vardı ve herkes, birisinin bu işi yapacağından emindi. Gerçi işi herhangi biri de yapabilirdi ama hiç kimse yapmadı. Bi­risi buna çok kızdı, çünkü bu iş herkesin işiy­di. Herkes, herhangi birinin bu işi yapacağı­nı düşünüyordu. Sonunda herhangi birinin yapabileceği bir işi hiç kimse yapmadığı için herkes, birisini suçladı.”

Daha önce başardık
Yüzyıl önce bu coğrafyada bağımsızlığını, özgürlüğünü gerçekleştirmek ve onurlu varo­luşunu sürdürmek için yola çıkanların çocuk­ları olduğumuzu hiçbir zaman unutmayalım. Biz nasıl bu toprakların esenliği ve gelece­ği için hayatını bu uğurda feda edenleri say­gı, sevgi ve özlemle düşünüyorsak, bizleri de sonraki kuşakların saygın biçimde hatırlaya­bilmeleri her şeyden önce bugün neler yaptı­ğımıza ve yapabileceğimize bağlı değil midir? Zamanın ve tarihin aynasında kendimize ba­karken yapacağımız sorgulama, yüzleşme ve değerlendirme, insan ve yurttaş olarak ger­çekleştirebileceğimiz olanakları da göz önü­ne koyabilecektir.
Son yıllarda yoğun biçimde yaşayıp payı­mızı aldığımız haksızlıklar, adaletsizlikler, zu­lümler, şiddet politikaları, ölümler, umutsuz­luklar, beyin göçleri (gönül göçleri de), sür­günler, hukuksuzluklar, kayırmacılıklar, yol­suzluklar, dincilikler, mezhepçilikler, Cum­huriyet düşmanlıkları ve daha nice şey, bir daha yaşanmasın istiyorsak, bunu gerçek­leştirmek hepimizin elinde bir olanaktır. Bir ülkede namusluların en az namussuzlar ka­dar cesaretli ve etkin olmasının ne kadar önemli ve gerekli olduğu bir kez daha anla­şılmıştır. Yine toplumun ortaya koyduğu du­ruş, ulusal egemenliğin kişilerden üstün ol­duğunu göstermiştir.
Umutsuzluktan umut, baskılardan özgürlük ve bağımsızlık, karanlıklardan aydınlıklar ya­ratmak elimizdedir. Bu noktada hem geçmi­şe hem de geleceğe insan ve yurttaş olarak borçlu olduğumuzu da unutmamak gerekir. Bu ülkeyi biz hem atalarımızdan miras hem de çocuklarımızdan ödünç aldık. Bu neden­le “bir ağaç gibi tek ve hür/ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamak için, yeni bir başlan­gıç olsun bu bahar...

MUSTAFA GÜNAY
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi


 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları