Olaylar Ve Görüşler

89 değil, 94 sendromu!

19 Temmuz 2019 Cuma

Halk Cumhurbaşkanını bir yıl önce ülkeyi adil bir şekilde yönetsin diye seçmiştir. Daha üç ay önce halkın seçtiği belediye başkanlarını engellemek ve iş yapamaz hale düşürmek “milli iradenin gaspıdır”.

1989 Mart yerel seçimlerinde SHP büyük bir başarı kazanmış, Anka­ra, İzmir ve İstanbul dahil 42 il be­lediyesinde sosyal demokratlar ik­tidara gelmişti. İstanbul’da Adalar, Şile ve Büyükçekmece dışında tüm ilçelerde seçimi SHP kazanmıştı. Büyükşehir Belediye Başkanlığında ANAP’lı Başkan Bedrettin Dalan’a karşı SHP adayı Nurettin Sözen za­fer kazanmıştı.
5 yıl sonra, 1994 yerel seçimle­rinde SHP İstanbul ve Ankara da­hil, pek çok büyük il ve ilçe beledi­ye başkanlığını kaybetmiş ve son 2019 seçimlerine kadar yerel se­çimlerde başarılı olamamıştı. Son seçimde Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirleri CHP’li adaylar ka­zanınca, beş yıl sonraki seçimler­de “1994’teki gibi bir hezimet yaşa­nır mı?” korkusu konuşulmaya baş­landı. Kemal Kılıçdaroğlu da “1989 sendromuna fırsat vermeyece­ğiz!” şeklinde açıklama yapınca bir “sendrom” tartışması başladı.

Sendrom değil zafer
Aslında, 1989’da bir “send­rom” değil bir zafer vardır. Ancak 1989’daki başarı sürdürülemeyince 1994 seçimleri CHP açısından bir hezimet olmuştur. Bu başarısızlığın nedenleri üzerinde ciddiyetle dur­mak, 5 yıl sonra yapılacak seçim­lerde benzer bir durumla karşılaş­mamak için gerekli önlemleri almak CHP’nin ve seçilen başkanların so­rumluluğundadır.
1989 seçimlerini İstanbul İl Baş­kanı olarak yönetmiş, 5 yıl Büyük­şehir Belediye Meclisi üyesi olarak görev yapmış bir siyasetçi olarak o dönemdeki eksikleri ve yanlışla­rı gözlemleme fırsatım oldu. Bugün­kü durumdan farklı olarak, büyük­şehir ve ilçe belediye meclislerinde büyük çoğunluğumuz vardı. Ancak, hükümet, bugünkü gibi, muhalefet­teki partilere mensup belediyelerin elini kolunu bağlamak ve başarıları­nı engellemek için çalışıyordu.
89’da seçilen belediye başkanla­rının bir kısmı deneyimsizdi. Kad­ro oluşturmada, büyükşehirle, di­ğer belediyelerle ve parti örgütle­riyle koordinasyon ve uyum sağla­mada zorluk yaşanmıştı. O günlerin medyası gözden geçirilirse, SHP’li belediyeler arasındaki tartışmala­rın çok yer aldığı görülür. Büyükşe­hir belediye başkanının en önem­li görevi, ilçe belediyeleri ile uyum içinde çalışarak seçimde söz veri­len politikaların hayata geçirilme­sidir. 89’da seçim kazanan kadro­lar enerjilerinin büyük bir kısmını iç çekişmelerde harcamışlardır. Se­çim kampanyasında gündeme geti­rilen yolsuzlukların üzerine kararlı­lıkla gidilememiştir. Yolsuzluklarla ilgili başlatılan bazı girişimler yargı­da sonuçlandırılamamıştır. Eski be­lediye başkanının oluşturduğu va­kıflara aktarılan belediye mülkleri geri alınamamıştır. Doğal olarak bu gibi başarısızlıklar seçmende güven kaybına neden olmuştur.
Yapılan iyi işler ve halkın lehi­ne olan icraatlar konusunda kamu­oyuna yeterli bilgiler verilmeyin­ce sadece belediyelerin olumsuz­lukları konuşulmuştur. Belediyeler­de verilen hizmetler kadar, o hiz­metleri halkla paylaşmak da önem­lidir. Özellikle, büyük ilçelerde bir mahallede verilen bir hizmeti ve ya­pılan yatırımı duyuramazsanız di­ğer mahallelerde yaşayanların ha­beri olmaz. Verilen hizmetlerin du­yurulmasında parti örgütlerine de görevler düşmektedir. Maalesef ki, 1989-1994 döneminde medya ve parti örgütleri etkin bir şekilde de­ğerlendirilememiştir.
O dönemdeki ANAP iktidarı, mu­halefet partilerinin kazandığı bele­diyeleri engellemek ve elini kolu­nu bağlamak istediği için, özellik­le İstanbul’da, başta metro ve içme suyu barajlarının yapımı gibi büyük projelerde gecikmeler yaşanmış, bu durum sosyal demokrat beledi­yelere karşıt çevrelere eleştiri fırsa­tı vermiştir.
89 belediyeciliğinde verilen pek çok olumlu hizmet, özellikle İstanbul’da, parti içi dağınıklık ne­deniyle, 94 seçimlerinde parti yö­netimi ve adaylar tarafından sahip­lenilmemiştir. Karşı adayların İSKİ yolsuzluğu ve grevler nedeniyle bi­riken çöpler ve benzeri suçlamaları­na da cevap verilememiştir.
89 sonrası başarısızlıkta en önemli etkenlerin başında belediye başkanlarının kongrelerde taraf ol­maları gelir. Parti içi konular il ve il­çe başkanlarına bırakılmalı, beledi­ye başkanları halka verdikleri sözleri yerine getirmeye, daha çok hizmet vermeye ve daha çok yatırım yap­maya çalışmalıdır. CHP genel başka­nı tüm belediye başkanlarının par­ti içi sorunlarda ve seçimlerde taraf olmalarını engellemelidir. Bu yapıl­mazsa, tüm belde halkının başkanı olması gereken kişi, parti içinde bir hizbin başkanı durumuna düşer.

Geçmişten ders almak
2019 Martı’nda yapılan seçimler­de, CHP büyük bir başarı sağlamış­tır. 94 sendromuyla karşılaşmamak için, yukarıda kısaca değindiğim hataları iyi incelemek ve değerlen­dirmek gerekir. Belediye başkan­larına, parti örgütlerine ve Genel Merkez’e düşen görev ve sorumlu­lukların gereğinin yerine getirilece­ğine inanıyorum. Ancak AKP’den ve hükümetten gelmekte olan engelle­ri aşmak kolay görünmüyor.
Ankara ve İstanbul başta olmak üzere, bazı belediyelerde AKP Mec­lis’lerde çoğunluğu elinde bulundu­ruyor. Halkın doğrudan seçtiği baş­kanların icraat yapması engellen­meye çalışılıyor. Belediye meclisi çalışmalarının canlı yayımlanması bir ölçüde caydırıcı olabilir. Ancak bu yeterli değildir. Başka caydırıcı yöntemler de aranmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı’ndan ve hükü­metten gelen engellemeleri aşmak daha zor görünüyor. Şimdiden, ge­nel sekreter ve özel kalem müdürü gibi bakanlık onayına bağlı atama­lar yapılamamaktadır ve bu neden­le başkanlar kadrolarını kurama­maktadırlar. Bazı önemli projelerin onayında ve finansman sağlanma­sında sıkıntılar yaşanabilir.

Demokratik mücadele
Belediyelerin ortak olduğu şirket­lerdeki AKP yandaşı yöneticiler ye­rine yeni seçilen başkanla uyum içinde çalışacak yöneticilerin gö­revlendirilmesi engellenmektedir. Bakanlıkların çıkardığı genelgeler­le, yetmezse Cumhurbaşkanlığı ka­rarnameleriyle mevcut yandaşları­nı korumak ve belediye başkanları­nı etkisiz kılmak için hukuk dışı yol­lara başvuracaklardır. Ne yazık ki iktidarın hukuk dışı uygulamalarına “dur!” diyecek tarafsız bir yargı yok.
Daha önce yaşanmamış bu engel­lemeleri aşmak için demokratik mü­cadele yollarına başvurulmalıdır. Ya­pılacak çalışmalara, demokratik kit­le örgütlerinin ve meslek odalarının kurumsal olarak dahil edilmesi, ka­tılımcı bir yönetim ortaya konmalı­dır. Belediye başkanlarını seçen hal­ka gidilmelidir. Halka “senin oyların­la göreve getirdiğin başkanın eli ko­lu bağlanarak beklediğin hizmetler engelleniyor. Senin oyun, iraden yok sayılıyor” denilmelidir. Engellemeleri yapan bakanlıkların önüne yüz bin­ler yığılmalıdır. Halkın demokratik iradesinin karşısına kimse çıkamaz. Halk Cumhurbaşkanını bir yıl önce ülkeyi adil bir şekilde yönetsin diye seçmiştir. Daha üç ay önce halkın seçtiği belediye başkanlarını engel­lemek ve iş yapamaz hale düşürmek “milli iradenin gaspıdır”. Halk buna müsaade etmez!

MUSTAFA ÖZYÜREK
Eski CHP Milletvekili / MYK Üyesi
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları