Olaylar Ve Görüşler

Sellerden ders alınmıyor

22 Haziran 2019 Cumartesi

Sağanak yağışın oluşturduğu sel bu kez Trabzon’un Araklı ilçesini vurdu. 7 kişinin ölümüne, 3 kişinin kaybolmasına yol açan sel bölgenin değişmezi oldu.
Salt Karadeniz’i değil, yurdun diğer yerlerinde de can ve mal kayıplarına neden oldu.
Özellikle Karadeniz Bölgesi, küresel iklimin, mantar gibi üreyen hidroelektrik santrallerin (HES), dere yatakları ile yaylalara gelişigüzel yapılan kaçak binaların bedelini sel felaketiyle ödüyor.
Her yıl, yaz mevsiminde bölgenin değişik illerinde aşırı yağışın oluşturduğu sel, önüne ne gelirse sürükleyip götürüyor, binalar yıkılıyor, can ve mal kayıplarına yol açıyor.
Kimilerinin bölgenin yazgısı olarak nitelendirdiği selden ne yazık ki Karadenizli gereken dersi almıyor. O kadar uyarılara karşın değişen hiçbir şey yok. İnsanlar yine gür derelerin, ırmakların kıyısına, yamacına ve yağışlara açık tepelere yüksek binaları konduruyor, “Bize bir şey olmaz” tavrı ile inadını sürdürüyor, bildiğini okuyor.
Meydana gelen sel binaları yıkıp can aldıktan sonra feryatlar, çığlıklar yükseliyor. Ama bir işe yaramıyor. Yazık oluyor giden canlara. Aslında bu üzücü olaylar yazgı değil, ihmalkârlığın, yetersiz önlemlerin yasa tanımazlığın, kuralsızlığın sonucu. Ne yazık ki, Karadeniz halkı, her yıl yaşadığı acı olaylardan çıkarımda bulunmuyor.
Dere yataklarına yapılan kaçak ve göğe yükselen binalar bölgenin tümünü sardı. Batıdan doğuya her yerde görmek olası bu çirkin yapılaşmayı. Doğu Karadeniz’de daha yaygın faciaya, ölüme davetiye çıkaran ucube binalar.

‘İmar Barışı’nın etkisi
Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin ülkenin en çok yağış alan illeri. Rize, yılda ortalama bin 200 kilo yağmur ile adeta rekor kırıyor. Diğer iller de buna yakın yağmur alıyor. Her an sel felaketi ile karşılaşmak mümkün. Eğer, gerekli önlemler zamanında alınır, dere içine bina yapımı önlenir ve göz yumulmazsa can ve mal kayıpları yaşanmaz felaket karşısında.
Elbette ki, doğal felaketlerin ne zaman, nerede, ne şekilde geleceği kestirilemez. Ancak, hazırlıklı olunduğunda, yasadışı binalardan kaçınıldığında en az zararla atlatılır.
Dere yataklarının yeni imar alanları oluşturma amacıyla bazı belediyeler tarafından daraltıldığı aşikâr. Oysa görevleri su yollarını genişletmek, altyapıları sağlıklı yapmak. Büyük kentlerde bile altyapıların yetersizliğinden ötürü kısa süreli yağmur hemen sele dönüşüyor.
Kıyıdan yaylalara dek yürümenin bile mümkün olmadığı dik yerlerde ucube binaların varlığı her geçen yıl artıyor. Tümü değil, ama bazı belediyeler kaçak ve tehlike arz eden yapıları görmezden geliyor.
Hiç kuşku yok ki, dere yataklarına ve doğa cenneti yaylalarda çok katlı çirkin ve kaçak binaların çoğalmasında çeşitli dönemlerde çıkarılan imar barışı yasaları da etkili oluyor. Aslında yasalar aracılığı ile kaçak bina sahipleri bir anlamda ödüllendiriliyor, cesaretlendiriliyor.

Artık dur demeli
Turizmin göz bebeği, dünyaca ünlü Ayder, Uzungöl, Kümbet, Çambaşı ve Sis Dağı’nda rant uğruna imara aykırı yapılan kaçak binalarda ürkütücü boyutta artış var. Yaylaların yeşili hızla yok olmaya doğru evriliyor. Bu çirkinliğe “dur” demenin zamanı çoktan geçti bile.
Eğer doğa ile bu kadar oynar, özgün yapısını bozarsanız intikamını da kaçınılmaz olarak selle alıyor.
Kısaca, 21. yüzyılın en büyük tehdidi küresel iklimle birlikte, yaylalara ve dere yataklarına kondurulan kaçak binaların çoğalması, altyapıların yetersiz oluşundan ötürü sel her yıl Karadeniz’i vuruyor.
Ne var ki, yaşanan felaketlerden hiç ders alınmıyor.  

ŞÜKRÜ KARAMAN
Gazeteci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları