Muzaffer Ergöz

Wada seçimleri ve sporumuz!

17 Eylül 2019 Salı

Dünya Anti-Doping Ajansı yani kısa adıyla WADA (World anti-Doping Agency), sporun en önemli kilometre taşı. Bu kurum; Uluslararası Olimpiyat Komitesi liderliğinde hükümetler, uluslararası federasyonlar, ulusal olimpiyat komiteleri ve sporcuların desteğiyle kurulmuş bağımsız bir yapı. Genel merkezi Montreal’de 1999’dan beri. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne karşı sorumlu, asla kâr amacı gütmez. Türkiye de bu kuruluşa üyedir. Oldukça prestijli bir kurumdur. İşte bu kurumun iki de Türk üyesi vardı. Vardı diyorum, çünkü ikisi de nazikçe liste dışı bırakıldı. Üç yıldan beri Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Mehmet Kasapoğlu, 3 yıldır mütevelli heyeti üyeliğini sürdürmekteydi. Bu pozisyonunu Ukraynalı aday aldı. Yine eski Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Akif Çağatay Kılıç da yönetim kurulu üyeliğini yeniden tescil ettirmeyince kurumun dışında kaldı.
Dostum gece yarısı beni aradı. Hollanda’da faal siyasetçi. Bakanlık yaptı ve sözü dinlenen biri. Israrla, “Hocam AB Konseyi’nde bir anti-doping yönetimi seçimi yapılacak ve perde gerisinde büyük kulis var. Yönetimdeki 2 Türk üye, adaylıklarını koymasın. Seçmeyecekler” dedi. Doğrusunu söylemek gerekirse ne böyle bir seçimden basının ne de biz sıradan insanların haberi vardı. Benden Sayın Kasapoğlu ve Sayın Kılıç’ın adaylıklarını geri çekmelerinde yardımcı olmamı istiyordu. Telefonu kapattım.
Şimdi bir antrenör, bir yazar olarak bakan beylere bu uyarıyı iletebilir miyim?
Edemem, çünkü ne onlar bizim telefonlarımıza çıkar ne de yazdıklarımızı takip ederek sporu biraz olsun yola getirirler. İşin bir de öteki yönü vardı. Spor federesyonlarımızın çoğunun uluslararası federasyonlarda varlıklarıyla yoklukları bir. Spor teşkilatı, sporun gerçek bir diplomasi olduğunu unutalı yıllar olmuştu. Avrupa’daki spor organizasyonlarında Türk temsilciler, olimpiyat oyunlarındaki temsilcilerimiz yok hükmündeydi. Hepsi de etkin kurumlardan, komisyonlardan, birer birer tasfiye edilmişlerdi veya etkisizleştirilmişlerdi. Spor basınımız da spor konusundaki yapılanmayı ve hataları eleştirmeyeli yıllar olmuştu.
Sayın Spor Bakanı’na gitsek ve desek ki; “Sayın Bakanım şu seçim girme, kaybedeceğiz.” Sizce bizi dinler miydi? Ya da özel kalemini aşıp randevu alabilir miydik? Şüpheli. Biz spor hayatımızı, spor hoca ve antrenörlüğümüzü de bitirdik. Kala kala bir spor kulübü başkanlığımız kaldı; onun da içi boşalmak üzere...
Biz spor yaparken hep gözümüz, suyun ötesindeki başarılara odaklanırdı. Bu başarıda uluslararası kurumlardaki kuvvetli Türkler, hakemler, yöneticiler haklarımızı savunurdu. Hale bakın; koskoca Türkiye Cumhuriyeti spor bakanlarının ikisi de seçim kaybediyor. “Bir musibet, bin nasihatten evladır” derler. İster misiniz Sayın Bakan; tüm federasyonları bir limon gibi sıksın ve yurtdışı temsilcilerinin yaptığı çalışmaları incelesin? Spor diplomasisini yeniden etkin hale getirsin; layık olanları göreve devam ettirsin, olmayanlara “güle güle” desin! Olur mu?
Bilmem...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Spor adamı Tunç Soyer 11 Haziran 2020
Spor adamı Mehmet Sekmen 30 Mayıs 2020

Günün Köşe Yazıları