Olaylar Ve Görüşler

Devlet adamı olmak kolay değil...

12 Aralık 2018 Çarşamba

Charles de Gaulle Fransa’nın ünlü devlet adamı ve cumhurbaşkanıdır. Savaş kahramanıdır. Cumhurbaşkanı olduğu dönemlerde sosyalist yazar ve düşünür Jean – Paul Sartre tarafından sık sık eleştirilmektedir. Bu eleştirilere karşı De Gaulle Sartre’a bir mektup yazar, onun eleştirilerine yanıtlar verir. Bu mektup’ta Sartre’a “üstadım “diye seslenir. Sartre, verdiği yazılı yanıtta, De Gaulle eleştirilerini sürdürürken ona “Bana yalnızca kaldırım kafelerinin garsonları üstadım derler “diyerek onu aşağılar. Danışmanları Sartre’ın bu yanıtına çok kızarlar. De Gaulle’e “Sartre size nasıl böyle seslenebilir, siz ki Fransa’nın ta kendisisiniz” derler. Da Gaulle’ün yanıtı ise tarihi bir ders gibidir. “Mösyü Sartre’da Fransa’nın ta kendisidir” olur. Devlet adamı olmak işte böyle bir şeydir.

Tek adamlığa yer yok
Devlet adamı deyince benim aklıma hep Mustafa Kemal Atatürk gelir, İsmet İnönü gelir. Hiçbir eleştiriye katlanmayan, hiçbir eleştiriden ders almayan, tersine kendisini eleştirenleri cezaevlerine göndermeye çalışanlara devlet adamı demenin olanağı yoktur. Kendisini her şeyi bilen sanan, kendisi dışında hiç kimseyi önemsemeyen yöneticilere devlet adamı denilemez ama bunun tıpta mutlaka bir karşılığı vardır.
Gerçek demokrasilerde, gerçek hukuk devletinde artık tek adamlığa yer yoktur. Herkes ülkenin sahibidir. Herkesin ülkede en az ötekiler kadar önemi ve hakkı vardır. Kendisini her şeyi yapmaya yetkili görenleri tarih hep kötü yazmıştır. Yargıyı kullanarak herkesi sindirmeye çalışan yöneticileri, yaptıkları ile kimse unutmaz. Kendisini tek yetkili sayanlar, kendilerini her şeyi bilen sayanlar ülkelerine çok zarar verirler.
İstanbul’a yeni bir havaalanı yapıldı. Milyonlarca ağaç kesildi. Ormanlar yok edildi. Kurtlar, kuşlar, böcekler o ormanda yaşayan canlılar yok edildiler. Şimdi bir de Kanal İstanbul’dan söz ediliyor. Uzmanlar açıklıyorlar. Bu işlem sırasında çıkan milyonlarca metreküp toprak, moloz ve kalıntı güzelim Boğaz’a ve Marmara’ya dökülecekmiş. Böylece boğaz ve Marmara bir kanalizasyona dönüşecek. KHK ler ile yasalar değiştiriliyor. Sit alanları kaldırılıyor. Her şey bir kişinin iki dudağı arasında. Kimsenin sesi çıkmıyor. Muğla Okluk Koyu’nda bir büyük yazlık Cumhurbaşkanlığı sarayı yapılacakmış. Okluk Körfezi’ndeki köylülerin atalarından babalarından kalan taşınmazları kamulaştırma adı altında ellerinden alınıyor. Üstelik orada Özal zamanında yapılmış bir yazlık var. Ama bu yetmiyor. Yine milyonlarca ağaç kesilecek, yine doğa yok edilecek. Bu ne görmemişliktir. Türkiye’yi yok ediyorlar. Denizlerimiz kirleniyor, akarsularımız kirleniyor. Göllerimiz kuruyor. Balıklar ölüyorlar. Büyük kentlerimiz kuralsız, hesapsız çarpık bir kentleşme ile yandaşlara kazandırılan rant ile ölüyor. Bunları yapanlar hiçbir şey düşünmüyorlar. Karşı çıkanlar işlerinden ediliyorlar. Karşı çıkanları işsizlik dışında cezaevleri bekliyor.

Öç alma peşindeler
Beş yıl önce İstanbul’da Gezi olayları ile aslında insanlar bu durumlara ve tek adam egemenliğine, doğanın yok edilmesine karşı çıkmışlardı. Ancak öyle görülüyor ki kimse bundan ders almamış. Tersine yönetenler bir öç alma peşindeler. Aradan beş yıl geçtikten sonra, ünlü akademisyenler, bilim insanları gözaltına anıyorlar, cezaevlerine yollanıyorlar. Her ilimizde binlerce insan, toplamda milyonlarca insan Gezi olaylarına sahip çıkmışlardı. Bir yönetim ders alması gereken olayları unutarak bir öç alma peşine düşer mi, milyonlarca insanı suçlu, terörist gibi göstermeye çalışır mı.
Ergenekon diyerek uydurma bir örgüt yaratmaya çalışanlar, vatanseverleri, Cumhuriyetin ordusunun kahraman subaylarını cezaevlerine koyanlar bir cemaat ile birlikte AKP ve onlara destek veren mütareke basınıydı. Kimse bu olaylardan AKP’yi sıyırıp tüm suçu cemaate yüklemesin. İkisi birlikte bu suçu işlediler. Bu alçaklıkları yapanlar bugün utanıp sıkılıyorlar mı?
Oslo’da yeniden açılım süreci adına toplantılar yapılıyor. AKP milletvekilleri Almanya’ya giderek federal yapıyı inceliyorlar. Bunları kim yaptırıyor. Geçmişte Oslo’da terör örgütü temsilcileri ile görüşmeler yapılırken Erdoğan “Kim bizim görüşmeler yaptığımızı söylüyorsa onlar alçaktır” demişti. Sonradan bu görüşmelerin onun bilgisi altında yapıldığı ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın başbakan adına bu görüşmelere katıldığı anlaşıldı. Yakın zamanda MİT Müsteşarı Hakan Fidan ABD’ye giderek ABD Senatosu’nda Kaşıkçı cinayeti ile ilgili bilgi verdi. Durum Erdoğan’a soruldu “Benim bilgim yok, gitmiş olabilir” dedi. Hakan Fidan’ın Erdoğan’dan habersiz bunu yapmasına olanak yoktur. Devlet adamı yalan söylemez.
Devlet adamı olmak kolay değil.  

Erol Ertuğrul



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları