Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
1 Mayıs ve sendikalar
İşçi ve memur sendikaları bu yıl da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü farklı illerde kutladı.
Çalışanların ve emeklinin devasa sorunlarının çözümü için siyasi iktidara ortak mesaj vermeleri gerekirken emeğin kutsal günü olan 1 Mayıs’ta bile bir araya gelemediler. Türk-İş Kocaeli’nde, DİSK, KESK, TTB ortaklaşa İstanbul’da, Hak-İş ve Memur-Sen yine birlikte Şanlıurfa’da alanlarda oldu. Türkiye Kamu-Sen ise Samsun’da etkinlik düzenledi. En son 2010 yılında Taksim’de ortak miting gerçekleştiren sendikalar, 9 yıldan bu yana bir araya gelemiyor, Anadolu’nun çeşitli illerinde 1 Mayıs’ı kutluyor.
Taksim Meydanı’nda 1977 yılındaki etkinlikte vahşi karanlık saldırıda 35 kişinin yaşamını yitirmesinin ardından 1 Mayıs’a emek karşıtı bazı çevrelerin olumsuz propagandası ile korku ve gerilim günü olarak bakıldı. Ancak sağduyulu, barıştan ve emekten yana işçilerin kutlamaları ile kaygı yerini ilerleyen yıllarda doğal olarak bayram coşkusuna bıraktı.
Gölge düşürmediler
Kutlamaları sabote etmek isteyen art niyetli kişiler zaman zaman kendini gösterse de işçiler ve sendikalar bunları hep dışladı, 1 Mayıs’a gölge düşürmelerine engel oldu. Zaten artık 1 Mayıs gerginlikten sıyrılıp, emekçilerin alanlarda taleplerini haykırdığı, eşi ve çocuğu ile halay çektiği, coşkulu bayrama dönüştü.
Günümüzde işçinin, memurun, emeklinin, milyonlarca dar gelirlinin sorunları ortak ve yıllardır çözüm bekliyor. Bu sorunlara karşı birlikte hareket etmeleri gereken emek örgütleri ne yazık ki, 9 yıldan bu yana ayrışıyor, bir araya gelemiyor. Kıdem tazminat fonunun kurulmak istendiği, aylık ve maaşların enflasyon karşısında giderek eridiği, günde beş emekçinin canını alan iş cinayetlerinde Türkiye’nin dünya şampiyonluğuna koştuğu, sosyal güvence ve sendikadan yoksun kaçak işçi çalıştırmanın varlığını sürdürdüğü, çocuk işçiliğinin yaygınlaştığı ortamda sendikaların ortaklaşa 1 Mayıs’ı kutlayıp, toplumsal sorunlara karşı birlikte mesaj vermeleri gerekmez mi? Ama nerede. Yine farklı illerde, yine ayrışma. Zaten giderek kan yitiren sendikacılık, bu ayrışmadan ötürü daha da örseleniyor. Bırakın ortak hareket etmeyi, üye sayılarını artırmak için karşılıklı birbirlerinin örgütlü olduğu yerlere saldırıyorlar.
Türkiye’yi bugüne değin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) düzenlediği çalışma konferansında temsil eden Türk-İş’in yeniden temsil edilmesi tartışılıyor. Geçen yıl Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kararı ile Türkiye’yi temsil eden Memur-Sen’in gönderilmesi ILO Genel Kurulu tarafından eleştirilmişti. Bu yıl sendikalar arasında yine uzlaşma yok. Bakalım nasıl anlaşacaklar? Doğrusu ILO’da Türkiye’yi işçi sendikalarının temsil etmesi. Geçen yıl, bakanlığın kararını protesto amacıyla Türk-İş, DİSK, KESK ve Türkiye Kamu-Sen ILO toplantılarına katılmamıştı.
Özeleştiri yapılmalı
Hem, memur sendikaları yeraltında çalışan madencilerin, karayollarında yaz kış demeden emek harcayan ulaşım işçilerinin, ya da sokaklarda temizlik yapan belediye emekçilerin sorunlarını ne denli anlatabilir, hakkını savunabilir?
Asli görevi üyelerinin sorunlarına çözüm bulmak olan sendikalar, bunları bir yana bırakıp, “Kimin üyesi daha fazla”, “İşyerlerinde o yetkili, hayır ben yetkiliyim” gibi nedenlerle karşılıklı salvo yarışına giriyor. Aslında sendikalar karşılıklı atışma yerine 14 milyona yakın işçiden salt 1.5 milyonu aşkınının sendikalı olmasını sorgulamalı, özeleştiri yapmalı.
Bakanlık verilerine göre, sendikalaşma oranı yüzde 12 düzeyinde olsa bile toplam işçi sayısına göre düşük. Toplam 13 milyon 844 bin işçiden 1.5 milyonu sendika üyesi. Oysa Avrupa ülkelerinde sendikalaşma oranı ortalama yüzde 15 düzeyinde. Toplam işçi sayısına göre hayli düşük sendikalı işçilerin oranı. Her işçi, memur anayasal hakkını kullanarak hiçbir baskı ve yıldırma ile karşılaşmadan istediği sendikalara üye olmalı. Sendikalar demokrasinin olmazsa olmaz kurumlarıdır. Bağıtladıkları toplu iş sözleşmesi ile üyelerine önemli oranda ücret ve sosyal hak artışı sağlıyor, işverene karşı işçinin her türlü yasal haklarının güvencesi oluyor.
Bülent Ecevit’in Çalışma Bakanlığı döneminde işçiye kazandırdığı sendikalaşma hakkını günümüzde çalışanların çoğunluğu yeterince kullanamıyor. Ya işveren baskısı ya işten atılma korkusu ya güvensizlik ya da başka nedenlerden ötürü sendikalaşmaya soğuk bakıyorlar. Emekçinin korkusunu, kaygısını gidermek sendikaların temel ödevi. İşçilerin, haklarını koruyacak bir sendikaya üye olması, sendikasız olmaktan her daim daha yararlı ve kazançlıdır.
İşçi ve memur sendikaları birbirlerinin üyelerine saldırma yerine ortada duran potansiyel çalışanları üye yaparak sayılarını artırmalı. Böylelikle hem sendikalar hem çalışanlar hem de sendikalaşma oranı artan Türkiye kazanır.
Tüm emekçilerin 1 Mayıs bayramı kutlu olsun.
Şükrü KARAMAN
Gazeteci
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Ankara’da konuşulan iddianame
- İYİ Parti'de Akşener krizi
- Muharrem İnce’den sert yanıt!
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- Kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!
- TÜPRAŞ'tan açıklama geldi
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- Sedat Peker'in avukatı hayatını kaybetti
- 'Tweet bu kadar, gerizekalı!'
- Bahçeli'nin çağrısıyla ilk adım