Mustafa Sönmez
Mustafa Sönmez mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

AKP'ye GüvenmekNe Mümkün!..

29 Eylül 2012 Cumartesi
\n

\n

\n

Tarihçiler, Türkiye siyasi tarihini yazarken sıra AKP ve iktidarına geldiğinde Hile, desise, şaibe, komplosözcüklerini sıkça kullanmaktan kendilerini alıkoyabilecekler midir, merak ediyorum. Bütün bu sözcükler burjuva siyasetine mündemiçtir (içkindir) , o arenaya çıkmış, o oyuna katılmış neredeyse her aktör için bu kesin. Ama AKP kadar bunu içselleştirmiş kaç iktidar partisi sayabilirsiniz? Ergenekonundan Balyozuna, Oda TVsinden KCKye kadar, gerçekleştirilen ve süren yargılamalara, YÖKte, yargıda,TSKde, iş âleminde gerçekleştirilenlere bakmak yeterli, olan biteni görmek için\n

\n

Bunca hile, desise, şaibe içinde hangi siyasi parti, Türkiyenin acil sorunlarıyla ilgili olarak AKP ile işbirliğine girer, mesela Kürt sorununu çözme konusunda kim, nasıl AKPye güvenir? CHP, nasıl güvenip el uzattı? En çok da hayret ettiğim, bunca hile hurdayı izleyen Batılı dış sermaye sahipleri, yatırımcılar, buradaki yargı uygulamalarını, hukuksuzluğu göre göre Türkiye ile nasıl iş yapar?..\n

\n

*** \n

\n

Kürt meselesinden ilerleyelim Nalıncı keseri, hep kendisine yontuyor. Oslo dahil, şimdiye kadar el attığı her sorunu çözmekten çok, süreçten nemalanmayı önplanda tutan bir siyaset var karşımızda. Bugün de ortaya serpiştirilen demeçlere bakın. RTE, daha birkaç ay önce Abdullah Öcalan ve PKKyi devre dışı bırakarak Kürtleri Mecliste temsil ettiğini onadığı BDP ile konuşacağını açıklamıştı. Temmuz sonrası Hakkâride Alan savunması ile AKP rejimini fena halde silkeleyen PKKnin pratiği karşısında şimdi AKP, Öcalan ve PKKyi masaya çağırır oldu. Ama RTE, şimdi de BDP ile görüşmem diyor. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Biz Türkiyenin birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini ve o bütünlük içinde huzurla büyük Türkiye olarak yoluna devam etmesi için gerektiğinde yine (Osloda) o tür görüşmeler de yaparız, çalışmalar da yaparızdiyor. Aynı sıralarda Adalet Bakanı Sadullah Ergin de şöyle konuşuyor: Oslo tartışmaları benim içimi kanatıyor. Bu sorunu... siyaset ve demagoji yapmadan, doğru zeminde konuşmamız gerekiyor. Bir devlet, karşı karşıya olduğu bir sorunu çözmek için elindeki enstrümanların hepsini kullanır. Abdullah Öcalanın da bu sürece girmesi konusunda ayrım yapmıyorum. Bu sorunu çözecek tüm enstrümanlar vardır. Değişen şartlar ve ortama göre, istihbarat birimi, siyaset kurumu, güvenlik bürokrasimiz oturup karar verirler. Bunu yapmamaları bir eksikliktir. Bu milleti, bu devleti bu illetten kurtarmak için gerekli görülen adımları atmak bir görevdir.Şimdi bu çelişkili açıklamaların anlamı ne? \n

\n

*** \n

\n

RTE, 11 Haziran 2011 seçimlerinden önce, hükümeti ile PKK arasındaki görüşmeyi, seçim öncesi hırgür çıkmasın diye yaptı ve deyim yerindeyse Oslo ile Kürtlere kazık attı. Seçimlerden hemen sonra şiddeti seçti ve KCK operasyonları ile Kürt siyasetinin üzerine yürüdü. PKK de aynı dilden karşılık vermeyi özellikle bu yaz tırmandırdı. Davutoğlunun tarihi gafları sonucu Suriye ile İran, PKKnin yanına geçti. Bundan da yararlanan PKK, şiddeti görülmemiş bir düzeye tırmandırdı ve AKP rejimini gerçekten de sersemletti. AKPnin büyük prestij kaybına uğradığı çok açık. Şimdi Osloya geri dönme fikrine hazırlanıyorlar. Ama, yine hile, yine oyalamaca... AKPnin çözüm konusunda samimi olmadığı bir kez daha görülecek. PKK, yediği kazıktan sonra bunu pek iyi bildiği için hiç acele etmiyor. Zaten şartlar da şu anda kendi lehine seyrediyor. \n

\n

Karanlık siciliyle AKPnin bu en yakıcı sorunu çözmede atıyor göründüğü her adımın arkasında kendine Müslümanlık var. RTE, siyasi bedel ödeyeceği hiçbir adımı atmamaya, kendi başkanlık hedefleri ile uyumlu olduğu, ona hizmet ettiği sürece çözüme yakınlık gösterip hedefine yakınlaştığı anda da sık sık yaptığı gibi kazık atmaya devam edecektir. Hiçbir ahde vefa göstermeyecektir, bu kesin. \n

\n

***\n

\n

RTE AKPsinin bu güvenilmez kimliği, dış politikada şimdiye kadar başını çok ağrıttı ve geleceğe dönük büyük yükler yıktı Türkiyenin sırtına. Bu güvenilmez yönetim biçiminin dış ekonomik ilişkilere yansıması da ayrı bir bahistir. Ancak ve ancak dış kaynak girişiyle büyüyen Türkiye ekonomisine bu güven vermekten uzak duruşu, hukuk tanımaz kimliği ile dış yatırımcı ne kadar, ne süre itibar edebilir? Örneğin Balyoz duruşmalarını izleyen yabancılar, delil incelemeden, tanık dinlemeden peşin verilmiş hükümleri uygulayan mahkemelere güvenerek nasıl yatırım yapabilirler? Ticari anlaşmazlığa düştükleri takdirde gidecekleri mahkemelerde Balyoz mağdurlarının başına gelenlerin kendi başlarına gelmeyeceğinden nasıl emin olabilirler? \n

\n

RTE ve adamları, İstanbulu küresel sermayenin üssü yapmaya, finans merkezleri, kontrol kuleleri kurmaya heves ediyorlar. Kim güvenir, nasıl? \n

\n

Türkiye kapitalizminin yeni bir büyüme patikası oluşturmasının, döviz açığı, yani cari açığı makul düzeyde tutmasının yolu, doğrudan yabancı sermaye çekmesine bağlıdır. Borsaya, devlet kâğıdına gelen sıcak para ile ve/veya borç yükünü artıran yabancı banka kredileri ile o pek dile pelesenk edilen orta gelir tuzağından kurtulmak mümkün değildir. Doğrudan yabancı sermaye, taşın altına elini koyandır. TÜSİADı her muhalif çıkışında 28 Şubat faili gören ve azarlayan, kendi yandaş sermayesine kamu kaynaklarını sınırsızca peşkeş çeken bir iktidar, yabancı sermayeye nasıl güven telkin edebilir ki? Yatırım niyetiniz varsa bile, yargıyı bu kadar bağımlı hale getirmiş, eğip büken kendi sermayedarına özel alanlar açan ve hukuk sistemini buna göre oyun hamuruna dönüştüren bir rejime niye yabancı yatırımcı gelsin ki?\n

\n

Işıklar içinde yatsın; Neşet Ertaştan duymuştum: Abdalın dostluğu köy görünceye kadar…” RTEninki de öyle

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları