Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kim Hasım, Kim Hısım? / 3
ABD ekonomik krizlerle boğuşurken başta Çin, Hindistan ve Rusya büyüme oranlarıyla dikkat çekti.
Çok kutuplu dünyaya doğru
Duvarın yıkılması, Soğuk Savaş’ı kazanmasının ardından, zaman, ABD için tek süper güç olarak olmanın keyfini sürmek zamanı değildi …Tersine, küresel hegemonya kurabilmek, yeni ev ödevlerini gerçekleştirmeyi gerektiriyordu. ABD, ekonomide güç kaybı yaşarken bunu askeri gücüyle telafi etme ihtiyacındaydı.
1990 sonrası hızlanan mal ve sermaye dolaşımı, hızlanan küreselleşme, dünyada müthiş bir sermaye birikimini ve birikimin farklı coğrafyalarda gerçekleşmesini getirdi. 1990-1999 dönemi ortalaması olarak 27,3 trilyon dolar olan küresel mal ve sermaye üretimi, 2007 yılına gelindiğinde 54,5 trilyon doları buldu.
1990’lı, özellikle 2000’li yılların bu hızlı büyüme temposu, tabii bloklar, ülkeler, coğrafyalar arasında eşitsiz tempolarda cereyan etti. Batı’nın, enerji, hammadde üreticisi olarak uzmanlaştırdığı, daha sonra emek-yoğun, çevre sorunlu sanayilerde uzmanlaştırdığı Asya, Orta Doğu ve Rusya (ve periferisi)nde hızlı büyümeler yaşandı.
Dünya ekonomisinde 1990-1999 döneminde gerçekleşen yüzde 3 ortalama büyüme, likidite bolluğu koşullarında 2000’li yıllarda daha çok hızlandı ve ortalama yüzde 4,5’a ulaşan bir hızlı büyümeye ulaştı.2008’de ise global düzeyde, ABD’den başlayan önemli bir krize girildi. Bu krizin 2009’a da uzaması bekleniyordu.
Özellikle ABD ekonomisi 2007’den başlayarak önemli bir düşüşe geçti. 2008’deki büyüme oranının yüzde 0,5’e kadar düşeceği IMF’nin tahmini.
Buna karşılık, Doğu’da ekonomik büyüme dudak uçuklatıyor. Örneğin Çin’in, Hindistan’ın dahil olduğu gelişen Asya bölgesinde sanayi ürün ihracatının rüzgarıyla büyüme oranı yıllık yüzde 7’yi bulurken, petrol ve doğalgaz ihracında uzmanlaşan Rusya’nın dahil olduğu BDT’de yıllık yüzde 7’nin üstünde , Orta Doğu’da ortalama yüzde 6 dolayında büyüme gerçekleşti.
Yabancı sermaye akını
Yükselen ülkeler adı da verilen bu ekonomilerin yüksek büyüme hızları gerçekleştirmelerinde, bu ülkelere akan yabancı sermayenin önemli bir rolü oldu.
Çoğu, ABD ve Avrupa kökenli çok uluslu şirketler, yatırımlarını başta Çin olmak üzere Asya’nın ucuz ve uysal işgücü deposu ülkelerine yönlendirdiler ve giderek kapitalistleşen ve derin bir iç pazar da yaratan bu ülkelere mevzilendiler. Giderek, Batı’nın artık kar oranları yetersiz görünen demir-çelik,petrokimya gibi “ağır sanayileri”, bilgisayar programcılığı gibi hizmet dalları da bu ülkelere kaydırıldı.
Doğrudan yatırımın yanı sıra, adına sıcak para da denilen portföy yatırımları da bu yükselen ülkelerin büyümesine kaldıraç teşkil etti. IMF verilerine göre, 1997-199 ortalaması olarak yılda 117 milyar dolar yabancı sermaye çeken “yükselen ülkeler”, 2000-2003 dönemini ortalama 75 milyar dolarla geçirdikten sonra hızla artan likidite bolluğundan yararlandılar ve yıllık çekişlerini ortalama 250 milyar dolarlara, 2007’de ise 605 milyar dolara kadar çıkardılar. Kriz yılı 2008’de bile bu bölgelere akan (akacak) yabancı sermayenin 330 milyar dolardan az olmayacağı ifade ediliyor.
Evdeki hesap çarşıya uymadı
ABD’nin küresel hakimiyetinin zayıflaması ve diğer küresel aktörlerin sahneye çıkışı ile birlikte Kafkasya, Afrika, Doğu Avrupa, Kuzey Kutbu, Latin Amerika yeni çatışma alanlarına dönüştü.
2000’li yıllara doğru dış ticareti ve bütçe açığı hızla büyüyen ABD’nin küresel hegemonyasını sağlamak için, ABD çıkarlarını tehdit edebilecek küresel güçlerin oluşumunun engellemesi, özellikle petrol ve doğalgaz üreten bölgelerde hegemonyasını tesisi gerekiyordu. Paul Wolfowitz ve Dick Cheney önderliğinde 1992’de hazırlanan “Savunma Planlama Rehberi” yeni dönemde en önemli hedefin, ABD’ye rakip olabilecek küresel güçlerin doğuşunu engellemek olduğu belirtiyordu. Rapora göre, Batı Avrupa, Ortadoğu, Doğu Asya ve eski SSCB olarak belirlenen dört coğrafyada, ABD çıkarlarını tehdit edecek küresel güçlerin oluşumunu engelleyecek bir rota izlenecekti ve ABD’nin 11 Eylül sonrası uygulamaya koyduğu strateji bu koşullarda biçimlendirildi.
ABD’nin evdeki hesabı
ABD, öncelikli olarak Ortadoğu’yu hedef seçmişti. Ortadoğu’nun işgali ABD’nin evdeki hesabına göre, şunları sağlayacaktı;
1.\tABD, karşı konulmaz askeri gücünü sergileyerek tüm dünyaya kimin patron olduğunu gösterecek ve meydan okuyacaktı.
2.\tSSCB döneminde, iki kutuplu dünya koşullarında, kapitalist dünyaya tam entegre olmamış başta Irak olmak üzere Orta Doğu ülkelerinde yeni sömürgecilik ilişkileri geliştirilerek “otorite tesis edilecekti”.. Avrupa’dan Çin’e, Japonya’dan Hindistan’a tüm büyük ekonomilerin giderek daha fazla muhtaç olduğu enerji kaynakları ele geçirilerek, rakiplere boyun eğdirilecek ve kapitalist sistemdeki hegemonya pekiştirilecekti.
3.\tKafkasya ve Orta Asya’daki enerji yataklarına sahip eski SSCB’nin arka bahçesine ulaşılacak ve böylece Rusya da kuşatılacaktı.
ABD batağa saplandı
ABD’nin umdukları pek gerçekleşmedi. Askeri güç Irak’ta batağa saplandı, Afganistan da bir batağa dönüştü. “Tek patron” ilanı ile kenara itilen Avrupalı müttefikler, ABD’nin yardım çağrılarını ağırdan alarak, batağa saplanan ABD’nin durumunu ellerini oğuşturarak izlediler. Dünyanın diğer coğrafyalarındaki gelişmeler de ABD’nin keyfini kaçıran türdendi. Latin Amerika’da iktidara gelen ABD karşıtı sol iktidarlarla uğraşmaya takat yoktu, enerji yoktu, yavaş yavaş ABD karşıtı bir kuşak oluşuyor, Brezilya, Bölgede önemli bir güç olarak boy veriyordu.
ABD, Ortadoğu’da bölge hakimiyeti için İran ile kapışan Saddam rejimini devirmekle, istemeden İran’ın ekmeğine yağ sürdü. İran, ABD karşıtı Pan-İslamist söylemiyle bölgesel bir güç olarak sivrildi. İsrail’in 2006’daki Lübnan yenilgisi ve Filistin direnişini sonlandıramaması da bu durumu pekiştirdi.
Bu arada Kuzey Kore, nükleer program karşısında Bush’un savaş açarız tehditlerini atom bombası denemesini yaparak yanıtladı. Pentagon , yeni bir cepheye cesaret edemedi, K. Kore’yi alttan almak zorunda kaldılar. Sonuçta, evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Ortadoğu’da ABD’nin askeri gücü batağa saplandı, artan direnç, karşı konulmazlık imajını bozdu, dünya çapında direnme eğilimlerini güçlendirdi.
Kontrol altına alınamayan Ortadoğu, özellikle de İran, ABD’nin ulaşmayı hedeflediği Kafkasya ve Orta Asya önünde bir engel oluştururken, Rusya bu bölgelerdeki etkisini yeniden tesis edip enerji kaynakları üzerindeki denetimini pekiştirdi ve yeniden bir küresel güç adayı haline geldi. ABD’nin enerji tedariki açısından kendisine tabi kılmayı planladığı Çin, Hindistan ve Avrupa ülkeleri, Afrika ve Latin Amerika’daki diğer petrol zengini ülkelerle ilişkilerini geliştirdikleri gibi Rusya ve İran ile de enerji ticaretlerini sürdürdüler.
Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya yükselen güçler olarak ortaya çıkarken AB’nin miğfer devletleri, Afrika ve Akdeniz havzası başta olmak üzere eski sömürge bölgelerinde daha etkin rol oynayabileceklerini hissettiler ve planlar geliştirdiler..Dünyada artık tek değil, birçok çatışma alanı var. 2006’ya kadar küresel çıkarlar Ortadoğu’daki bölgeselleşen savaş içerisinde çatışıyordu. Ama, ABD’nin küresel hakimiyetinin zayıflaması ve diğer küresel aktörlerin sahneye çıkışı ile birlikte Kafkasya, Afrika, Doğu Avrupa (füze kalkanı), Kuzey Kutbu, Latin Amerika yeni çatışma alanlarına dönüştü..
Kafkasya Orta Asya ve Orta Doğu enerji kaynakları üzerinde hakimiyet yarışına giren Rusya’nın kuşatılması , ABD açısından yakıcı bir ihtiyaç haline gelmişken orada da fiyasko yaşandı. ABD, Afganistan’ın kontrolden çıkması ve savaşın Pakistan’a yayılması ihtimali karşısında başkanlık seçimleri sonrası önceliği Afganistan-Pakistan olarak belirlemişti. Ancak, Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırması , hesapları altüst etti. Bu hamle, Rusya’nın bir adım öne çıkması için mükemmel bir fırsat oldu.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!