Olaylar Ve Görüşler

İklim değişikliği ve planlama

20 Mart 2019 Çarşamba

Küresel ısınma sonucu oluşan su baskınlarını önlemek mümkün. Ancak sadece yağış ve su baskınlarını değil, diğer afetleri de önlemek gerekli.

Türkiye günlerdir fırtına, hortum, su baskınları yaşıyor. Küresel ısınma, karbon salımı azaltılarak düşürülebilse de yeterli uygulama henüz uzak. Günümüzde çalışmalar özellikle tarımda “uyum” sağlamaya odaklanmıştır. Oysa uyum sağlama, oldukça dar sınırlara sahip. Bu yaklaşıma verilen önem kısa sürede anlamını yitirecektir. Küresel ısınma, atmosferde su buharını artırmakta, aşırı yağmur, “atmosfer nehirleri”, kar ve dolu gibi yoğun yağışlar yaratmakta, soğuk ve sıcak hava kitleleri alışılmadık karşılaşmalarla hortumlara neden olmaktadır. Bunlardan canlılar ve bitkiler de etkilemekte, kimi türler yok olurken, zararlılar yararlanmaktadır. Yalnızca yağış ve su baskınları için değil, olayların tümü için kapsamlı önlem gerekiyor.
AB (2000, 2007) direktifleri, tehlike haritaları hazırlamak, sellerin etkilerini belirlemek görevlerini verir. Bunlara uymayan İspanya, yaptırımlar görüyor. Türkiye’de taşkınlar konusunda genelge (2006), “imar planlarında DSİ tavsiyelerine uyulması” gereğini tanımlar. Dere yataklarında yapılaşma için DSİ’den izin alınır. Başbakanlık genelgesi (2010) ise DSİ ve yerel yönetimler arasında işbirliği ister. Bunlar, bütüncül bir su yönetimi stratejisi oluşturmaz. İklim değişikliği karşısında düzenlemeler yetersizdir. Tarım alanlarında uğranan kayıplar bir yana, su geçirmez yüzeylere sahip şehirlerimiz savunmasızdır. Türkiye’de alışkanlık “yara sarma” çabasıdır, risklerle baş etme yöntemleri, “sakınım’ yaklaşımı değil.

Bütüncül yaklaşım
Bütüncül yaklaşım, su döngü sistemini irdeler. Havzada engebe, akarsu eğimi ve uzunluğu, bitki örtüsü, fiziki ve kimyasal erozyon, yağışlar ve zamanlama, buharlaşma, yeraltına sızma, sularla taşınan nesneler, kirletici sanayi ve madenler, atık sular, tarımsal kimyasallar, sulak alan ekolojisi incelenir. Derelerden kum/çakıl çekilmesi, balıkçılık, HES, kuyular, kıyı hakları, çöp ve moloz atılması konuları ele alınır. Sakınım planlaması yaklaşımı öncelikle üst havzada su tutma kapasitesini geliştirir. Erozyon önleme, küçük barajlar, su bekletme kuyu ve havuzları, ağaçlandırma, sulak alan düzenlemesi, moloz tutucu “tarak” setler, zemin geçirgenliği, havzalar arası aktarmalar alınabilecek önlemlerdir. İkinci etkinlik, yatak boyunca engelleri kaldırmak ve kıyılarda erozyonun ve heyelanların önlenmesidir.

Kentsel su baskınları
Kenti istila edebilecek sular kadar, yerleşim alanının kendi geçirimsizliği de baskınlara yol açar. Planlarda baskın görebilir alan ve yapılar belirlenir. Sanayi, mezarlık, kimyasal depo, hastane, okul, müze, itfaiye, ambulans, elektrik santralı gibi birimler güvenli alanlarda yerleşmelidir. “Sünger Şehir” oluşturma ilkesi ile geçirgenliğin ve su tutma kapasitesinin artırılması hedeflenir. Yüzey suyu açık alanlarda toplanır. Su tutma kapasitesini artırmak için yeşil çatılar, teras bahçeleri, su yutucu havuz ve kuyular, çukur bahçeler, geçirimli kaldırım, yol ve otoparklar düzenlenir. Üst bölgede su bekletme havuzu ve kuyuları, suyu alt bölgeye taşıyacak kanallara başvurulur.
Pis suyun yüzeye taşması ile oluşan “zehirli çorba”, fiziki ve biyolojik kirlilik ile bulaşıcı hastalıkların yayılmasına yol açabileceği gibi, kirli atık artacak, temizlik çalışmaları zorlaşacaktır. Kirlilik ve mikrobik tehlikeler yaygınlaşmakla kalmaz, fare, sivrisinek, yılan, akrep gibi zararlılara yol açılır. Deri, bağırsak, solunum hastalıkları yaygınlaşır. Suyun elektrik donanımına erişmesi ile ayrı tehlikeler doğar, yangınlar çıkar, içmede ve kullanmada temiz su kıtlığı çekilir. Suyun çekilme süresi uzadıkça kayıplar da artacaktır. Suyun hızlı defedilmesi için hazırlık gerekir. Suyun çekilmesi ile, taşıyıp getirdiklerinin ve pisliğin temizlenmesi uzmanlık işidir. Pis su bulaşığı ve kimi kimyasalların yayılması olasılıkları önceden tanımlanmalıdır.

Sakınım planları
Çevre Düzeni Planı sınırları havza bütünlüğünü kapsamalıdır. Bu planlarda “baskın alanları”, “akış kapasiteleri”, “su tutma alanları”, “yüzey ve yatak erozyonu ve heyelan bölgeleri” tanımlanır. Yerleşmelerde baskın alanı, yüz yıllık beklenti üstü gözetilerek çizilir. Kimi ülkelerde bu güvenlik payı, yüz yıllık baskın kotunun yarım metre üstünde tanımlanır. Yerel planlarda ‘mutlak yapılaşma yasağı’, ‘kullanım sınırlaması’ getirilen alanlar gösterilir. Bodrum katlarda pis su ve elektrik şebeke çıktılarına izin verilmez. Yüksek kapasitede drenajlı ana yollar düzenlenir. Baskın alanlarında elektrik ve iletişim kablo ve santralları üst kotlara taşınır. İtalya’da olduğu gibi, havza bütününde yeni yönetim biçimlerine başvurulur. Havza otoriteleri yerel yönetimler üzerinde yaptırım sahibi kılınmakta, yönetimler arası işbirliği sağlanmakta, erken uyarı işletme biçimleri belirlenmektedir. Güncel teknoloji, atmosferi izlemek ve erken uyarılarda bulunmak fırsatları sunar. Bilginin zamanında, doğru birimlere iletilmesi kamu sorumluluğudur.

MURAT BALAMİR / E. Prof. Dr. ODTÜ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları