Olaylar Ve Görüşler

Bir ihanetin öyküsü - GÜLSEVEN G. YAŞER

11 Kasım 2024 Pazartesi

Bizler, Çağdaş Eğitim Vakfı’nda, cemaatten kaçan öğrencilerle ve 206 kuruluştan oluşan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (STKB) ile 1998’de başlamıştık FETÖ ile mücadeleye. Siyasetçilerin, ünlü köşe yazarlarının, hocaların, sanatçıların FETÖ elebaşısı Fethullah’tan ödül almak için paralandıkları o dönemde, cemaatten kaçıp vakfa başvuran iki öğrenci, “hocaefendi” denen kişinin geri plandaki karanlık yüzünü ve amaçlarını büyük bir cesaretle yazarak “Hocanın Okulları” kitabını yayımladılar.

Daha sonra, adını hâlâ vermekten çekindiğim o kasetleri getiren kişilerle birlikte mücadelemiz yıllarca devam etti. Bu yurtsever insanlar, binbir zorluk içerisinde, FETÖ üyesi “mürit polis”lerin baskısı altında, gerçekleri dile getirmekten hiç çekinmediler. Ve onlar sayesinde 1999’da televizyonlarda Fethullah Gülen’in kendi sesinden, nasıl bir hain olduğu gerçeği, “Çok dikkatli ve temkinli olacağız. Uluorta konuşmayacağız...”, “...Zamanı gelmeden ortaya çıkarlarsa dünya başlarına yıkılır”, “...Arkadaşlar bütün servet musluklarını ele geçirsinler...”, “Bunları birbirine düşürebilirsiniz, fakat o sistemi yerleştirmek lazım!” sözleriyle topluma yansıdı.

Türkiye, yalanı, sahteciliği, düzmece suçlamaları, iftira, entrika ve gerçek olmayan her türlü kirliliği, Gülen cemaati ve ona destek veren AKP iktidarı ile öğrendi. Ve bizler; bu hain çeteyi koruyan siyasi irade eliyle açılan sayısız ceza davasıyla ve sonra da Ergenekon’da yıllarca yargılandık!

KUMPAS DAVALARI

Kimler yarattı dersiniz bu kirli oluşumları “yetmez ama evet” çığlıklarıyla? Ergenekon, Balyoz, OdaTV, Poyrazköy kumpas davalarının sahte belgelerini görmezden gelip servis edilmelerine destek verdiler. İnsan hiç mi ilerisini göremez?

Gülen hakkında açılan dava da siyasetçiler eliyle sonlandırıldı! 28 Şubat döneminde, cemaat hakkında dava açabilen tek savcı, Yargıtay Başsavcısı Nuh Mete Yüksel oldu. O görevden alındıktan sonra da olay tamamen kapatıldı. Seks kasedi olayı FETÖ üyesi mürit polislerce hazırlanmış bir tuzaktı.

Eski İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun, “İn” adlı kitabında şöyle yazıyordu: “Kaset, İçişleri Bakanlığı’nın kriminal labaratuvarı tarafından gerçek, Jandarma Komutanlığı’nın kriminal laboratuvarı tarafından sahte olarak belgelenmişti.” Yani gerçek olup olmadığı hakkında fikir birliği yoktu!

Sabri Uzun, o kitapta Bayram Özbek adlı komiserin, o video kasedi Çağdaş Eğitim Vakfı’na nasıl koyduğunu da anlatıyor. 2007-2013 yıllarında, siyasal iktidarın güvencesi altında din simsarı bir adamın, Cumhuriyet aydınlarına karşı ihanetin kaynağının gerçek yüzlerini görmelisiniz.

Sadece Emniyet güçlerini değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de ele geçirmişti FETÖ. Neden sonra, yıllardır “hocaefendi” dedikleri, terörist elebaşısı oldu kimi siyasetçiler için!

1950’li yıllarla başlayan gericilik sarmalı, yılllar içerisinde siyasetçilerin kirli iktidar oyunlarıyla kendine her zaman kolaylıkla yer buldu. Siyasetçiler gömlek değiştirir gibi fikir değiştirip Cumhuriyet ve Aydınlanma karşıtı gerici zihniyetin yaygınlaşmasına çok büyük destek oldular.

Türkiye’ye önerilen ılımlı İslam modelinin, 100 yıl öncesinin karanlığını getirme gayreti içinde olan grupları ve radikal İslamın yaratacağı tehlike nasıl görülmüyor ya da görmezden geliniyor?

Emperyalizmin, dünya genelinde kullandığı inanç ve din istismarının, Türkiye’de yol açtığı sorunları yaşayan bir kişi olarak toplumdaki birlik beraberliği bozan, çatışma ve kargaşa yaratan bu tür baskıların, dünya barışına, evrensel değerlere, insanlığa karşı yapılan en büyük kötülük olduğunu düşünüyorum.

Türkiye; radikal İslamın “cihat” alanı haline geldi! Siyasal İslam, siyasetten eğitime, kültürden ticarete ve sanayiye, her alanda, her yerde etkisini gösteriyor; yeni FETÖ’ler hazırlanıyor.

KİRLİ POLİTİKALAR

Her şey öylesine basitleşti, kabalaştı, insan olmanın olmazsa olmaz değerleri yok edildi ki. 21. yüzyılda, çocuklarını, kadınlarını ve yeni doğmuş bebeklerini koruyamayan bir toplum olduk. Çoğu zaman nefessiz kalıyoruz. Muhalefet, onlarca bilinmezlik içerisinde, işlevsiz. Cehalet, din sömürüsü, kirli politika kazanıyor.

Ülkenin bilinçli, eğitimli kesimleri suskun, hareketsiz ve korku içerisinde. “Zorbalara dünyayı avuçlarında tutma gücünü veren şey, herhangi bir ahlaki değer ölçüsü değil, ezilenlerin korkaklığıdır” diyor Panait Istrati. Olan biteni görmemek sorunları çözmüyor; aksine çürümüşlüğü derinleştiriyor.

GÜLSEVEN G. YAŞER

ÇAĞDAŞ EĞİTİM VAKFI KURUCU BAŞKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları