Olaylar Ve Görüşler

Ak kuzu nasıl kara kurt oldu

06 Mayıs 2019 Pazartesi

Anadolu köylüsü, lokmasını misafiri ile paylaşan, soğuk kış günlerinde sıcak odasını konuğuna veren, gerektiğinde kendisi hasır veya minderde yatıp, yatağını Tanrı misafirine tahsis eden, soylu bir gelenekten gelir. Seçim dönemlerinde sıkça gelen değişik partilere mensup siyasilerin, kendi partisini öven, diğer partileri yeren sözlerini, katılmasalar bile nezaketle dinler ve köylerinden olaysız ayrılmalarını çok önemser. Bu değerlendirmeler; hem doğma büyüme bir köylü, hem 50 yıllık siyasetçi olmamdan, hem de köy ve köylünün el değmemiş bakir kültürü ve özgün değerleri ile iç içe yaşamışlığın imbiğinden süzülüp gelen samimi inancımdır. Hal ve keyfiyet bu iken; 21 Nisan 2019’da Çubuk’a bağlı Akkuzulu köyündeki şehidimizin cenaze töreninde, ana muhalefet lideri sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahiyeti ve vehameti itibarı ile hayatını hedef alan saldırıyı, özetlemeye çalıştığım köy ve köylü değerleri açısından nasıl okumak gerekir?

O köye gittim
Akkuzulu köyündeki vahimden de öte olaydan bir hafta sonra, 29 Nisan’da, bu köye gittim. Şehit evladımız merhum Yener Kırıkçı’nın baba evini buldum. Sahibinin yoksulluğunu belli eden mütevazı bu köy evi önündeki sandalyelerde oturan köylülerle selamlaşıp, kendimi “emekli müftü” olarak tanıttım. Siyasi kimliğimi, ilk aşamada öne çıkarmayışımın nedeni, herhangi bir endişeden değil, yaşanan linç girişimiyle ilgili düşüncelerini daha rahat ifade edebilmelerini amaçlamış olmamdır. Fakat sohbet sırasında nereden emekli olduğumun sorulması üzerine “milletvekili emeklisiyim ve CHP eski milletvekiliyim, öfkeniz geçmemişse beni de dövebilirsiniz” sözlerimin bir espri olduğunun farkındalığında, siyasi kimliğimi büyük bir olgunlukla karşıladılar, hatta bir kişi “Ne güzel! Hem CHP milletvekilisiniz hem de Kuran okuyorsunuz” dedi. (Bu şahsın bilinçaltında, “CHP’lilerin dine mesafeli olduğu” saplantısı açıkça görülüyor.)
Kuran ve duanın yarattığı mistik ortamda, müessif olayın gerçek sebeplerinin ne olduğunu, hassas ruh halleri ile örtüşecek uygun ifadelerle sorup anlamaya çalıştım. Gerek şehit evinde dinlediklerimin, gerekse ilçeye ifade vermeye gitmiş olduğu için akşam telefonla görüşebildiğim muhtarın anlattıklarının özeti şu: Seçim sırasında köye gelen İYİ Parti heyetinin yaptığı kazada, 14 yaşında bir erkek çocuğunun ölümü dolayısıyla köy zaten gerginmiş. “CHP’ye karşı herhangi bir önyargılarının bulunmadığını ama, Kılıçdaroğlu’nun “Hem PKK ile iş tutup, hem de PKK’nin şehit ettiği evlatlarının cenazesine gelmesi” olayların temel sebebi olarak öne sürülüyor. Açıkça anlaşılacağı gibi, Akkuzulu köylüleri, seçim stratejisini “CHP’nin PKK ile ittifak halinde olduğu” bühtanı üzerine oturtan Cumhur İttifakı’nın yıkıcı ve bölücü propagandasından adeta zehirlenmişler. Yeni bir gerginliğe meydan vermeyecek üslup ve özenle, Akkuzulu halkına bunların temelsiz söylemler olduğunu, dahası, AKP’nin PKK’ye çözüm sürecinde (Oslo ve Dolmabahçe) verdiği tavizleri hatırlattım. Ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun ecdanının Selçuklular döneminde Horasan’dan Anadolu Erenleri olarak bu topraklara geldiklerini ve Kemal Bey’in büyük dedesinin de Konya Akşehir’de metfun olduğunu, kendisinin devlette büyük ihaleler yaptığı halde, boğazından bir lokma haram geçmemiş iyi bir Müslüman olduğunu, aile kütüklerinin İstanbul Müftülüğü’nde bulunduğunu anlattım. Sükûnetle dinlediler. Sohbetin bir bölümüne bir jandarma yüzbaşı da katıldı ve tam da sohbetle örtüşür biçimde, “hepimiz kardeşiz” dedi. Türkmen köyü olduğunu öğrendiğim Akkuzu halkından bu şehit evinde görüştüklerim, “ne sebeple olursa olsun, misafire bu tür davranışları doğru bulmadıklarını” ifade ettiler. Rahmet ve mağfiret ayının kapımıza dayandığı bu günlerde, örgütlü ve zıvanadan çıkmış topluluğun vahşeti kadar, devletin, hem olay sırasında hem olayı izleyen günlerdeki tavrı, linç hadisesinin kendisinden de tehlikelidir.

CHP’nin tarihi
İktidar partisinin lafazanları ve kalemşorleri şunu iyi bilmeliler ki, CHP’nin tarihi, bu tür barbarlıkları boşa çıkarmış olmanın destansı öyküleri ile doludur. 1959’da Uşak’ta İsmet Paşa’nın başına atılan taş üzerine Behçet Kemal Çağlar’ın yazdığı şiiri Cumhuriyet’in değerli okurları ile paylaşmak isterim:
Dünkü karargâhıdır
bugün geldiği Uşak
Bütün şehir
ayağa kalkıp selamlamalı.
Başına taş atan kim,
hangi utanmaz uşak
Ey hırsının uşağı,
eğer varsa utanman
Kırılası eline al budala başını
O iki damla kandan doğuyor
bir yeni tan
Kırılası elinle başına çal taşını.  

GANİ AŞIK / EMEKLİ MÜFTÜ
ESKİ CHP KAYSERİ MİLLETVEKİLİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları