Olaylar Ve Görüşler

Devlet ve yurttaşlık bilinci - Sıtkı Ergüney

21 Haziran 2024 Cuma

Anayasa hukuku profesörü H. Nail Kubalı devleti; “milletin örgütlenmiş hali” olarak tanımlardı ve sorumluluklarını belirleyenin hukuk sisteminin varlığı ile işlevsel etkinliği olduğunu kaydederdi. Bu sistemde devletle yurttaşın karşılıklı hak ve yükümlülükleri toplumsal sözleşme olarak adlandırılan anayasada tanımlanır ve taraflar için bağlayıcıdır.

Sistemin işlevselliği, devletin sağlıklı olarak sürdürülebilirliği, devlet kurumlarının devletin kuruluş ilkelerini özümsemiş, bunlarla barışık liyakatli, anayasaya bağlı dürüst kişiler tarafından yönetilmesi ve denetimi ile mümkündür.

Çağdaş devlet, yurttaşlık belgesi verdiği tüm bireylerin her türlü hak ve ihtiyaçlarını evrensel hukuk ve iç hukuk düzenine bağlı kalarak karşılamak zorundadır.

Aynı şekilde çağdaş devlet; yurttaşlarının hak arama özgürlüklerini (adalet), insan onuru ile bağdaşan refah düzeyini (ekonomi), sağlıklı yaşam koşullarını (sağlık), düşünme ve sorgulama yeteneklerini, özgüvenlerini geliştirecek (eğitim) sistemlerini, oluşturmak ve iyileştirmekle yükümlüdür.

Türkiye Cumhuriyeti bu ilkelerden ilham alan Atatürk ve çalışma arkadaşlarının irade ve kararlılığı ile kuruldu ve gelişti. Çok partili siyasi yaşamla birlikte halkın oyları ile iktidara gelen kadrolar -bilerek ve/veya bilmeden- Cumhuriyetin temel değerlerini yozlaştıran söylem ve eylemlerle devleti yıprattılar.

600 yıl padişahlık boyunduruğunda kulluk, mutlak itaat, kanaat sarmalında eğitimsiz bırakılmış bir toplumun bu çerçevede oluşmuş değer yargılarını istismar konusu yapan siyasi kadrolar, devleti sistematik şekilde Cumhuriyetin çağdaşlık rotasından saptırdılar. Cumhuriyet Devrimlerine karşı söylemleri ile kendilerini “ikinci cumhuriyetçi” olarak adlandıran aydınların ihaneti , AKP milletvekilinin  “Cumhuriyet reklam arasıydı” seviyesizliği ile “yeni Türkiye” demagojisine dönüştü.

Tüm kurumlarıyla devlet olma ciddiyetinden, sorumluluğundan uzaklaşan, bölgede ve dünyada yalnız kalan Türkiye’nin, sürüklendiği çıkmazda; çağdaş devletin oluşturmakla yükümlü olduğu; güvenilir adalet, sürdürülebilir ekonomi, erişilebilir sağlık ve çağdaş eğitimden söz etmek mümkün müdür?

Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının yok sayıldığı bir ülkenin uluslararası saygınlığından söz edilemez.

CİDDİYET VE SORUMLULUK

Devletin yurttaşlarına verdiği, kapağında “engelsiz geçiş hakkı tanınması...” yazan pasaportun çok sayıda ülke tarafından dikkate alınmayarak “vize” talep edilmesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin utancıdır.

Kendi yurdundaki tatil yörelerinden birkaç deniz mili uzaktaki Yunan adalarına “kapı vizesi” ile gidebilmek için kuyruklar oluşturan TC yurttaşlarının Yunanlar tarafından şaşkınlıkla birlikte  “ekonomik memnuniyetle!” izlenmesi üzücüdür. 

Özellikle son 22 yıldır seçmenin koyduğu irade sayesinde savrulan yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin durumu siyasi tez konusu olacak niteliktedir! Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama ve gerileme dönemlerinin ardından olanları düşünmek bile çok ürkütücü...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları