Olaylar Ve Görüşler

Çalışma Meclisi - Kaan Eroğuz

09 Mayıs 2024 Perşembe

Türkiye’nin endüstri ilişkileri tarihinde ilk kez 1947 yılında toplanan Çalışma Meclisi’nin 13. buluşması 29-30 Nisan tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Türkiye’deki çalışma yaşamının kuruluşlarından biri olan, emek ve sermaye taraflarının yanı sıra hükümet temsilcileriyle birlikte çeşitli toplumsal grupları da sosyal diyalog mekanizmasına dahil eden Çalışma Meclisi, 2018 yılında yürürlüğe giren 1 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle yılda en az bir kez toplanacağı kararlaştırılmasına rağmen beş yıl aradan sonra ilk kez toplanabildi.

YAKICI SORUNLAR

Hayatı: Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği” temasıyla toplanan 13. Çalışma Meclisi’nde dört oturum başlığına yer verildi. Türkiye’deki çalışma yaşamının dört temel sorununa işaret eden bu başlıklar; “Çalışma Hayatında İnsana Yakışır İş”, “Yeşil ve Dijital Dönüşümün İşgücü Piyasasına Etkileri ve Adil Geçiş”, “Sendikal Örgütlenmede Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, “Toplu Pazarlık Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Yolları” konularından oluştu. Özellikle emekçilerin çalışma hayatında karşılaştıkları sıkıntılara ve örgütlenme sorunlarına temas eden konu başlıklarının iki güne sıkıştırılması ve işçi konfederasyonlarının başkanlarına konuşmak için sadece 10 dakikalık bir süre tanınması, yakıcı sorunların yüzeysel ve sınırlı anlatımlarla aktarılmasına yol açtı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un gezileriyle başlayan “yeni anayasa” tartışmaları sürerken iktidar yetkililerince bir süredir gündeme taşınan 4857 sayılı İş Kanunu’nun “yenilenmesi ihtiyacı” Çalışma Meclisi’nin toplanma amacının yanı sıra açılış konuşmalarının alt metinlerine de yansımış gözüküyor.

ERİYEN ÜCRET

Ekonomik kriz sarmalının içinde ücretleri gün geçtikçe eriyen emekçilerin “vergide adalet” talepleriyle birlikte sendikal örgütlenme konusunda yetki belgesine itiraz dava aşamalarının uzun sürmesine dönük mağduriyetleri görünen o ki; yeni anayasa ve İş Kanunu hazırlıklarına neden kılınmak isteniyor. Nitekim 2010’daki anayasa değişikliği ile birlikte anayasal bir kimlik kazanan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in 2009’dan beri toplanmıyor oluşu, yasa değişikliği süreçlerinde konuşulan konuların, oluşturulan kurumların ve verilen sözlerin değişiklik sonrası ne denli uygulanabildiğini ortaya koyuyor.

KRİZİN FATURASI

Diğer taraftan, 2017 referandumu sonrası başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı bünyesine dahil olan Çalışma Meclisi’nin yapısı önceki dönemden farklı olarak yasayla değiştirilmekten çıkarılıp Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle düzenlenebilir hale getirilmiş bulunuyor. Özellikle emekçilerin talep ve çıkarlarını hükümet ve işverenlere ulaştırabilmek ve sosyal diyalog mekanizması içerisinde çözüm yollarını taraflarca tartışabilmek için oluşturulmuş 47 yıllık bir kurum olan Çalışma Meclisi’nin işlevsizleştirilmesi, ekonomik krizin faturasını emekçilerin sırtına yükleyen ve emeğin talep ve itirazlarını baskılayan bir tutumun sürdürülmesine yol açıyor. Bu haliyle, özellikle 2017 referandumu sonrası işlevsizleşen tek meclisin TBMM olmadığı, bununla birlikte çalışma hayatı içerisinde emeğin söz hakkının olduğu Çalışma Meclisi’nin de aynı yazgıyı paylaştığını görmek gerekiyor.

Kaan Eroğuz

Araştırmacı




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları