Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Atatürk, mülteci iddialarına ne yanıt vermişti?
Bu kişinin, mülteci kavramının ne anlama geldiğini bilmediği aşikâr. Kendisi, bir vesile olsa da Atatürk’e dil uzatsam diye pusuda bekleyenlerin ilki değil. Sonuncusu da olmayacaktır. Benzer bir olay 2 Aralık 1922’de Meclis’te cereyan etmiştir.
Sosyal medyada iktidar partisini savunan paylaşımlarıyla bilinen Tuğrul Selmanoğlu, Beyaz TV’de Türker Akıncı’nın sunduğu “Ne Var Ne Yok” programına katılarak, Suriyeli mülteciler sorununun konuşulduğu programda, konuyu Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e getirerek, Atatürk için “mülteci” dedi. Olay sosyal medyada hızla yayıldı. Tuğrul Selmanoğlu, Suriyeli mültecilerin ülkemizde yaşamasını savunurken “Şunu bir kere çok iyi bilmesi lazım o insanların. Çoğu Atatürkçüyüm falan diyor ya. Atatürk’ün kendisi Selanik göçmeni, mülteci” ifadelerini kullandı.
Programa katılan bir diğer konuşmacı Erem Şentürk ise “Mülteci demeyelim, Osmanlı toprağı orası. Niye mülteci olsun” sorusunu yöneltti. Tuğrul Selmanoğlu, konuşmasının devamında şu skandal cümleleri kullandı:
“Oradan bir sürü insan göçüp gelmedi mi abi Türkiye’ye? Selanik’ten kaç tane mülteci geldi ülkemize? Göçmen, mülteci neticede başka bir idarenin eline geçmiş, oradaki Osmanlı himayesi kalktığı için insanlar canını malını emniyete almak için ana yurduna gelmiş bu mültecidir.”
Bu kişinin, mülteci kavramının ne anlama geldiğini bilmediği aşikâr. Kendisi, bir vesile olsa da Atatürk’e dil uzatsam diye pusuda bekleyenlerin ilki değil. Sonuncusu da olmayacaktır. Buna benzer bir olay 2 Aralık 1922’de Meclis çatısı altında cereyan etmiştir. Birinci Meclis’te Atatürk’e muhalif olanlar Atatürk’ün doğum yerinin o günkü sınırlar içinde yer almadığını ve iskân tarihinden itibaren 5 sene aynı yerde ikamet etmediğini hesaplayarak yeni seçimlerde milletvekili seçilememesi için seçim kanununda değişiklik yapılmasına dair bir önerge hazırlamışlardı. Atatürk, kendisine karşı yapılan bu kumpasa karşı söyledikleri dünün “Tuğrul”larına cevap olduğu gibi bugünün “Tuğrul”larına da cevap olma özelliğini taşımaktadır. Atatürk, Meclis’te şunları söylemiştir: “Bu tasarı özel bir amaç güdüyor. Bu amaç bana yöneltildiği için, izin verirseniz, birkaç sözcükle düşündüklerimi bildireyim. Bu tasarı, doğrudan doğruya, beni yurttaşlık haklarından yoksun bırakmaya yönelmiştir. On dördüncü maddesinde yazılı satırları gözden geçirecek olursanız, göreceksiniz ki; Büyük Millet Meclisi’ne seçilebilmek için, ya Türkiye’nin bugünkü sınırları içinde kalmış yerlerin halkından olmak ya da bu seçim bölgelerinden birinde yerleşmiş olmak, göçmen olarak gelmişse yerleşmesi üzerinden en az beş yıl geçmiş olmak şart koşuluyor.
‘Benim ne suçum var’
Ne yazık ki doğduğum yer, bugünkü sınırlar dışında kalmış bulunuyor. Herhangi bir seçim bölgesinde beş yıl olsun oturup kalmış da değilim. Doğum yerim bugünkü sınırlar dışında kalmıştır ama bunda benim ne eksiğim, ne suçum var! Bunun nedeni, bütün ülkemizi, darmadağın etmek, yok etmek isteyen düşmanların dilediklerini tam gerçekleştirmekten alıkonamamış olmasıdır. Eğer düşmanlar amaçlarına tam ulaşmış olsalardı, Tanrı korusun, bu tasarıya imzasını koyan bayların memleketleri de sınır dışında kalabilirdi.
Bundan başka, bu maddenin istediği koşul bende yoksa, aralıksız beş yıl bir seçim bölgesinde oturup kalamamışsam, bu da, yurda yaptığım yararlıklar yüzündendir. Eğer bu maddenin istediği koşulu kazanmaya özenseydim, İstanbul’u kazandırmakla sonuçlanan Arıburnu ve Anafarta savaşlarını yapmamaklılığım gerekirdi. Eğer ben bir yerde beş yıl oturup kalsaydım, Bitlis’i ve Muş’u aldıktan sonra Diyarbakır’a doğru ilerleyen düşmanın karşısına çıkmamaklığım, Bitlis ve Muş’u kurtarmayı gerçekleştiren ödevimi yerine getirememekliğim gerekirdi. Bu bayların istedikleri koşulları kazanmak isteseydim, Suriye’yi boşaltan ordularımızın kalıntısından Halep’te bir ordu kurarak düşmana karşı koymamaklığım ve bugünkü ulusal and (Milli Misak) sınırlarını o günden çizip gerçekleştirmemekliğim gerekirdi. Sanırım ki ondan sonraki çalışmalarımı bilmeyen yoktur. Hiçbir yerde beş yıl oturamayacak kadar uğraşıp didinmiş bulunuyorum. Ben sanıyordum ki, bu yararlılıklarımdan dolayı ulusumun sevgisini, saygısını kazandım ve belki bütün İslam dünyasının da gözüne girmiş bulunuyorum. Bütün bu sevgilere karşılık, yurttaşlık haklarımın elimden alınmak isteneceğini hiç düşünemezdim. Tasarlıyordum ki yabancı düşmanlar canıma kıymak yoluyla bu yönden yararlı olmaktan beni alıkoymaya çabalayacaklardır. Ama hiçbir zaman aklımın köşesinden geçmezdi ki yüce Meclis’te bunlarla bir düşünen iki üç kişi olsun çıkabilecek! Bunun içindir ki şimdi ben anlamak istiyorum:
Bu baylar seçim bölgeleri halkının duygularını ve dileklerini mi dile getiriyorlar? Yine bu baylara karşı söylüyorum: Milletvekili olduklarına göre bütün bir ulusun da vekili sayılırlar. Peki, ulus bu baylarla bir düşüncede midir?
Benim yurttaşlık haklarımı elimden almak yetkisi bu baylara nereden verilmiştir? Bu kürsüden, yüksek kurulunuza ve bu bayların seçim bölgeleri halkına ve bütün ulusa soruyorum ve karşılık istiyorum.”
SADIK YAŞAR
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!
- Cumhuriyet Savcısı açığa alındı!
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- Ankara’da konuşulan iddianame
- İYİ Parti'de Akşener krizi
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- Real Madrid Arda Güler için son noktayı koydu!
- Bahçeli'nin çağrısıyla ilk adım
- Ali Koç, Türkiye’ye neden yatırım gelmediğini yorumladı
- 'LBGT faaliyeti içinde olan bir derneğin...'