Olaylar Ve Görüşler

‘Mumcu ailesi gibi tuğla çekiyoruz’

04 Mayıs 2019 Cumartesi

Öldürülen Maltalı gazeteci Daphne Caruana Galizia’nın oğlu Matthew Caruana Galiza, cinayet soruşturmasında karşılarına ‘örülen duvardan tuğla çekme’ çabalarını anlattı.


Ayda birkaç kez annemin ci­nayetini soruşturan kişiy­le aynı odada oturmam ge­rekiyor. Ailemiz onu ilk defa 6 yıl önce annemi tutuklamaya geldi­ğinde görmüştü. Annem başbakan adaylarından biriyle ilgili miza­hi bir yazı yazmıştı ve destekçile­rinden biri annemi polise şikâyet etti. Bu yüzden gecenin bir yarı­sı evimize elinde gözaltı emri olan bir polis gönderildi.
Ben o sırada dünyanın diğer ucunda çalışıyordum ve insanlar bana annemin gece 01.30’da, ba­bamın gömleğini giymiş halde ka­rakoldan çıkışını gösteren videola­rı gönderiyordu. Birkaç saat son­ra annem yeniden kendi internet sitesinde gözaltına alınması, ye­ni başbakanın kendine güvensiz­liği ve gözaltına alındığı sıradaki görüntüsü hakkında alaycı yazılar kaleme alıyordu.
“Gecenin bir vakti cinayet bü­ro polisi evime beni tutuklamak için geldiğindeki dağınık görün­tüm için özür dilerim. Böyle du­rumlarda saçınızı taramak, pudra ve allık sürmek ya da güzel giysi­ler seçmek aklınıza gelen en son şey” diyordu annem. Şimdi o ge­ce annemi gözaltına alan dedektif, annemin cinayet soruşturmasını yürütüyor.
Öldürüldüğü gün annem Daph­ne Caruana Galizia hükümetten bir bakanın emriyle dondurulan hesabını geri almak için bankaya gitmek üzere arabasına binmişti. 53 yaşına yeni girmişti ve 30 yıl­lık gazetecilik kariyerinin zirve­sindeydi. Sürücü koltuğunun altı­na yerleştirilen yarım kiloluk TNT uzaktan kumandayla infilak etti­rildi. Hükümet yanlıları annemi hedef alan suikastı göstere göste­re kutladı. Bu bana Türkiye’de Er­meni gazeteci Hrant Dink’in öldü­rülmesini kutlayanları hatırlattı. Diğerleri ise cinayeti benim plan­ladığımı ya da annemin isteye­rek kendi hayatını tehlikeye attı­ğını söyledi. Buna benzer bir ifti­ra Suriye’de yakalanan ve kafası kesilen Amerikalı muhabir James Foley için de atılmıştı.

Ağır bir görev
Bu cinayetler neden bu kadar önemli?
Kardeşim, Avrupalı diplomat­ların bulunduğu bir toplantıda, “Gerçeklerin ve fikirlerin serbest­çe dolaşımı, gazetecilik mesleği daha adil ve özgür toplumlar yara­tıyor” demiş ve eklemişti:
“Daha zengin ve daha dirençli toplumlar, başka bir ifadeyle yaşa­maya değer toplumlar.”
Annemizin ölümünden sonra her tür insandan bize ulaşan piş­manlık, üzüntü ve destek mesajla­rı tek ışığımız oldu. Bir keresinde bir arkadaşım bana şöyle demişti: “İyi insanlar her yerde; onları bul­man gerek.”
Açık ve özgür bir toplumda, her­kese eşit uygulanan yasalarla, in­san haklarına saygı içinde yaşa­mak arzusu evrensel. Ama her ar­zuda olduğu gibi bu sıcak ya da soğuk olabiliyor.
Toplumlarda hastalık gibi bi­zimle birlikte yaşayan birkaç kötü adamın ipleri ellerine aldıklarını görmekte genellikle geç kalıyoruz.
Erkek kardeşlerim ve babam­la birlikte, annem öldüğünden beri ağır bir görev yüklendik. Annemiz için adalet, cinayetin aydınlatılma­sı ve bir daha bunun gibi cinayet­lerin olmamasını sağlamak... Şimdi başka şeyler için pek zaman yok.
Aile arasında dertleşirken, özel­likle yetkililerin herhangi bir çaba göstermemelerine ve tembellikle­rine tahammülümüzün nasıl azal­dığını konuşuyoruz. Alaycı tavır­larına ve tembelliklerine saldırıy­la karşılık vermemek için kendi­mizi zor tutuyoruz.

İnsan haklarını öğretmek
1993 yılında Ankara’da uğradığı suikastta hayatını kaybeden araş­tırmacı gazeteci Uğur Mumcu’nun çocukları bana, babaları bomba­lı bir saldırıda öldürüldüğünde po­lis şefinin (Dönemin Emniyet Ge­nel Müdürü Mehmet Ağar) onlara “Öyle bir iş ki, bir duvar gibi... Bir tuğla çekersek duvar yıkılır” dedi­ğini söyledi.
Buna annelerinin (Güldal Mum­cu) yanıtı “Çekin o zaman” olmuş. (Güldal Mumcu, Ağar’ın “Çeke­mem” yanıtı sonrası “Çekin, kenara çekilin”, “Yapamam” ifadesini kul­lanması sonrası “O zaman çekerler, altında kalırsınız” demişti.)
Annemizin ölümünden bu yana biz de bunu yapıyoruz.
İlk başlarda prensibim elimiz­den gelenin en iyisini yapmak­tı. Şimdi ise sürecin hedef kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece devletin görevini yapması­nı ve adaletin yerini bulması için baskı yaparak bir kültür değişimi­ne zorlamaya ve ifade özgürlüğü­ne saygı gösterilmesini sağlamaya çalışıyoruz. “Özgür olmama has­talığını” yok etmek ve bu süreçte dünyaya insan haklarına saygıyı öğretmek için çaba harcayanların arasına katıldık.
Maldivler’de 2017’de evinin önünde bıçaklanarak öldürül­meden 5 gün önce yazar Yame­en Rasheed bize “Özgürlük vicdan özgürlüğüyle başlar” demiş ve şu soruyu sormuştu:
“Aklınızda bu temel özgürlük ol­madan diğer özgürlüklerle ne ya­pacaksınız?”
Annemin öldürülmesinde oldu­ğu gibi Rasheed cinayeti de ülke­lerimizde bu özgürlüklere saygı olmadığını gösterdi. Özgürlük mü­cadelesini yürütmek sadece öldü­rülen ya da hapse atılan gazeteci­lerin yakınları, aile üyeleri, sev­dikleri, sevgilileri ve dostlarına ait olmamalı. Büyük sorumluluk bize düştü ama bunu yalnız başımıza taşıyamayız. Bunun için her yerde iyi insanların bize katılmasına ih­tiyacımız var.
Bizim gibi çok kişi olduğunu bi­liyorum. Hatırlayın, Suudi gazete­ci Cemal Kaşıkçı’nın her yerde se­veni vardı. Ama bir kişi, ölümü­nü isteyecek kadar nefret ediyor­du, bunu da yaptırdı. Annemin de aralarında olduğu bütün bu cina­yetlerde, gerçekten sorumlu olan kişilerin ceza alması konusunda devletler ciddi çaba harcamıyor.
Nihayetinde, Malta’dan kamu soruşturması açılmasını talep ede­rek ülkenin en önemli gazetecisi­nin öldürülmesini engellemek için ne yaptığını anlamak amacıyla ilk tuğlayı çekmeye başladık.
Sonra diğer tuğlayı çekmeye gi­rişeceğiz.
Her gün, ‘keşke annem kendi ülkesi için bu fedakârlığı yapma­mış olsaydı’ diyorum. Şimdi ha­yatta olmasını dilerdim. Ama ce­zaevine konulması insan hak­ları tarafından “korkunç” ola­rak nitelenen Azeri gazeteci Hati­ce İsmailova’nın dediği gibi “Eğer gerçekten seviyorsak, sevdikleri­mizin kendileri olmaları isteriz. Daphne de buydu. Savaşçı ve bir kahraman.”
Annem, ölümünün Malta ve dı­şında binlerce kişiye kahramanlı­ğıyla ilham verdiğini asla bileme­yecek. Ama ben bu kahramanlık­ların her birinin bir şekilde, diğer cesur gazetecileri annemin kade­rinden koruduğuna inanmak isti­yorum.
BBC Türkçe’den alınmıştır.

MATTHEW CARUANA GALIZA
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları