Olaylar Ve Görüşler

Özgürlük lehine yorum yapılmalı

09 Mart 2019 Cumartesi

Cumhuriyet davasında 5 yılın altında ceza verilenler açısından ileride giderilmesi olanaksız bir mağduriyete sebep olunmaması için, konu CMK bağlamında tartışılmalı ve çözüm bulunmalı. Prof. Sözüer’in gösterdiği yolun, doğru olduğu düşünülmeli.

Kamuoyunda “Cumhuriyet gazetesi davası” olarak isimlendirilen ceza davasında istinaf, kanun yolunda sanıklar hakkında yerel mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet kararlarını onadı. Beş yılın üzerinde ceza alanlar için temyiz yolu mevcut. Ancak beş yılın altında ceza alanlar hakkındaki mahkûmiyet kararları ise kesinleşti. Zira Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre ilk derece mahkemelerinden verilen beş yılın altındaki hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı temyiz kanun yoluna gidilememektedir (CMK. m. 286/1-b).
Bölge adliye mahkemesi tarafından onanan fakat yerel mahkeme tarafından verilen beş yılın üstünde hapis cezası alan sanıklar ise Yargıtay’da temyiz yoluna gideceklerdir. Yargıtay’da ilgili ceza dairesinde yapılacak temyiz kanun yolunda mahkûmiyet kararlarının bozulması olasılığı mevcuttur. Temyiz yoluna gidemeyen sanıkların durumları ne olacaktır sorusu gündemin konusu. Gerçekten de haklarındaki beş yılın altındaki hapis cezaları istinaf kanun yolunda onandığı ve dolayısıyla kesinleştiği için infazın başlaması gerekmektedir. Yargıtay’a başvuran sanıklar hakkındaki mahkûmiyet kararlarının bozulması halinde infazları yapılan cezalarla ilgili sanıklar için giderilmesi olanaksız bir durum doğmuş olacaktır. Prof. Dr. Adem Sözüer, CMK. 306 ve 296/2. maddeleri ile açıklamalarda bulunarak çözüm yolunu göstermektedir.
Konuya ayrıntılı olarak girmeden önce ne yapılamayacağı açıklanmalıdır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’a (CGTHK) göre kasten işlenen suçlarda üç yıl ve daha az hapis cezalarının infazı, çağrı üzerine gelen hükümlünün istemi üzerine cumhuriyet başsavcılığınca ertelenebilmektedir (m. 17). Fakat Cumhuriyet davasında kesinleşen cezalar üç yılın üstünde olduğundan anılan hükümden yararlanılabilmesi olanaksızdır. İleride giderilmesi olanaksız bir mağduriyete sebep olunmaması için konu CMK bağlamında tartışılmalı ve çözüm bulunmalı. Ceza mahkemesinden verilen bir mahkûmiyet kararı bozulmuş ise temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklar yönünden de uygulanma olanağı mevcutsa, temyiz yoluna gitmemiş olan sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar (CMK. m. 306). Söz konusu düzenleme “davasız yargılama olmaz ilkesi”nin istisnasıdır. Temyiz kanun yolu sonunda mahkûmiyet kararı bozulmuş ve bozma kararı, temyiz kanun yoluna başvuran sanık yönünden kişisel nitelikte ve münhasıran onun hakkında uygulanması mümkün bir nedene bağlı değilse, lehe bozma kararı, kararı temyiz etmeyen sanık hakkında da sonuç doğurur ve yargılama yeniden başlar.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisini düzenleyen 306. maddesindeki “...temyiz isteminde bulunmamış beş yılın altındaki...” ibaresinden, istinaf kanun yolunda mahkûmiyet kararı onanan hükümlünün yararlanamayacağı sonucu çıkarılamaz. Kendi iradesiyle temyiz isteminde bulunmayana, lehe bozma, etkisini gösteriyorsa temyiz kanun yolu yasa tarafından önlenen hükümlü de yeğleme yollu düşünüldüğünde aynı düzenlemeden kuşkusuz ki yararlanır. Öte yandan temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş ve temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder (CMK. m. 296/1). Fakat temyiz eden ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtay’dan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir (CMK. m. 296/2). Ancak bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez (CMK. m. 296/2- son cümle).
“Cumhuriyet davası”nda yukarıda açıkladığımız olasılıkta infazın ertelenmemesi halinde giderilmesi imkânsız mağduriyetler yaratılacağı tartışmasızdır.
Yargıtay tarafından onanan kararlara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Ceza Genel Kurulu’na itiraz yetkisi bulunmaktadır. Sanığın lehine itirazda süre aranmamaktadır (CMK. m. 308/1-son cümle). Uygulamadan bilinmektedir ki, ceza onanarak kesinleşmiş ve infaza başlanmış olsa bile itiraz yapılmaktadır. İnfaz başlamış veya başlamamış olsa bile Yargıtay tarafından infazın durdurulması kararları verilmektedir.
Yine geçmiş yıllardan hatırlanmalıdır ki, cezaları infaz edilirken yeniden yargılama istemleri reddedilenler hakkındaki yeniden yargılama talebinin reddine ilişkin kararı, 9. Ceza Dairesi temyizen incelerken, kesinleşmiş mahkûmiyet kararı mevcut ve yeniden yargılanmaları halinde de önceki mahkûmiyet kararlarının iptal edilmemesi olasılığı açıkken, infazların durdurulmasına ve hükümlülerin tahliyelerine karar vermiştir. Örneği sürdürerek, ancak kişiler ve davalar hakkında açıklama yapmadan belirtecek olursak, haklarındaki mahkûmiyet kararları Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiş ve cezaevinde bulunan ile hakkında CGTHK’ye göre infazın ertelenmesi kararı verilen hükümlülerle ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı lehe itiraz üzerine Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin infazın durdurulması kararları verdiği bilinmektedir.
Ceza yargılaması hukukunda özgürlükler aleyhine genişletici yorum ile kıyas yapılamaz; fakat tersi olanaklıdır. Bir başka ifade ile geri dönülemez ve giderilmesi olanaksız zararları önlemek için özgürlükler lehine genişletici yorum da yapılabilir kıyas da...
Yukarıda verilen örneklere göre somut olayda özgürlük lehine yorum yapılmalı. Aşırı pozitivist yaklaşımdan kaçınılması ve yasa değişikliği gerekliliği gerekçesine dayanılmamalıdır. Yetkinliği tartışılmaz Sözüer’in gösterdiği yolun, doğru olduğu düşünülmeli. Hatta konunun önceliği gözetilerek kararı veren mahkemenin değerlendirme yapmasının çözümü kolaylaştıracağı gözetilmelidir.

HAMDİ YAVER AKTAN /
Yargıtay Onursal Dire Başkanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları