Olaylar Ve Görüşler

Baş menkıbe anlatıcısı sıkıntıda...

09 Haziran 2019 Pazar

Bugünler de Reis tarafından farklı bir menkıbe anlatılıyor. Bilindiği gibi menkıbe; din büyüklerinin veya tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykülerdir. Ağırlıklı olarak kahramanlık ve dini konuları ele alır. Menkıbeleri masal ve efsanelerden ayıran yanı ise menkıbelerdeki kişilerin gerçek yaşamdan alınmasıdır. Anlatılan menkıbenin dinletilmesi, dinleyicileri “huşu” içine sürüklemesi maharet ister. Baş menkıbe anlatıcısı olarak Reis, oldukça maharetli... Yeni anlatısı İstanbul seçiminin yenilenmesi ve mazbatanın gaspı sonrasında becerilerini bir üst aşamaya taşıdı. Yandaş yargıçların katkısıyla anlatısını zenginleştirdi. Ölçüsüz bilgi kirliliği oluşturmasına karşın, yine de ürkek ve tedirgin.
Siyasal İslamcılar uzun süredir, takıyyeci anlayışla insanımıza kendi izdüşümlerini getirdi. Yandaşlarına, devşirilenleri kayırmacı uygulamayla “bakıp besleyerek” kaderciliği, miskinliği yaşam biçimi olarak benimsettiler. Zihinleri “iğdiş” edildi, dogmalarla kuşatıldı. Baş menkıbe anlatıcısı Reis de, anlatılarıyla devşirilenlerin günlük yaşamlarını zenginleştiriyor. Ecdadın düşürülen bayrağını yerden alıp yükselttiğini, Filistin/İslam fatihi olma öngörüsüyle ‘dünya beşten büyük’ diyor. Kıskanılan ‘kalkınma öyküsü’ yazıldığını vurguluyor. Becerikli de. Yaban kesesinden borçlandırarak, Cumhuriyetin birikimini yağmalayıp dağıtarak, insanımızın zengin hissetmesini sağladı. Tüketmeyi özendirdi, üretmekten vazgeçtik. İşletmeler kepenk kapattı. İşsizlik -genç- büyük boyutlara ulaşırken kendimizi mutlu hissettiriyor. Dahası vesayetleri -asker, sivil- yıkıyoruz diyerek özgürleştiğimizi inandırdı.
Reis’in menkıbelerini önemseyen; özgür, zengin ve mutlu oldukları sanısına kapılan yurttaşlarımız, vesayetin kendileri içinde yıkıldığını düşündü. Yerel seçimde -özellikle İstanbul’da- seçimini farklı yapmaya yeltenince, menkıbe anlatıcısı Reis’in kurduğu kumpaslarla, entrikalarla, ayrıştırıcı tehditlere, sopa sallamalarıyla karşılaştı. Çünkü Reis, ne istemişler de vermemiş, yalnızca oylarını istemişti. Oylarını vermediler. Yurttaşın kabahati yok. Karşı taraf zilletti. Çokta becerikli. Oyları ‘çalmış’, hiçbir şey yapamasalar da, mutlaka bir şey yapmışlardı. Sandık görevlilerini devşirmişler, el çabukluğuyla zarfın içindeki dört pusuladan birini değiştirmişler. Kısacası oyların çalınmasına karşı, Reis’in anlatım sırasında ses yükseltmesi, parmak sallamaları, yandaş yargıçlar tarafından alınan karar, yurttaşların ‘iradesinin’ doğru yansımasının çabası olarak alınmalı.
Baş menkıbe anlatıcısı bu kez zorda/sıkıntıda... Reis çok öfkeli... Sıklıkla ‘ben sizi bilirim’ diye parmak sallıyor. Nankörler diyor. Yandaş yargıçlarca alınan, İstanbul seçiminin yenilenmesi kararı, mazbatanın geri alınması anlatısı dinleyici bulmuyor. Yurttaşlar kararı irdeledikçe ‘iç boşalması’ yaşamakta. Seçimi çaldılar söylemini; iradesinin çalınması, tekrarını “kul hakkı” yemek olarak değerlendiriyor. Dinlediği menkıbelerdeki gibi Reis’in milli irade, demokrasi, laiklik, hukuk, insan hakları vb. uygarlık belirtileri ile ilgisinin olmadığına, emperyalizme karşı ses yükseltmelerin kurgu olduğunun farkına vardı. İşgalci zihniyetiyle; özelleştirme, piyasalaştırma ve kuralsızlaştırmaya dayalı uyguladığı neo liberal politikalar ile ülkeyi çökertip, emperyalistlere oyun alanı açmak çabasında olduğu da biliniyor. Reis ülkeyi yordu. Yurttaşlar mutlu değil. Reis’in menkıbelerini dinlemek yerine, iradesini geri istiyor. Bu nedenle İstanbul’da bu yaz, her şey çok güzel olacak.  

İrfan O. Hatipoğlu



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları