Olaylar Ve Görüşler

40 yıl sonra tanzim satış!..

03 Mart 2019 Pazar

1970’li yıllar; Türkiye, CHP’li belediye yönetimleriyle birlikte yeni bir belediyecilik anlayışıyla tanışıyordu.
İzmit Belediyesi’nde Leyla Atakan ve sonrasında Erol Köse’nin kişiliklerinde oluşmaya başlayan, 1973 seçimleriyle Ankara’da Vedat Dalokay, İstanbul’da Ahmet İsvan, İzmir’de İhsan Alyanak, Antalya’da Selahattin Tonguç, Adapazarı’nda Ünal Ozan ve pek çok ilde CHP’li belediye başkanlarının uyguladıkları bu anlayış ülke ölçeğinde yayıldı ve gelişti. Yeni Belediyecilik, özetle:
“Kaynak yaratıcı, üretici ve tüketiciyi koruyan, sosyal belediyecilik” olarak tanımlanıyordu.
Bu temel değerler çerçevesinde “Belediye Tanzim Satış Mağazaları” açıldı. Ne yapılıyordu?
Belediye İktisat Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan birimlerle “Üretici kaynaklardan” en uygun fiyatla temel tüketim maddeleri alınıyor ve yine uygun fiyatlarla tüketiciye sunuluyordu.

‘Üretici birlikleri’
Bu tarihlerde “Büyük Alışveriş Merkezleri” yeni yeni kuruluyordu.
Belediyeler bu çalışmayı, “Üretici Birlikleri” ile birlikte yapıyor, gereğinde “Üretici Birlikleri” kurulmasına yardımcı oluyorlardı.
Adapazarı Belediye Başkanı Ünal Ozan, kırsal kesimdeki süt üreticilerini “Süt Birliği” çatısında topladı, sonra “Süt Ürünleri” üretim tesisi kurdu. Küçük satış kulübeleriyle Adapazarı halkına uygun koşullarda yoğurt, süt, peynir, kaşar tüketme olanağı sağladı.
Tanzim Satışların amacı, adından da anlaşılacağı üzere “Piyasayı Tanzim Etmek” yani haksız kazançla tüketicinin ütülmesine engel olmaktı. Mahalle bakkalları bile Tanzim Satışlardan ürün alarak dükkânlarında tüketiciye sunuyorlardı.
Şimdi, aradan 40 yıl geçtikten sonra, son 16 yıldır bu ülkeyi yöneten ve belediyelerin tanzim satış yetki ve görevlerini ellerinden alan AKP iktidarı, “Tanzim Satış” seçeneğini keşfetti!
Ve, yalnızca iki büyük kentte, belirli semtlerde!..
Siyasi iktidar, kamu araçlarıyla bu ürünleri naklediyor; araç kirası, yakıt gideri yok! Belki, otoyol ve köprü geçiş ücretleri de ödenmiyor!
Tanzim satışta görev alanların maaşı, ücreti ve sigortası da yok!
İşgaliye, vergi de ödenmiyor!
Hatta iddia o ki; ürünün satın alma değerinin altında satılıyor!
Vatandaşın bir kısmı, uzun kuyruklar oluşturarak sınırlı miktarlarda ucuz ürün alıyor ama bu işin tüm maliyet bedelini yine vatandaş ödüyor!
Gerçek şu ki;
AKP iktidarında, tarım ve hayvancılıkta uygulanan yanlış siyasetin sonucu üreteci üretmekten kaçıyor. Üreticinin derdi; pahalı ve ithal tohum, tarım ilaçlarına, elektrik, su ve mazota gelen yüksek zamlar. Daha da vahimi; siyasi iktidarın sürekli olarak İTHALAT yoluyla tarım ve hayvancılıkta yerli üretimi baltalamasıdır!
Öte yandan; Akdeniz kentlerinden ürün taşıyan TIR’lar ve kamyonların “yakıt, otoyol ve köprü geçiş” maliyetlerindeki yüksek artışı da göz ardı edemezsiniz!

İthalattan vazgeçmek
Ezcümle; tarım ve et ürünlerindeki yüksek fiyatları önlemenin temel koşulu “Üreticiyi desteklemek, İthalat seçeneğinden vazgeçmek, taşıma maliyetlerini azaltmaktır.
Peki, belediyelerin üstleneceği görev ne olmalı?
Üreticiyi örgütlemeli, desteklemeli, üretim kaynaklarından ürün sağlayarak, “kent esnafı ile halka ulaştırmak” olmalıdır!
Esnaf yeniden ticari yaşama kazandırılmalıdır!
Üreticiyi ve esnafı yıkarak, “dışa bağımlı bir ekonomik düzenle” bu sorunu çözemezsiniz!

Mustafa Küpçü/Gazeteci-Yazar 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları