Olaylar Ve Görüşler

Denizlerdeki Türk egemenliği: Kabotaj - Ali ERGENDEDEOĞLU

01 Temmuz 2022 Cuma

15 ile 17. yüzyıllar arasında dünyada coğrafi keşiflerin hız kazanması, ticaret merkezlerinin Akdeniz limanlarından Atlantik limanlarına kaymasına neden olmuştu. Bu noktada, Akdeniz limanlarının çoğuna sahip olan Osmanlı İmparatorluğu, bu durumu önlemek için birçok Batılı devlete çeşitli kapitülasyonlar tanımış, bu yolla da aslında başlamış olan çöküşü engellemeye çalışmıştır. Ancak, “kapitülasyon” adı verilen bu “kısa vadeli çözümler” Batılı devletlerin Osmanlı’ya karşı elini güçlendirmiş, Batı’da Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesiyle beraber Osmanlı, Batılı devletler için adeta açık bir pazara dönüşmüştür. Üstüne üstlük sanayileşme trenini de kaçıran Osmanlı, Sanayi Devrimi ile Batılı ülkelerin ele geçirdiği üretim ve finans gücü karşısında siyasi ve ekonomik olarak bağımlı hale gelmiştir.1

Milli Mücadele’nin utkuya ulaşmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Cumhuriyeti kuracak olan kadro, söz konusu bağımlılığın ortadan kaldırılmasını, kurulacak devletin yaşaması için temel şart olarak kabul etmişlerdir. 

BAĞIMSIZLIK VE KABOTAJ

Bu yaklaşımın bir sonucu olarak Lozan Konferansı’nda, Türk tarafının en net ve kararlı tavır koyduğu ve hiçbir esneme göstermemesiyle kapitülasyonlar, aylarca süren ve bir kez de kesintiye uğrayan görüşmelerde tamamen kaldırılmıştır. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesi, siyasi, ekonomik, sosyal, askeri vb. her alanda tam bağımsız bir ülke anlayışıyla temellenmiştir. Bu kapsamda, TBMM tarafından kabul edilerek 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren “Kabotaj Kanunu” ile Türkiye kıyılarında ve limanlarında yük ve yolcu taşıması hakkı yalnızca Türk bandıralı gemilere verilmiştir. 

Bu noktada, geçen aylarda kaybettiğimiz Prof. Dr. Rona Aybay Hocamızın, yine bu köşede kaleme almış olduğu “Kabotaj Kanunu” yazısından bir kısmı anımsatmakta fayda var: “Bugün, limanlarımız arasında yolcu ve yük taşımacılığı yapma olanağının, yabancı bayraklı gemilere tanınması diye bir sorunumuz yoktur. Bu durumu, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı kazananlara ve onu ekonomik alanlarda sürdürenlere borçluyuz.”2

DENİZCİLEŞME VİZYONU

Cumhuriyetin kurucu kadrolarının denizcileşme vizyonunda Kabotaj Kanunu önemli bir rol oynamaktadır. Ancak kurucu felsefenin denizcileşme vizyonu, kabotaj ile de sınırlı değildir. 

Ulu önder Atatürk, Cumhuriyetin kurucu felsefesinin denizcileşme vizyonunu, 1937’de TBMM’de yaptığı bir konuşmada şu sözlerle ifade etmiştir:

“En güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ilerici denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifade etmeyi bilmeliyiz. Denizcliği, Türkün milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.”3 

Ulu önder Atatürk’ün neredeyse 85 yıl önce ifade ettiği bu vizyonun önemi hâlâ güncelliğini koruyor, hatta artıyor. 

Bu bağlamda, Mavi Vatanımızdaki haklarımızın korunması, “Mavi Ekonomi” adı da verilen deniz ekonomisinin güçlü bir yapısallıkla inşası, deniz ekosistemlerinin korunması, denizcilik kültürünün yaratılması vb. düzenlemeler, ülkemizin geleceği ve Cumhuriyetin denizcileşmeyi “milli ülkü” olarak görme felsefesi açısından hayati öneme sahiptir. Denizci bakışın kazanımları yurttaşlara doğrudan yansıdığında, Kabotaj Bayramı’nın değeri ve önemi daha iyi anlaşılacaktır. 

ALİ ERGENDEDEOĞLU

ODTÜ KUZEY KIBRIS KAMPÜSÜ 

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER 3. SINIF ÖĞRENCİSİ


1- Ali Ergendedeoğlu, “Mavi Vatan’da Bağımsızlığın Simgesi: Kabotaj”, Üçüncü Yol 1919, 2020.

2- Rona Aybay, “Türkiye ve Kabotaj”, Cumhuriyet, 2019.

3- TBMM Zabıt Ceridesi, D.5, C.20, 1.11.1937, s.5-6.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları