Olaylar Ve Görüşler

Kıbrıs Türklerinin Barış ve Özgürlük Bayramı

20 Temmuz 2019 Cumartesi

‘Türkiye’nin yaptığı, adayı istila değil fakat istila edenleri doğru yola getirmek için girişilen bir harekâttır’ Dr. Fazıl Küçük – 1974

 

Kıbrıs Türklerinin özgürlüğüne kavuştukları 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 45. yılına ulaşmış bulunuyoruz. Bu onurlu güne ulaşmamız için canlarını bir gül bahçesine girercesine veren şehitlerimizi her gün artan saygı ve sevgiyle anıyoruz. Kahraman gazilerimizle mücadelenin taçlanmasında unutulmaz çabaları olan liderimiz Dr. Fazıl Küçük, Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş, Osman Örek şahıslarında bütün emeği geçenlerin unutulmayacağının bilinmesini kaydetmek istiyoruz.

Savaş suçu
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olan Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak “Barış Harekâtı”nı gerçekleştirmiştir. Barış Harekâtı sonrasında adaya barış ve özgürlük gelmiştir. Yunanlar da demokrasi ile yeniden tanışmışlardır. Bir diğer garantör ülke olan Yunanistan’ın, yasadışı yollardan adaya soktuğu askerlerle 15 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirdikleri darbenin adı “savaş suçu”dur. Suçu işleyenlerden uluslararası hukuk açısından hesap sorulmamıştır. Savaş suçunu işleyenler ve onları koruyan devletler hesap vermedikleri gibi uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkını kullanan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni işgalci olarak tanımlamaktadırlar. Hesap vermesi gerekenlerin hesap sorma diye bir haklarının olmadığının bilinmesini istiyoruz.
Savaş suçunu işleyenlerin Lozan’da kurulan Doğu Akdeniz’deki Türk - Yunan - İngiliz dengesini, bölgede yaptıkları doğalgaz ve petrol aramaları ile bir kez daha bozmak çabasında olduklarını kaydetmek istiyoruz. Bunun yanı sıra bölge ülkeleri ile yaptıkları askeri ve diğer işbirliği ile silahlanma çabalarını da adada çözümden yana olmadıklarının kanıt ı olarak görüyoruz.

Biz ne yaptık?
Aradan geçen 45 yılda neler yapıp neler yapamadıklarımızın serinkanlılıkla değerlendirilmesi gerektiğini sizlerle paylaşmak istiyoruz. Adada yaşanan çözümsüzlüğün kaynağının sürekli olarak Rumlar olduğu doğru bile olsa, bu yöntemin kolaycılık olduğunu kaydediyoruz. Bu dönemde bizler ne yaptık? Adada kalıcı olmak adına hangi seçenekleri konuştuk veya tartıştık? İşte bu nokta da Ulusal Konsey’in kurulması ve konuların burada tartışılarak karara bağlanmasını bir kez daha yineliyoruz. Yıllarca savaş yapmış ülkelerin kısa süre sonra kalkındıkları ve güçlü ekonomilere sahip olduklarına tarih tanıklık etmektedir. Bu nedenle de ambargoların arkasına saklanmamak gerektiğine vurgu yapmak istiyoruz. Artık kendi ayaklarının üzerinde durabilen bir ekonomiye geçmenin yollarını aramalıyız. Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte karşılıklı olarak uluslararası hukuk kurallarına uygun antlaşmaları yapmamız gerektiğini kaydetmek istiyoruz. Bu bağlamda KKTC Devleti’nin, T.C. için stratejik öneminin ön plana çıktığının görülmesini istiyoruz. Kıbrıs’ta Çözüm şekli Federasyon olur ise T.C. Doğu Akdeniz üzerindeki çok hakkını kaybedecektir. Kıbrıs Türkleri olarak uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızın korunmasından yana olduğumuzu yinelemek istiyoruz. Bu haklarımızı her ortamda konuşmaya ve savunmaya devam etmek azim ve kararlılığında olduğumuzu kaydediyoruz. Torunlarımızdan onurla emanet aldığımız güzel vatanımızı yine onlara teslim edeceğiz ve onların da torunlarına emaneti teslim edeceklerine inanıyoruz.  

AHMET GÖKSAN
MEHMET EROL EKENLEROĞLU



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları