Olaylar Ve Görüşler

Cumhurbaşkanına hakaret suçu kaldırılmalıdır (21.12.2018)

21 Aralık 2018 Cuma

Cumhurbaşkanın ve avukatlarının sıkça Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında yargıya başvurması, suç duyurusunda bulunması nedeniyle birçok öğrencinin, siyasetçinin, gazetecinin eleştiri içeriği taşıyan düşünce açıklamaları nedeniyle haklarında dava açılması, mahkûmiyet kararı verilmesi, Cumhurbaşkanına hakaret suçunun yeniden irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
İfade özgürlüğü sadece muhtemel sayılan düşüncelere bağlı değil; incitici, endişe verici düşünce açıklamaları için de geçerlidir. 1960’tan bu yana AİHM’nin verdiği kararlar bu yöndedir. AİHM kararlarına göre böyle durumlarda “rahatsız da olsanız, şoke de olsanız” düşünceyi iletme özgürlüğü mevcut olmalı ve hiçbir yaptırım ile karşılaşmamalıdır.
Bizim Ceza Kanunumuzda yer verilen gerek Cumhurbaşkanına hakaret suçu ve gerekse basit hakaret suçu ve özellikle siyaset yapanlara, siyasi parti genel başkanlarına karşı hakaret suçunun sınırlarının oldukça dar anlaşılması gerekmektedir. Siyasetçilere yapılan eleştirileri hakaret nedeniyle baskı altına almaya kalkmanın, demokratik bir toplum üzerinde “düşünmeye ve düşünmeyi açıklama özgürlüğüne caydırıcı” bir etki yapacağı kesindir. Siyaset yapanlara karşı eleştirilere yaptırım uygulamaya kalkmak, ifade özgürlüğünün kullanılmasına karşı “SOĞUTMA EFEKTİ” yapılmasına neden olur. Yani; eleştiriye, hatta siyasetçiye hakarete karşı yaptırım uygulanması ifade özgürlüğünün önünde otosansürü tetikleyen bir işlev görür ki bu demokrasiyi ve de düşünce özgürlüğünü yok eder.
Siyasetçiler topluma mal olmuş ve topluma açık, saydam ve her yönü bilinen kişilerdir. Bu tür sarsıcı eleştirileri daha hoşgörülü karşılamaları gerekir. AİHM bu yöndeki kararlarında “bir siyasetçiye yönelmiş olan eleştiri alanı diğerlerine göre çok daha geniştir. Oysa siyasetçilerin daha hoşgörülü daha tahammüllü olması gerekir. Kendisine karşı bu tarz laflar olabilir, bunlara tahammül gösterilmesi gerekir” diyor. AİHM’ye göre sadece bir tek durumda medyada ifade edilen haber ve yazılar için hapis cezası öngörülebilir. O da nefret söylemi ve şiddet çağrısının yapılmasıdır.
AİHM, Kurulu düzene saldıran, şoke eden ya da toptan reddeden fikirlerin aktarılması söz konusu olduğunda, ifade özgürlüğünün daha da önemli olduğunu vurgulamaktadır. (Dalgalar Üzerindeki Kadınlar ve Diğerleri – Portekiz kararı.) AİHM, dava konusu ifadelerin şiddete tahrik ya da nefret söylemi taşımaması gerektiğini kararlarında sık sık vurgulamakta ve Nefret Söylemi bulunmayan ifadelerin provokatör, kaba, rahatsız edici, şoke edici olmasının olağan olduğunu kabul etmektedir.

‘Korku tüneli’
Görülmektedir ki Cumhurbaşkanına hakaret suçunun bizim hukukumuzda ağır yaptırımlarla karşılık bulması, bunun giderek yaygın hale gelmesi, her eleştiri yapan hakkında bu tür yaptırımların yerli yersiz uygulanması AİHS ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Hele Cumhurbaşkanının partili olduğu ve siyasi iktidarın başında bulunduğu bir dönemde bu toleransın daha geniş olması gerekirken bizzat cumhurbaşkanı ve avukatları tarafından adeta bir “korku tüneli” yaratılmak istenmesi demokrasi için yadırgatıcı bir durumdur. Türkiye’nin demokratik toplum olma yolundaki engellerin başında Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK 299. maddesi gelmektedir.
Bu da Türkiye’de düşünce özgürlüğünün kullanılması yönünde önemli bir soğutucu etki yapmaktadır. İşte bu yüzden insanların baskı var, korku imparatorluğu var gibi söylemleri ülke dışında haklılık bulmakta ve özellikle bu durumu kullanmak isteyen Fet ö’cüler de kendileri için bir umut ışığı olarak bu propagandaya sığınmaktadır.  

Av. Celal ÜLGEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları