Olaylar Ve Görüşler

Denizler nadasa bırakılmalı

06 Nisan 2019 Cumartesi

Denizlerde av sezonunun bitmesine sayılı günler kaldı. Balık kıtlığından ötürü bu sezon da düş kırıklığı yaşandı.
1 Eylül’de büyük umutlarla açılan ve 15 Nisan’da bitecek sezonda yoksul sofralarının vazgeçilmezi palamut yüz güldürürken, hamsi deniz suyunun sıcak olmasından dolayı çok az avlanarak bu yıl da beklentileri karşılamadı. Kıtlığından ötürü hamsi 20, 25 liradan satılınca dar gelirli kitle yanına bile yaklaşamadı. Sezon başında bolca avlanan palamut ucuz fiyatı ile yoksul sofralarının vazgeçilmezi oldu.
Denizlerde balık avı sezonu yine buruk bitecek. Büyük umutlarla “Vira Bismillah” nidaları ile 1 Eylül’de denizlere açılan balıkçılar, bu sezon da umduklarını bulamadı, tüketiciler ucuz balıktan yoksun kaldı.
Kirlilik ve gelişigüzel avlanmadan dolayı denizler yıllardır can çekişiyor, balık çeşidi giderek azalıyor hatta yok oluyor.
Yıllardır süren bilinçsiz avlanma, zehirli atık suların gelişigüzel salınması, boy yasağına uyulmaması denizlerin ölümünün habercisiydi. Ancak bu uyarılar hiç dikkate alınmadı, görmezden gelindi. Ve sonunda balık çıkmaz oldu.
Önceki yıllarda olduğu gibi bereketli sezonların yaşanması, balık fışkırması için bilim insanlarının önerisi doğrultusunda denizlerde iki veya üç yıl av yasağı uygulanması şart. Yani denizler tıpkı verimsiz topraklar gibi nadasa bırakılmalı. Gelecekte bugünkü balığı da bulamayacağız. Bazı balıkçılar bu öneriye karşı çıksa da denizlerin kurtuluşu nadastan geçiyor.
Son on yıldır denizler tehlikeye dikkat çekiyor, alarm veriyor, uyarıyor. Ne var ki, yine bildiğini okuyor bazı balıkçılar. Bilim insanları, denizlerdeki balık kıtlığının pek çok faktörün bileşkesiyle bugünkü aşamaya geldiğini vurguluyor. Yıllardır süren kirlilik, iklim değişikliği, kuralsız avlanma, ekosistemin tahribatı, yani insan eliyle canlı hayatının yok edilmesi gibi tüm nedenler denizleri bitirdi.
İnsanlar ve toplum avlanma konusunda ne denli bilinçli olursa, standart boyun altındaki balıkları almaz ve boykot ederse işte o zaman denizler bollaşır, eskisi gibi balık fışkırır. İnsanların, toplumun odaklanacağı konu bu olmalı ve bu kararlılığı, özveriyi göstermeli.
Kuşkusuz avlanan balık miktarının azalmasındaki en önemli etken, kuraldışı avlanma ile boy yasağına uyulmaması. Boy yasağına uyulmaması balık türünde azalmaya, yok olmaya yol açıyor. Tezgâhlarda o kadar küçük boyda balıklar satılıyor ki, görünce şaşırıyor insan. Neredeyse hamsiden küçük boyda istavrit, mezgit ve tekir avlanıyor, denetimden uzak tezgâhlara konuluyor.
Tüm bu olumsuzluklar sıkı denetimin olmayışından, balıkçıların keyfine göre avlanmasından kaynaklanıyor.
Asgari avlanabilir boy, yani yasak av boyu en önemli yasak olmalı. Bu kural mutlaka hayata geçirilmeli, ağır cezalar, yaptırımlar uygulanmalı. Eğer boy yasağına uyulmazsa, kaçak avlanma sistemi sürdürülürse, bunu yapan balıkçılara ceza uygulanmazsa, gelecekte tadımlık bile balık avlanamaz, tezgâhlarda ithal balık sayısı artar.
Bir dönem avladığı balık miktarı ve çeşidi ile övünen Türkiye, ne yazık ki Norveç’ten, Danimarka’dan, Hindistan’dan, Malezya’dan ve diğer uzak doğu ülkelerinden balık ithal eder konuma geldi. Üç yanı denizlerle çevrili ülkenin balık ithal etmesi son derece düşündürücü.
Çözüm, her ne denli balıkçılar karşı çıksa bile bilim insanlarının talebi doğrultusunda denizlerin iki veya üç yıl nadasa bırakılmasında.

Şükrü KARAMAN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları