Olaylar Ve Görüşler

Muammer Aksoy’u anarken

30 Ocak 2019 Çarşamba

31 Ocak’ta alçakça bir saldırıyla katledilen Prof. Dr. Muammer Aksoy’u yitireli 29 yıl geçmiş.
Ülkemizde, pek çok değerli insan, yaşarken topluma kattıklarıyla değil, yok olma ya da yok edilme biçimleriyle anılıyor öncelikle. Oysa aslolan hayat değil midir? Keşke ölüm değil, doğum yıldönümlerinde anabilsek tümünü... Ben de Muammer Aksoy’u yaşamdan koparan saldırıyı nefretle kınarken, özetle de olsa, bu değerli insanın yaşarken toplumumuza kattıklarına değinmek istiyorum.
1917 yılında, Antalya’nın İbradı ilçesinde, daha sonra CHP milletvekili olan Numan Aksoy ve eşi Nadire’nin oğlu olarak dünyaya gelen Muammer Aksoy, 1939’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra doktorasını Zürih Üniversitesi’nde tamamladı; yurda dönüşünde İstanbul ve Ankara üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı ve 1957 yılında siyasete girdi. 27 Mayıs 1960 sonrası yeniden bir süre üniversiteye dönen Aksoy, daha sonra Antalya Temsilcisi olarak Kurucu Meclis’e katıldı ve 1961 Anayasası’nı hazırlayan komisyonun kurucu başkanlığını yaptı.
1977’de CHP İstanbul Milletvekili olarak Meclis’te yeniden yer aldı. Daha sonra, Avrupa Konseyi Türkiye Temsilciliği ve Türk Hukuk Kurumu’yla Ankara Barosu başkanlıkları görevlerini yürütttü. 1989’da Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahriye Üçok, Münci Kapani ve Bahri Savcı gibi aydınlarla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurdu.
Aksoy bugün doğum yerinde, İbradı Belediyesi ve ADD’nin ortaklaşa düzenledikleri bir törenle anılıyor. Toroslar’ın şirin bir yamacında kurulu olan İbradı, yetiştirdiği çok sayıda hukukçu ve sanatçıyla anılır.
Yörede çok bilinen bir fıkraya göre, İbradı’yı ziyaret eden İsmet İnönü’nün “Buralarda ne yetiştirirsiniz” sorusunu ilçenin bir yaşlısı, “Adam yetiştiririz, Paşam” diye yanıtlamıştır... Kısa bir süre önce yitirdiğimiz değerli insan, seçkin sanatçı Gülriz Sururi’nin atası da -bu satırların yazarının da dedesi olan- İbradılı Şehit Kadı Abdurrahman Paşa idi.
Bu yazımda, Muammer Aksoy’u derin bir sevgi ve saygıyla anarken, aynı vesileyle, kan kanserine yol açan bir maddeyi keşfederek, yalnızca toplumumuza değil, tüm insanlığa katkıda bulunmuş olan kardeşi, seçkin bilim adamı Prof. Dr. Muzaffer Aksoy’u da bu sevgi ve saygı çemberinin içine almak isterim. Yazımı, sevgili Muammer Hoca’yla paylaştığımız mutlu bir günü anarak bitirmek istiyorum. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nün kurucularından olan babam Ord. Prof. Sadi Irmak’ın “Acul Sadi” lakabına yaraşır biçimde, enstitü başkanlığı görevini üstlenir üstlenmez düzenlediği ve 10-14 Aralık 1973 tarihleri arasında gerçekleştirilen “Atatürk Devrimleri 1. Milletlerarası Sempozyumu”na, ben de “Çağdaş Atatürkçülük” başlıklı bir bildiriyle katılmıştım. Sunumumun sonunda, izleyiciler arasında yer alan Muammer Aksoy’un hızla yerinden fırlayıp kürsüye yanıma gelerek, her zamanki coşkulu tarzıyla “İşte! Atatürk’ün kızı burada!” diye bağırışını hiç unutamam.
Muammer Aksoy da diğer devrim şehitlerimiz gibi bu kadim coğrafyanın geleceğinin aydınlığa kavuşması uğruna yok edilmeyi göze almıştı. O da diğerleri gibi gerek yaşamı gerekse ölümüyle bizlere, yakınmak ve kaygılanmakla yetinmeyip çözümler üretmemizi söyleyen ortak belleğimizdeki saygın yerini aldı. Pusuda, bağdaş kurmuş karanlık öyle istiyor diye yıldızlar yok edilemezler elbette.
Işıklar içinde yatsın...  

Prof. Dr. Yakut Irmak ÖZDEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları