Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ayasofya tutkunları
Şu İstanbul şehrindeki Ayasofya Bazilikası’nın çeşit çeşit tutkunu vardır. Hatta sevdalıları da vardır diyebilirsiniz.
Son günlerde bu efsanevi mühendislik ve mimarlık yapısının islam ibadethanesi olarak kullanılmasını talep eden bir grup insan, sabah namazını binanın önünde eda ederek niyetlerini beyan ettiler... Kuşkusuz onları da Ayasofya tutkunlarından sayabilirsiniz. Öyle ya, tarihsel esere değişik sebeple tutkun olunabilir.
Görkemli anıtın yaklaşık seksen senedir “anıt müze” olarak ziyarete açık olduğunu biliyorsunuz. Üstelik bu yıllar içinde Ayasofya’nın hem yapısal, hem de mimari dekorasyon unsurları restore edilmiş, “tedavi” görmüştür. Bu dönemdeki önemli restorasyonları, sağlıklaştırmaları “Amerikan Bizans Enstitüsü”nün bilim adamları ve teknisyenleri yürütmüştür. Son yıllardaki onarımlar ise Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler İdaresi’nce gerçekleştirilmiştir.
Halkımızın mümin insanlarından bir bölümünün cami olarak kullanmak istediği Ayasofya, İslamiyet’in ortaya çıkışından aşağı yukarı yetmiş-seksen yıl önce Ege bölgesinin şimdiki Aydın ilinden yetişme İsidor ve Antemius isimlerindeki iki mimar tarafından Bizans imparatorunun isteği üzerine, bazilika tabir edilen türde bir kilise olarak inşa edilmiştir. Bazilika formu, esas itibarıyla dikdörtgen bir planı ifade eder. Hemen hemen camilerdeki mihrap; yani kıble istikametini gösteren Hıristiyani “absid”e, görevli papazın ayini yönettiği yere doğru uzunlamasına bir dikdörtgendir.
Amma velakin... İş bukadar basit değildir. Çünkü bu iki mimar veya yapı ustasının meydana getirdiği bu yeni bazilika, kendinden önceki örneklerden çok farklı olduğu gibi, sonraki uzun asırlar boyunca da bir benzeri tekrar inşa edilememiştir. Milattan sonra 500’lerden, 1500’lere kadar, demek ki bin yıl ayrıcalıklı ve emsalsiz bir mimarlık anıtı olarak dillere destan varlığını sürdürmüştür.
Ayasofya’yı ayrıcalıklı kılan çok özelliği vardı... Birincisi boyutlarıydı. O büyüklükte tek mekânlı bir bina görülmemişti. Yalnız yatay ölçüleri değil kubbesinin genişlik ve yüksekliği de benzersizdir. İkincisi, bina dekorasyonu ile de göz kamaştırıcıydı. Desenli, rengarenk mermerler ve panolar, emsalsiz sütunlar, duvarlarda, kubbe ve tonozlarda mozaikler, incelikli işlenmiş sütun başlıkları ve mermer işçiliğiyle yapı sanatında insan zekâsının ve hünerinin müstesna bir verimi olarak yeryüzüne ün saldı.
Bu bakımdan Ayasofya’nın “mümin” insanların dışında da tutkunları oldu. Halen de öyledir. Yani bilim adamları, mimarlar, teknik insanlar, ressam ve heykeltıraşlar, tarihçiler ve daha pek çok bilinçli meslek sahibi kimsenin de bu anıt eserin tutkunları arasında olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Her gün ve her yıl yeryüzünün farklı yerlerinden yüzbinlerce insan Ayasofya’yı görmeye gelmesi bunun kanıtıdır... Dikkat! Hem de 1500 yıl sonra. Üstelik müzeyi ziyaret için esaslı para da ödüyorlar. Türkiye’nin en çok ziyaret edilen müzesi olması boşuna değildir. İnsanlar o muhteşem 1500 yaşındaki “mekânı” görüp yaşamak için akın akın geliyorlar.
Gelenlerin çoğu da Hıristiyan âleminin ülkelerinden... Ama akıllarından, bu esasında kilise olarak inşa edilen yapıda ibadet ritüellerini yerine getirmek geçmiyor. Sebebi ise, bu yapının yeryüzünde emsalinin olmamasıdır. O bir mimarlık mucizesidir. Bu yüzden onun artık bütün insanlığa mahsus ortak bir tarihsel miras ve ayrıcalıklı bir değer diye kabul görmesidir. Ayasofya’nın, üstelik Hıristiyanlığın ilk dönem yapılarından biri olduğu bilindiği halde, o şekilde korunması akıllarına gelmemektedir. Çünkü Ayasofya’nın görkemi ve insanoğlunun yaratıcılığına eşsiz bir örnek olması, ona bütün insanlığı kucaklayan bir anlam ve işlev yüklemiştir.
İnançlı ve bilinçli Müslümanların zaman zaman Ayasofya’nın önünde ibadet etmeleri de anlayışla karşılanabilir. Böyle bir yaklaşım, onların insanlığın ortak mirasına “ortak” olmalarını gösteren bir sembol değeri kazanabilir.
Ayasofya’yı uygarca sahiplenmenin yolu, onu bütün insanlıkla paylaşabilmeyi bilmekten geçer.
* Murat Katoğlu (1939, Ankara): A.Ü Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi ve Tiyatro bölümlerini bitirdi. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde asistanlık yaptı. 1978-79’da Kültür Bakanlığı’nda Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Müsteşar Yardımcılığı yaptı. 1980’den itibaren Ankara Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerinde Sanat Tarihi, Tiyatro, Kültür Tarihi alanlarında öğretim görevlisi. Çeşitli kamu kuruluşlarında müşavir olarak çalıştı. Dergi ve gazetelerde sanat ve kültür konularında eleştirileri, yazıları, makaleleri ve araştırmaları yayımlandı. Kompozitör Muammer Sun ile birlikte hazırladıkları Türkiye’nin Kültür-Sanat Sorunları (Müzik Ansiklopedisi Yayınları, 1993), Türkiye Tarihi-Çağdaş Türkiye cilt 4’ün Eğitim, Kültür, Sanat bölümü (Cem Yayınevi) gibi yayınları bulunmaktadır. “Ayasofya Tutkunları” başlıklı yazı Murat Katoğlu’nun “Uygarlık Yeryüzünde Gezip Dolaşır mı?” kitabında yer almaktadır.
Murat Katoğlu *
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- İYİ Parti'de Akşener krizi
- Kan donduran 'taciz' iddiası
- Muharrem İnce’den sert yanıt!
- Ankara’da konuşulan iddianame
- Oktay Kaynarca’dan ‘Selahattin Demirtaş’ açıklaması
- TÜPRAŞ'tan açıklama geldi
- 'Tweet bu kadar, gerizekalı!'
- Sedat Peker'in avukatı hayatını kaybetti
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi