Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Atatürk’ü Koruma Kanunu - 3
Atatürk’ü Koruma Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının Atatürk’e karşı duyduğu ortak bağlılığı, saygıyı ve sevgiyi koruduğu bir olgudur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun da değerlendirilmiştir. Kimi zaman Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun ifade özgürlüğünün önünde engel olduğuna ilişkin söylemlere karşın AİHM, kanunun yürürlükte olmasını meşru görmüştür. Bir başka anlatımla kanunun yürürlükte olmasını meşru kabul ederek, Akçam/Türkiye Kararında (25 Ekim 2011, Başvuru No: 27520/07) yaptığı gibi normu mahkûm etmemiş ve bu bağlamda potansiyel mağdur kavramını irdelemeyi gereksiz bulmuştur.
Odabaşı ve Koçak/Türkiye Davasında (21 Şubat 2006, Başvuru No: 50959/99) kanunla ilgili olarak demokratik bir toplum için zorunluluk ölçütüne dayanarak müdahalenin sosyal bir zorunluluğu karşılayıp karşılamadığını, izlenen meşru amaç ile sınırlamanın orantılı olup olmadığını ve ulusal makamlar tarafından sunulan gerekçelerin yerinde ve yeterli olup olmadığı hususlarında inceleme yaptığını açıklamıştır. Özçelebi/Türkiye Davasında da (25 Haziran 2005, Başvuru No: 34823/05) “ilgilinin ifade özgürlüğü hakkını kullanmasına yönelik yapılan müdahalenin kanunla öngörüldüğünü” özellikle vurgulamıştır.
AİHM, Vural/ Türkiye Davası’nda (21 Ekim 2014, Başvuru No: 9540/07) ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamanın Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’a dayandığını, kanunun ilgili hükümlerine göre söz konusu kısıtlamanın yeterince açık olduğunu ve öngörülebilirlik koşullarını taşıdığını belirtmiş ve bu nedenle de müdahalenin kanunla öngörülebilirliğinin mevcudiyetini benimsediğini açıklamıştır.
Kanunun hukuki değeri
Atatürk’ü Koruma Kanunu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının Atatürk’e karşı duyduğu ortak bağlılığı, saygıyı ve sevgiyi koruduğu bir olgudur. Korunan hukuki değerin Atatürk’e duyulan saygı olduğunu AİHM de özellikle belirterek Özçelebi Davasında:
“Mahkeme, Atatürk’ün modern Türkiye’yi temsil eden önemli bir kişi olduğunu ve Türk parlamentosunun, Atatürk’ün hatırasına hakaret edici ve Türk toplumunun duygularına zarar verici nitelikte olduğu kanısına vardığı bazı eylemleri cezalandırmayı tercih ettiğini hatırlatmaktadır” (§ 49) değerlendirmesini yapmıştır. Benzeri bir değerlendirmeyi Vural/Türkiye Davasında, Kanun’un “başkalarının şöhretini veya haklarını koruma amacını güttüğünün kabul edilebileceğini” belirtmiştir. Odabaşı ve Koçak/Türkiye Davasında ise AİHM, “Atatürk’ün, Türkiye’nin kurucusu ve şahsının da modern Türkiye’nin bir simgesi olduğunu açıklamış”, (§ 23) Vural) Türkiye Davasında da aynı gerekçe ve değerlendirmeyi tekrarlamıştır.” (§ 65).
Odabaşı ve Koçak Kararında AİHM, olaylar ve değer yargıları arasında ayrım yaptığına işaret ederek olayların gerçekliğinin kanıtlanabilir, ancak değer yargılarının doğrulanmasının ispatlanabilmesinin mümkün olmadığını belirtmiş, Özçelebi Kararında da “müdahalenin amacına ilişkin olarak, başvuranın mahkûm edilmesinin, başkasının onurunun ve haklarının korunmasının hedeflendiğini kabul ettiğini” (§ 47) açıklamıştır.
Somut olay bağlamında inceleme yaparken AİHM, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını, ulusal mahkemenin mahkûmiyet gerekçesine göre kendini konumlandırdığını ve ulusal mahkemenin mahkûmiyet gerekçesinin ikna edici verilerle ortaya konulup konulmadığına baktığını ifade etmiştir. (Özçelebi Kararı, § 48).
Orantısız yaptırım
Özçelebi/Türkiye Kararında, mahkûmiyete neden olan sözlerin hangi bağlamda söylendiğinin ulusal mahkemenin gerekçesinde tartışılması ile olay yerinin aleniyet arz eden bir yer olup olmadığının araştırılmamış olmasını ve sözlerin etkisini değerlendirmesini esas almıştır. Hatta söylenen sözün, Türkçede aşağılayıcı anlamı bulunsa bile, yerel mahkemenin, bu ifadenin kullanımının, dava koşullarında neden Atatürk’ün anısına hakaret oluşturduğunu değerlendirmemiş olmasını gerekçesizlik olarak görmüştür. (§ 50) Gerçekten de anılan kararında AİHM, bir bakıma ve örtülü olarak sözün yan anlamı üzerinden yeterli gerekçenin yazılması halinde ihlal kararı vermeyeceğine işaret etmiştir. Ayrıca, özgürlüğü kısıtlayıcı ceza yerine, seçenek yaptırımlara yönelinmemesini izlenen meşru amaçla orantısız bulduğunu vurgulamıştır.
Görülmektedir ki AİHM, Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun gereksizliğine ilişkin bir saptama yapmamakta, kanunun mevcudiyetini demokratik toplumda gerekli görmekle, sınırlayıcı niteliğini de Atatürk’ün anısına duyulan saygıyı koruması bağlamında meşru olarak kabul etmektedir. İhlal kararı verdiği somut olayda ulusal mahkemenin gerekçesinin yetersizliğini gözlemlediğine işaret etmektedir.
Gerekçelerin isabetli yazılması ve diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun hiçbir hukuki sorun doğurmadığı anlaşılmaktadır. Türk ulusunun ortak değerine saygının korunmasının önemi gözetilerek muhakeme hukukuna göre soruşturma ve kavuşturma evrelerinde gerekli özenin gösterilerek Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun uygulanmasında zorunluluk bulunmaktadır.
HAMDI YAVER AKTAN
Yargıtay Onursal Daire Başkanı
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!
- Cumhuriyet Savcısı açığa alındı!
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- Ankara’da konuşulan iddianame
- İYİ Parti'de Akşener krizi
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- Real Madrid Arda Güler için son noktayı koydu!
- Bahçeli'nin çağrısıyla ilk adım
- Ali Koç, Türkiye’ye neden yatırım gelmediğini yorumladı
- 'LBGT faaliyeti içinde olan bir derneğin...'