Olaylar Ve Görüşler

Güzel yurdumun kaderi

04 Mart 2019 Pazartesi

Benim kuşağım yaşlanıyor. Doğan Kuban, Hıfzı Topuz gibi dostlarım hepimiz adına yazmayı sürdürüyor. Ben de hızımı kesmeden bir kitap hazırlığı içindeyim. 90 yaşımı tamamlama yolunda iken bu çalışmamı bitirdiğimde Cumhuriyet Kitapları arasında yayımlanacak. Giderayak anılarımızı yazmamız çok önemli diye düşünüyorum.
1956 yılında nöroloji asistanı olarak uzmanlık eğitimi gördüğüm yıl iznimi annem ve babamla Urfa’da geçirmek istemiştim.10 Nisan günü Urfa Birecik’teydim. Fırat üzerindeki köprü açılışı yapılacaktı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve başbakan Adnan Menderes orada idiler. Babam başöğretmen İhsan Özdemir görevli idi. Köprü çok iyi ve çok lazımdı, sallarla geçiş zordu, ama Bireciklileri yolcu gelirlerinden yoksun bırakıyordu. Bu yüzden iki mühendis öldürüldü. Açılış yapıldı. Urfa’ya döndük. 11 Nisan Urfa’nın kurtuluş bayramıdır. Her yıl coşku ile kutlanır. Ben kutlamalara izci kıyafeti ile katılırdım. Topçu meyanında temsili bir muharebe sergilenir ve tepedeki Tılfıdır kalesindeki Fransız bayrağı indirilip Türk bayrağı dikilir. Meydan trampet borazan sesleri ile alkışlarla inler, Arap uşaklarının iki yandan eğersiz atları ile kaleye tırmanışı tam bir şenliktir. O gün de öyle oldu. Ben devlet büyükleri ile şeref tribününde idim. Annem ve babam okulları ile geçit töreninde idiler. Güzel bir geçit töreni oldu.

Bayar tam bir düş kırıklığı
Okullar öğretmenleri ile geçti. Geçit resmi bitti derken geçite katılan bir karaçarşaflılar ordusu göründü ve bu karaçarşaf özgürlüğünü! onlara bağışlayan Bayar ve Menderes’i selamladılar. Bayar ünlü DP markalı bastonu ile Menderes şapkası ile bu selama mukabele ettiler. Unutulmaz bir gün. Demokrat Parti demokrasi umutlarını erkenden, daha başlarken yok etmiş olan bir iktidardır. Urfa’ya atadıkları belediye başkanı bir sofrada orucunu yiyenin katli vaciptir demiştir. Türkiye’nin kaderi olmuştur bunlar. Atatürk’ün İnönü’den sonra başbakanlık için seçtiği Bayar tam bir düş kırıklığıdır. Onun müdahalesi olmasaydı Menderes çekilecekti ve idam gibi çok ağır çok vahim bir olayı yaşamayacaktık. O tenkil tenkil diye haykırmıştı ve 27 Mayıs kaçınılmaz hale gelmişti.

Köy Enstitüleri ve Halkevleri
27 Mayıs’tan sonra demokrasi hiçbir zaman dengeye kavuşmadı. Sürekli olaylar yaşadık. Aydınlanmacı eğitimin önü kesildi. Köy Enstitüleri ve Halkevleri kapatıldı.Hiçbir iktidar Atatürk’ün aydınlanma, akıl bilim, çağdaşlık, laik düzen hedefine sadık kalmadı. Eğitim yoksunu, muhafazakâr halkımızın oyunu almak, bütün iktidarların baş amacı oldu. Çok acı günler yaşadık.Türkiyenin gençleri sokaklarda birbirini vurdu. Daha sonra da bu vuruşmalar çözüme ulaştırılamayan bir Kürt sorunu olarak dağlarda şehirlerde devam etti Gençlerin yanı sıra çok değerli aydınlarımızı, akademisyenlerimizi, gençlerimizi kaybetmenin derin acısını yaşadık. Hurafelerden tarikat ve cemaatlerden kurtulamamış Türkiyemizde kutuplaşmış, birbirini suçlayan cephelere ayrılmış bir toplumda huzursuz, kaygılı, mutsuz, ürkek günler geçiriyor, kalite yoksunu siyasal tartışma sahnelerine tanık oluyoruz.
Son cümlem, bu vahim manzara karşısında Türkiye’nin aydını solcusu ve yurtseverlerinin Atatürk’ün emanetini, kindar ve dindarlara, Cumhuriyet parantezini kapamak isteyenlere karşı savunabilmek için, bölünüp parçalanıp bir araya gelemeyişlerini esefle karşıladığımı ifade etmek olacak.

Prof. Dr. Coşkun Özdemir



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları