Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
ASLOLAN HAYATTIR
Pusu kuran, tuzağa düşüren, “ben demiştim” demek için fırsat kollayanlar yerine; uyaran, akıl paylaşan, yol gösteren gerektiğinde düelloya davet edenlerin asil tutumunun değer gördüğü yıllardı.
Ölümünün 56. yıldönümünde Nâzım Hikmet’i andık. Hakkında birçok yazı yazıldı, anı paylaşıldı, söz söylendi. Ben de Nâzım Hikmet’le olan tanışıklığımı sizlerle paylaşmak istedim. Aynı mahalleden ve lise yıllarından tanıdığım rahmetle andığım yakın dostumun ezbere okuduğu şiirlerinden tanıdım Nâzım Hikmet’i.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.
Kuvayı Milliye Destanı ile Milli Mücadele’yi en coşkulu biçimde anlatan, Atatürk’e duyduğu büyük hayranlığını yazdığı bu şiirde açıkça ifade eden Nâzım Hikmet’e, Atatürk’te “Türkçe dilinde hiç kimse bu kadar güçlü yazamadı” diyerek karşılık vermişti.
İstanbul’un işgal yıllarındaki teslimiyetine isyan ederek Anadolu’ya geçen, Erzurum ve Sivas Kongreleri’ni şiirleştirerek antiemperyalist tutumunu mandacılığı reddederek açıkça ortaya koyan romantik komünistin hepimizin fikir dünyasında önemli yeri vardır. Anadolu’da bir ceviz ağacının altında mezar taşı isteyecek kadar memleket şairi olan Nâzım Hikmet; aynı zamanda sağcısı-solcusu, muhafazakârı-milliyetçisi hepimizin hatta şiirle ilgilenen dünya insanlarının ezbere bildiği “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” diyen eternasyonalistti.
Şevket Süreyya Aydemir, Doğan Avcıoğlu
Türkiye’nin geleceğinde önemli yeri olacağına inandığım, liseden sonra dereceyle ODTÜ’ye giren rahmetli arkadaşımdan öğrendim Mayakovski’nin Nâzım Hikmet üzerindeki etkisini. Onun sayesinde tanıştım Şevket Süreyya Aydemir’le. Jön Türkler, Jakobenizm, İttihat Terakki, kurnaz ve teşkilatçı Talat Paşa, hayalperest Enver, haşmetli Cemal paşalar, Menderes’in dramı, 1. ve 2. Adam hakkında uzun konuşmalar yapardık. Doğan Avcıoğlu’ndan sık sık alıntı yapar, eksik kalan milli demokratik devrime hayıflanırdık. 60 darbesi, 71 muhtırası, 9 Mart başarısızlığı, Amerikancı olduğu tartışma götürmez 12 Eylül faşist darbesinin solu ve toplumsal değerleri yerle bir ettiğini konuşur, mahalleden tanıdığımız devrimci abilerin, ablaların Mamak Cezaevi’nde gördüğü işkencelere üzülür, kendimizce çıkış yolları arar, günlük gazetelerde çıkan köşe yazılarından tespitlerde bulunurduk.
‘Ne verdiğimize değil, ne söylediğimize kıymet veren’
İlk okuduğumuz siyasi kitaplar, ezberlediğimiz şiirler, gizlice içilen ilk biralar, okuldan kaçıp sinemaya gidilen yıllardı. Her gün alınan bir Cumhuriyet ve haftalık Gırgır dergisi okumak, koltuk altında taşımak ayrıcalıktı. Henüz arkadaşlıklar, dostluklar, akrabalık ilişkileri piyasalaşmamıştı. Alınıp satılan bir değer değildi. Dostluklar yürekte ve akıldaydı. Ne verdiğimize değil, ne söylediğimize kıymet veren, birbirini geliştiren ama birbirini sömürmeyen dostluklar vardı. Modern dünyanın artan iletişim olanaklarına rağmen yalnızlaşan insanının aksine fedakârlığın, cömertliğin, dayanışmanın kısaca toplumculuğun önde olduğu yıllardı. Pusu kuran, tuzağa düşüren, “ben demiştim” demek için fırsat kollayanlar yerine; uyaran, akıl paylaşan, yol gösteren gerektiğinde düelloya davet edenlerin asil tutumunun değer gördüğü yıllardı. Görev yerine gelsin diye mesajla bayram kutlamaları yoktu. Ahmet Arif’in, Nâzım Hikmet’in, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in en güzel dörtlüklerinden siyah beyaz kartlarla bayram tebriki gönderildiği yıllardı. Kartların birinde Nâzım ustanın dediği gibi; “Biz haber etmeden haberimizi alırsın, yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin... o gider bu gider şu gider dostluk sen yanı başımızda kalırsın” diyen dostluğa davet vardı.
Matematik hayatın ta kendisidir
Tüm bunları hatırladık lise arkadaşlarımızla. Uzun uzun 80’li yılların ortasından günümüze kadar değişen insan ilişkilerini konuştuk. Son yıllarda buluşmaları seyreltsek de katılanların sayısı azalsa da bu yılki 19 Mayıs buluşmamızda hemen hemen hepimiz bir araya geldik. Bizleri hayata hazırlayan tüm öğretmenler gibi, çok kıymetli lise matematik öğretmenimiz Osman Salih Bilgin de bizlere katılmıştı. Matematiğin sadece rakamlardan ibaret olmadığını kendisinden öğrenmiştik. Ona göre matematik kültür sanattı, felsefeydi, rasyonalizmdi. Kısaca hayatın ta kendisi idi. O buluşmada; gencecik yaşında hayatın anlamsızlığına isyan ederek cesur fakat bizlerin yüreğinde derin bir yara bırakarak intihar eden benim siyasi karakterimde çok önemli yer eden arkadaşımızdan bahsettik. İşte beni Nâzım Hikmet’le tanıştıran, sonu intiharla biten tarihi ve edebi kişileri sohbetlerimizin ana konusu yapan, rahmetli arkadaşıma bir kez daha Nâzım’ın dizesiyle veda ediyorum, “aslolan hayattır”.
BÜLENT KERIMOĞLU
Bakırköy Belediye Başkanı
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!
- Ankara’da konuşulan iddianame
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- İYİ Parti'de Akşener krizi
- Cumhuriyet Savcısı açığa alındı!
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- Sedat Peker'in avukatı hayatını kaybetti
- Bahçeli'nin çağrısıyla ilk adım
- Ali Koç, Türkiye’ye neden yatırım gelmediğini yorumladı
- Real Madrid Arda Güler için son noktayı koydu!