Söyleşi Derken...

20 Ocak 2013 Pazar

Eskiden sohbet derlerdi. Sonraları değişti, söyleşi oldu.\n

\n

Bir çeşit dertleşme, içini dökme!.. Hem kendine hem de senin gibilere, yani kedini dış etkinliklerden soyutlamak isteyenlere... Hani bir kahveye girersin, hiç tanımadığın birinin masasına oturup bir çay içersin, karşındakiyle şundan bundan konuşursun ya, öyle işte!..\n

\n

Benim yazılarım da bir söyleşidir. Ataçın yıllar yılı yaptığı gibi!.. Ben her şeyi biliyorum, bütün bunları benden öğrenin; kara da, beyaz da benim gösterdiğim gibidir, demeden! Şu yazarı, bu politikacıyı körü körüne övmeye, yermeye kalkmadan...\n

\n

Yaşlandıkça söyleşecek insan da kalmıyor... Her yaşın bir başka anlamı vardır. Kırkındaysanız dostunuz, düşmanınız çoktur. Ellisinden, altmışından sonra tenhalık başlar, siz de istersiniz zaten! Yalnızlık kimi zaman bir kurtarıcı gibidir. Ama ille de anlaşabileceğiniz bir iki insan olmalı... Onlar da yok olup gitti mi, tek başınasınızdır.\n

\n

***\n

\n

Gazetelerin her birinde sayısız köşelerde yazanlar var. Onlara, yazar demek istemiyorum. Vaktiyle Sait Faik yazıcı demiştir öylelerine! Yazıcı olmak, bilir bilmez, günün olup bitenlerine şöyle bir göz atarak ya da özel çıkar hesabını da düşünerek, sözüm ona kendi düşüncesini, kendi saydığı bir görüşü okuruna duyurmak!..\n

\n

Yılları geride bırakmak, işte böyle şeyler yazmayı zorunlu kılıyor. Okunacak, saklanacak, zaman zaman başucu olacak yazılar, kitaplar öylesine azaldı ki nerdeyse yok oldu! Bu benim için, sizin için değil, okurlarıyla söyleşmekten hoşlanan biri için...\n

\n

*** \n

\n

Türkiye bir cumhuriyet değil mi? Öyleyse padişah torunlarını başüstünde taşımak neden? Hele bir ülkenin başbakanı, bakanları bilmem kimleri, Abdulhamitin anısını içlerinde yaşatıp onun torununun tabutunu sırtlarında taşımaktan onur duyuyorlarsa!... Gel de yazma, gel de sesini çıkarma, gel de seni seven, okuyan, anlayan dost okurlarınla bu çirkinliği paylaşma!..

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yağmurda Bir Gün 20 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları