Mustafa Sönmez
Mustafa Sönmez mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Barselona Üstünden Kürt Sorunu

13 Ekim 2012 Cumartesi
\n

\n

Dünyanın gelmiş geçmiş en flaş futbol takımı Barselona üstünden Katalonya, Katalonya üstünden İspanya, derken Kürt sorunu konuşmaya başladık. 7 Ekim tarihli köşesinde Deniz Kavukçuoğlunun Barselona İzlenimlerine, Ali Sirmen, 11 Ekim tarihli köşesinde yorum getirdi, konuyu Kürt meselesine bağlayarakİyi de oldu. Böylece bu gazetede Kürt sorunu, demokratik özerklik gibi temaları yazıp çizerken yaşadığım yalnızlık duygusu dağılmaya başlıyor. \n

\n

Deniz Ağabey’in yazısı, daha çok izlenim ve enformasyon ağırlıklı. Türkiyede Kürt sorununa çözüm ararken belki de en çok ders çıkaracağımız örnektir İspanya. Büyük oğlum Nehir (31), bilgisayar mühendisliği ile ilgili doktorasını Barselonada tamamladı ve orada yaşıyor. Bu vesile ile orada olan bitenleri biraz daha yakından görme, izleme ve dinleme şansım oluyor. İspanyanın 3 bölgesinde etnik sorun baskın; Bask ülkesi, Katalonya ve Galiçya. Bu sonuncusu, hemen Portekizin kuzeyinde, diğerlerinin daha gölgesinde kalmış Bizden farklı olarak Bask ülkesi ile Katalonya, İspanyanın en zengin bölgeleri. Basklıların kişi başına geliri 32 bin Avro ile İspanya ortalamasının yüzde 33 üstünde. Katalonyanın da kişi başına geliri 28 bin Avro ve ortalamanın yüzde 20 üstünde. Ekonomik gelişmişlik, hem Bask ülkesinde hem de Katalonyada nüfusu bir arada tutmuş, İspanyanın diğer yerlerine göç vermek yerine, göç almışlar. Öyle ki, bugün Katalonyada resmi dil olarak hem Katalanca hem İspanyolca kullanılırken, yapılan son demografik sayımda 15 yaş nüfusun yaklaşık yüzde 40ı resmi dil olarak Katalancayı, yüzde 55’i ise İspanyolcayı kullandığını açıklamış (Institut d’Estadística de Catalunya). Bu nüfus homojenliği ve ekonomik gelişmişlik hem Bask hem Katalonya bölgelerinde, özerklikten de öte, bağımsız devlet olma projelerini hep canlı tuttu, ancak Madrid, kâh tavizlerle kâh baskı ile buna izin vermedi bugüne kadar. Özerkleşme taleplerine çözüm 1978 tarihli Anayasada bulundu ve sadece özerklik talebindeki bu iki bölgeye değil, tüm İspanyaya demokratik özerklik tanıyan bir düzenlemeye gidildi, adına da Café para todos (Herkese kahve) denildi. Böylece 17 özerk bölge ve 5 özerk ilden oluşan bir yönetim biçimiyle yönetilegeldi İspanya bugüne kadar. Merkezin yetki ve sorumlulukları belirlendikten sonra, yerele bırakılan yetki ve sorumluluklar da birerstatüile tanımlandı. \n

\n

*** \n

\n

Özerk bölgeli İspanyada sistemin oturması ve işlerlik kazanması, ABye tam üyelik sonrası hızlandı. Ekonomik refah artıp cepler para gördükçe kimse kimseye ilişmedi pek. Ama 2008 krizi ile birlikte şimdi işler değişiyor. Ülkenin kendi içinde bizdeki kadar olmasa da bölgesel dengesizlik ciddi sorun. Ülkenin kuzeyindeki bölgeler Bask ülkesi, bitişiğindeki Navara, Madrid ve Katalonya, bizim İstanbul ve çevresine benzerken güneydeki Murcia, Castilla-La Mancha ve Endülüsün kişi başına gelirleri ülke ortalamasının dörtte üçü kadar. Dolayısıyla, merkeze aktarılan vergilerin çoğu Kuzeyden geliyor ama sosyal devlet olma gereği, Güneye kaynak aktarılıyor. Böylesi kriz dönemlerinde, herkes sıkıntıdan nasibini almaya başlayınca, “Nereye gidiyor bizim vergiler? sorusu yüksek sesle sorulmaya başlanır, derken bağımsızlaşma sesleri yükselir. İspanyada da tuzu görece kuru olanlar, gemiyi terk etme arayışında. Ama bu sanıldığı kadar kolay değil. Madridin bu tür eğilimleri yatıştırmaya gideceği, kaldı ki Katalonyanın kendi içinde de ayrılma yanlılarının çoğalmayacağı söylenebilir. \n

\n

***\n

\n

Ali Sirmen ise yazısında şöyle diyor: Bilinen odur ki etnik talepler bir kez yeşerdi mi, ekonomik durumun düzeltilmesi, demokratik hakların verilmesi, ilk başta nihai bir talepmiş gibi görünen anadilde eğitim, demokratik özerklik gibi ayrıcalıklar (dilerseniz haklar deyin) bağımsızlık isteklerini durdurmuyor illa ki. Bütün bunların tanınması da bağımsızlık taleplerini engelleyemeyebiliyor(.) bu gerçeğin hatırlatılması, tabii ki Kürtlerin varlıklarının inkârı ve asimilasyon politikasının sürmesini tavsiye anlamı da taşımıyor. Yine gereken yapılmalı, ama bu arada gerçeğin ne olduğu da iyi bilinmeli!..\n

\n

Burada, Kürt siyasetinin, belli talepleri karşılandıktan sonra, günün birinde bağımsızlığı gündemlerine alıp ülkeyi bölmeyeceklerine dair kefil olacak halimiz yok elbette. Ama şunu hatırlatmamıza izin verilsin; Türkiye Kürtleri, Türkiyenin toprak bütünlüğünü koruyarak birlikte yaşamaya mahkûmdurlar. Onları bu topraklara mecbur kılan Türkiyedeki demografik, sosyal, kültürel ve ekonomik realitedir. Türkiyedeki Kürtler, Katalanlar ya da Basklılar gibi bir coğrafyada homojen bir nüfus olarak yaşamıyorlar. Hele ki refah içinde hiç yaşamıyorlar. Nüfusları da sermayeleri de Batı illerine göç etmiş durumda. Sadece 13 milyonluk İstanbulda, Doğulu nüfus 3.5 milyon. Yani İstanbulun dörtte biri. Oran, Adana ve Mersin için de aynı. İzmir, Kocaeli ve Yalovada yüzde 20 (Kaynak: TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Sayımı). Kürtler de bunun farkındalar ve tüm istekleri bu mahkûmiyetieşit yurttaşlar olarak yaşamak.\n

\n

Kırılamayan yanlış bir algı da şu; demokratik özerklik sadece Kürt siyasetinin, Türkiyenin belli bir bölgesi için istediği bir yönetim biçimi değil, Türkiyenin tümünü kucaklayacak yepyeni bir yerinden yönetim reformudur. Bu, sadece Kürt siyasetinin değil, tüm demokrasiden, katılımdan, özgürlüklerden yana olan siyasetlerin ortak talebi olmalıdır. Keşke CHP de bu yönetim biçimi üstüne biraz kafa yorup, Türkiye genelini ilgilendiren tüm sorunların çözümünde bu öneriden nasıl yararlanabileceği üzerine çalışsa. İspanyada 1978 Anayasası ile özerk bölge sistemine geçişin formülasyonu ve icraatına en büyük katkıyı sosyal demokrat partiler yaptı. CHP niye yapmasın? Bütün ihtiyacımız olan şey, önyargılardan arınmak, Türkiye gerçeğine ve çözüm önerilerine biraz daha cesaretle, bölünme-parçalanma kaygılarına kapılmadan yaklaşabilmek Zor mu?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları