Olaylar Ve Görüşler

Savcılar ve anayasa ihlali - Doğan Soyaslan

27 Haziran 2024 Perşembe

Savcılık, eski Roma’da kamu düzenini bozan fiillerin cezalandırılması için devlet adına kovuşturma yapan kurum olarak doğmuştur. 1789 Fransız İhtilali’nden önce kraliyet düzenini bozanlara karşı kovuşturma yapanlar da “kraliyet savcıları” olmuşlardır. İhtilalden sonra kaldırılması tartışılmış, cumhuriyetin de korunmaya ihtiyacı olacağı için “Cumhuriyet Savcısı” olarak korunmasına karar verilmiştir. 

Tanzimat döneminde 1860’lı yıllarda Napolyon Ceza ve Ceza Muhakemesi kanunları ve mahkemeler teşkilatı alındığında, “müdde-i umumilik” olarak savcılık kurumu da hukukumuza girmiştir. Osmanlı kurumlarının çürüyen yapısını gören ve yeni bir sistem kurmak isteyen kurucu lider, Esat Bozkurt’a müdde-i umumiliğin durumunu sorar. Bozkurt, “Cumhuriyeti koruyacak ve savunacak bir kuruma gereksinim olacaktır” der. Savcılığın önüne cumhuriyet sözcüğü ilave edilir. 

Savcılığın görevi Cumhuriyeti ve Cumhuriyet kurumlarını yaşatmaktır. Cumhuriyet aklın rehberliğinde, özgür ortamda, halkın kendi kendisini idare etmesi ve kendi kaderine egemen olmasıdır. Kamu idaresinde insanlığın ulaştığı ideal bir rejimdir. Savcının görevi böyle bir rejimi koruyarak halkına sahip çıkmaktır. Oysa bugüne kadar rejime sahip çıkılamadığını görüyoruz.

TEK ADAMLIĞA GİDEN YOL

Özgürlükçü, laik hukuk devleti değerlerine bağlı Türkiye Cumhuriyeti devletini idare edenler, 2002 yılında laik Cumhuriyete sadık kalacağını ilan eden siyasal İslamcı (özünde demokrasiye karşı) bir kökten gelen siyasi partiye iktidarı teslim etti. Yeni iktidar ilk beş yıl içinde Avrupa normlarına uyum çerçevesinde mevzuatta önemli değişiklikler yaptı. 2007 yılında yapılan anayasa değişiklikleri ile cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmeye başlandı. Böylece tek adamlığa giden yol açıldı. 12 Eylül 2010 anayasa değişiklikleri ile yargı iktidar partisinin denetimine geçti. Böylece güçler ayrılığına son verildi. Yüksek yargıya Cumhuriyeti hazmedememiş hâkimler atandı. 

 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminin ardından olağanüstü hal ilan edildi. Tek taraflı propaganda ile kısa zamanda anayasa hazırlandı, referanduma sunuldu. Hukuken yoklukla sakat mühürsüz oylar geçerli sayılarak yeni bir anayasa yürürlüğe sokuldu. 

KUVVETLER AYRILIĞI

Yeni anayasa yasama, yürütme, yargı yetkilerini cumhurbaşkanında topladı. Parti liderliği ile cumhurbaşkanlığı birleştirildi. Parlamento devre dışı bırakıldı ya da parlamenter kendini devre dışı bıraktı. Aslında yapılan siyasi literatürde sivil darbe veya beyaz ihtilaldir. İktidarı bir kişide toplayan anayasalar tarihin akışına engel koyarlar, toplumun gelişmesini geciktirirler. Anayasalar kişiye güvenerek yeni özgürlükler ve sorumluluklar yükledikleri, iktidarı kurumlar arasında paylaştırdıkları, denge-denetleme mekanizmasını işlettikleri ölçüde meşrudurlar.

Tüm güçleri bir kişide toplama ve ülkeyi 21. yüzyıl şartlarında İran benzeri bir rejime dönüştürerek kendi anlayışlarına göre totaliter bir İslami rejim kurma çabaları devam etmektedir. (İnsanı hayatının her aşamasında kontrol altında tutan totaliter rejim toplumu ileri götürmez.) Bunun son örneği MEB tarafından kabul edilen “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” programıdır. Söz konusu program, hatta yıllardan beri uygulanan eğitim programları, akılcılığı, şüpheciliği, analitik düşünceyi, zihin özgürlüğünü benimsemiş Cumhuriyet felsefesine aykırıdır. Eğitimde Cumhuriyetin hedefleriyle taban tabana zıttır. Anayasanın içinin boşaltılmasıdır.

REJİME SAHİP ÇIKMAK

Sayın savcıların görevlerinden en önemlisi laik Cumhuriyeti korumak ve kollamaktır. Yaklaşık yüz yıllık Cumhuriyet uygulamasından sonra laik Cumhuriyetin içinin boşaltılmasına, yoklukla sakat işlemler yaparak yeni bir anayasanın yürürlüğe sokulmasına, özgürlükleri güvence altına alan bir siyasi rejimden vazgeçerek tüm güçleri bir kişinin elinde toplayan otoriter bir anayasal düzene geçişe seyirci kalmalarına yetkileri yoktur. Seyirci kalmama ve müdahale etme görevleri vardır. Anayasayı korumakla görevli savcılar hukuken görevlerini yapmadıkları için ihmal suretiyle icra yoluyla anayasayı ihlal suçunu işlemektedirler (TCK md. 309).



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları