Olaylar Ve Görüşler

Para, enflasyon ve dolandırıcılık - HİKMET KURNAZ

14 Ekim 2024 Pazartesi

Bankacılıkta güveni sağlayan esas unsur öteden beri her bir işlemi mahiyetine uygun olarak kayıt altına almak ve muhasebeleştirilmek zorunda olmasıdır. Nitekim 5411 sayılı Bankacılık Kanunu da öncekiler gibi her bir bankacılık işleminin kayıt dışı bırakılmasını ve gerçeğe aykırı muhasebeleştirilmesini suç saymıştır.

Dünyada ve Türkiye’de bankalar, yasalarla sağlanan imtiyazlarla kayıt ve dürüstlük kuralına bağlı iş yapan birer güven kurumu olarak kabul edilmiş kuruluşlardır. Bankaların yasalar karşısında güven kurumları olarak görülmesi, yalnızca mevduat kabul eden, kıymetli varlıkları saklayan yerler olmasından değil, daha önemlisi imzalarıyla kefaletlerinin, mektuplarının garantilerinin, aval ve cirolarının üçüncü kişiler hatta devletler nezdinde bile para gibi kabul görmesidir.

Buna karşın son yıllarda içinde bankaların da olduğu dolandırıcılık ve yolsuzluk vakalarındaki artışlar, bankalara olan güveni sarsmıştır. Yolsuzluğa ve dolandırıcılığa konu dolaşan para tutarlarına bakıldığında, bir ülkenin zenginliğini ölçmede tek başına gayri safi milli hasılanın yeterli olmadığını göstermesi bakımından da Türkiye iyi bir örnektir.

KAYIRILAN ÇIKAR GRUPLARI

Bir banka müdürünün fiktif fon satışı yoluyla kamuoyunun da bildiği bazı futbolcuları dolandırdığı haberi medyada yer aldı.

Dolandırıcıların, başta ülkenin gelenekleri olmak üzere iktisadi, siyasi, hukuki ve sosyal yapısına bağlı olarak insanların; iktisadi, siyasi, sosyal statüleri ile psikolojik, sağlık, teknik bilgi ve eğitim, inanç vb. duygularından kaynaklanan zaaflarını, hassasiyetlerini istismar ederek çıkar elde etme hedefi vardır. Başka araç ve gereçler de kullanarak odaklarına aldıkları insanlarla kurgulanmış çeşitli senaryo hileleri yoluyla başlangıçta belli bir güven ilişkisi kurarlar. Bu bakımdan dolandırıcılık, güven unsuru ile yürütülen bir ilişkiler yumağıdır.

İKTİSADİ RASYONELLİK

Türkiye’de giderek bankalara da bulaşan dolandırıcılık ve yolsuzluk ortamını hazırlayan faktörlerin başında paranın kendisini enflasyona karşı koruma güdüsü geldiği kadar belki de daha önemlisi gerçekte her biri matematik işi olması gerektiği halde, son on yıldır iktisadi rasyonellikten azade tutulmuş kamunun ve toplumun çıkarları yerine yalnızca belli gruplar lehine sürekli değiştirilip duran Kamu İhale Kanunu, rastgele yatırım teşvikleri, vergi ve imar afları gelmektedir.

Enflasyon ile dolandırıcılık ya da yolsuzluk arasında bir korelasyon olduğu ampirik olarak doğrulanmış değildir ama parasal iktisadi bir olgu olmadığı, sosyal bir olgu olduğu gerçektir. Nitekim Türkiye’de dolandırıcılık ve yolsuzluk sayılarında 2012’den itibaren bir artış olduğu TÜİK’in yayımladığı Ceza İnfaz Kurumu istatistiklerinden anlaşılmaktadır. Fakat bankalar, itibar ve güveni sarsacağından, paranın ürkekliğini gerekçe göstererek “banka sırrı”na saklanarak olayların üzerlerini örtmek gayretindeler. Ancak bankacılıkta yaşanan dolandırıcılık ve yolsuzluktan adliye dosyalarından basına yansıyanlar olunca kamuoyu haberdar oluyor.

AHLAKİ EROZYON

Enflasyon, gelir dağılımını bozarak eğitim seviyesini de düşürerek dolandırıcılığı ve yolsuzluğu tetiklemektedir. Enflasyona karşı parasının değerini korumak isteyen tasarruf sahiplerini de dolandırıcıların hedefi haline getirir. Nitekim Seçil Erzan örneğinde olduğu gibi dolandırıcı bankacılar, bankacı olmanın verdiği güven ve rahatlıkla öteden beri bankanın müşterileri olan mağdurların hesaplarındaki para hareketlerini yakından bilmesinin avantajı ile fiktif bir fon senaryosu yazabilmiştir. Dolayısıyla enflasyon dönemlerinde ahlaki erozyona paralel olarak dolandırıcılık ve yolsuzluk vakalarında yaşanan artışlar tesadüf değildir.

Anayasamızda devlet, ulusal tasarrufu koruyucu ve artırıcı önlemleri almak ve para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının istikrarlı, sağlıklı ve düzenli işlemesini sağlamakla görevlidir.

Hiçbir ekonomide kurum ve kuralları devlet düzenlemeleri olmadan işleyen özellikle finans ve mali piyasalar yoktur. Başka iktisadi sistemlere göre piyasa aktörlerinin hukuk normları içinde karar almalarını sağlamak için devlet düzenlemelerine en fazla ihtiyaç piyasa ekonomilerinde duyulur.

Doğaları gereği kârın peşinde kaotik bir işleyişten hoşlanan para piyasalarında devletin düzenleyici müdahalesi olmadan kendiliğinden kurallarıyla çalışması beklenilemez. Dolayısıyla tasarrufların sistemde dolandırıcılardan korunması, piyasa mekanizmasının faiz ya da haksız kazanç rekabetine de bırakılmamalıdır.

Ülke ekonomilerinin dış ticaret yoluyla birbirlerine bağlanmalarından beri bir ülke bankacılığında olan bir olay sadece o ülke ve bankalarını rahatsız etmemekte, öteki ekonomileri de huzursuz etmektedir. Bu bakımdan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu bankacılıkta denetim ve yönetimde uluslararası ilke ve kriterlere uyulmasının gözetilmesini esas alarak düzenlenmiş olmasına karşın, mevduat ve kredi düzenlemelerinde getirilen katı kurallara karşılık, bankacılıkta kârlılığı korumaya ve sürdürmeye yönelik olarak bankacılık faaliyetlerinin para ve sermaye piyasası araçlarıyla iç içe geçmiş vaziyette genişletilmesi de dolandırıcılık olaylarının önünü açmıştır.

Özellikle finans piyasalarında artan kredi ve sermaye hareketleri ve ödeme sistemlerinin de küreselleşmesiyle yüksek kazanç vaatleriyle dolaşan serbest fonların yanı sıra bankalara sermaye piyasası işlemlerinde önemli roller verilmesinin yarattığı karışıklık, enflasyonla birlikte fiktif fon satışı gibi işlemleri dolandırıcılıkta yeni enstrümanlar haline getirmiştir.

DİJİTAL BANKACILIK

Bu bakımdan bankacılıkta güveni yeniden sağlayacak şekilde bankacılık kanununda yapılacak düzenlemeler yanı sıra iktisadi rasyonellikten uzak yasaların ve uygulamaların kamu ve toplum yararına yeniden düzenlenmesi kadar devlete tağşiş gibi kâr sağlayan enflasyonun önlenmesi de önemlidir.

Ayrıca özellikle mobil, internet ve dijital bankacılık ile iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin beraberinde getirdiği risklere bağlı olarak banka içi ve dışı insan faktörlerinden vücut bulan hile, hırsızlık, zimmet ve dolandırıcılık gibi olaylara karşı BDDK ve TBB’nin sadece bankalara yönelik dolandırıcılık girişimlerinde kamuoyunu uyarmak yerine, banka içi dolandırıcılık vakalarına karşı da örnek olaylara yer vererek uyarmasında fayda vardır.

HİKMET KURNAZ

FELSEFİ İKTİSATÇI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları