Mustafa Sönmez
Mustafa Sönmez mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

'AKP Hükümeti' Değil,'AKP Rejimi'

26 Ağustos 2011 Cuma
\n

Yavaş yavaş kaynatılan suya atılmış kurbağalar gibiyiz. Haşlandığımızın hâlâ çoğumuz farkında değiliz. Geride kalan 9 yıllık icraat, evet, AKP hükümetine aittir ama bu icraatla artık yeni bir rejim inşa edildi. Farkında mıyız, artık o rejimle idare ediliyoruz.

\n

Yeni bir rejimden kasıt nedir? Bunun için devlet teorisinin iki temel kavramını hatırlatalım: Devlet tipi ve devlet biçimi. Devlet tipi, bir toplumsal formasyondaki hâkim üretim biçimine tekabül eder. O toplumdaki hâkim üretim ilişkileri, devletin tipini de belirler: Köleci devlet, feodal devlet, kapitalist devlet, başlıca devlet tipleri...

\n

Devlet biçimi ise kapitalist devletin yönetme seçenekleri ile ilgili. İşte rejim, budur. Kapitalizmin her ülkede aldığı biçim, yönetim biçimini, rejimi de belirler. Feodalizmle çatışarak, aşağıdan yukarıya gelişmiş kapitalizmin devlet biçimi ile Türkiye gibi geç gelişmiş kapitalizmin devlet biçimi aynı değil. Kapitalizmin gelişmiş rejimi, burjuva demokrasisi. Demokratik muhalefetin özgür olduğu, yasama-yürütme-yargının birbirine karşı özerk olduğu, seçme, seçilme hakkının, grev, toplusözleşme hakkının, ifade, örgütlenme hakkının, engelsiz, barajsız olduğu; cinsel, etnik ve diğer ayrımcılıklara izin verilmediği yönetim biçimi, rejimdir bu.

\n

***

\n

Bir burjuva demokrasisine hiçbir zaman sahip olamamış Türkiyede ne tür yönetim rejimleri yaşandı? Türkiye için tek partili otoriter devlet biçimi, 1950de yerini çok partili bir rejime bıraktı. Ama bu rejimde yasama ve yargının bağımsızlığı, demokratik muhalefetin temsili, sözde kaldı. Ekonomik-demokratik haklar, iktidar blokunda askeri bürokrasinin etkisinin azaltılması tam manasıyla hayat bulamadı ve belli inişler çıkışlarla -27 Mayıs, 12 Mart gibi ara rejimlerle birlikte- bu güdük parlamenter rejim, 1980’e kadar hüküm sürdü.

\n

12 Eylül, yeni bir sermaye birikimi rejimi ile birlikte yeni bir yönetim rejimine geçişin miladıdır. Demokratik muhalefetin zulümle bastırıldığı, yükseköğrenimin, yasama ve yürütmenin görece özerk yanlarının budandığı, seçme seçilme, grev - toplusözleşme hakkının karşısına barajların dikildiği bir rejimdi 12 Eylül. Dünya ekonomisi ile bütünleşme ve ucuz emekle rekabet gücü bulabilecek dışa açılma serüvenine denk düşen bu rejim, sözde sivilleşme oyalamasıyla 1983ten 2002ye kadar icra edildi. Dönem, 12 Eylül ruhunu koruyarak kısmi demokratikleşme rötuşlarıyla geçti. İktidar blokundaki sivil-asker bürokrasi ile laisizmekseninde müttefik büyük sermaye fraksiyonunun (TÜSİADın), dip dalga İslami hareket ve Kürt siyaseti ile mücadelesi, bu rejim altında gerçekleşti.

\n

***

\n

AKPnin 2002 sonlarında iktidara gelişiyle, yeni bir rejimin inşa serüveni başladı. Milli görüşgömleğini çıkarıp neoliberal gömleğigiyen AKPliler, elbette, yeni rejimi inşada tek başlarına değildiler. Fethullah cemaatiyle kurulan koalisyonun ipleri, hep Okyanus ötesindeydi. ABD, Irak işgali sırasında çıkardığı derslerle, Türkiyede yeni müttefik arayışına girdi ve tasarım, iletişim, istihbarat desteği ile yeni rejimin inşasına damgasını vurdu.

\n

2002-2007’deki uygun iç ve dış iktisadi ikliminin de yardımcı olduğu bu rejimi inşa sürecinin ilk aşaması güven sağlamaoldu. İslami muhafazakârlıktan endişe duyanlar, ABye tam üyelik şovlarıyla yatıştırılırken devamında, asker-sivil yargı bürokrasisinden gelebilecek ataklara karşı oynanan mazlumlukkartı, prim yaptı. Sivilleşmehamleleri, pabucumun demokratlarının hararetli alkışlarıyla rızayı (consensus) pekiştirdi.

\n

2007’de başlayan ikinci hükümet (kalfalık) ile birlikte, artık rejimin inşasında defanstan ofansa geçildi. Etkin bir medya donanımı ve rakip medyayı devlet baskısı ile kuşatmanın ardından Ergenekon, Balyoz, KCK çuvallarına sapla samanlar birlikte doldurularak sindirme süreci başlatıldı. Geleneksel büyük sermaye korkutulmuş, etkisizleştirilmişti. Hızla biat halindeydiler. Medyanın yanı sıra YÖK kontrol altındaydı. Sendikal alanda Hak-İş, kısmen Türk-İş, yandaş yapılarak süreç ilerletildi. 12 Eylül 2010 referandumu, Yetmez ama evetçi avanakların desteğiyle, yargının defterinin dürüleceği kilometre taşıydı.

\n

***

\n

12 Haziran seçimleriyle (ustalık dönemi) inşası süren rejim, Ağustos 2011de ABDnin desteği ile kuşattığı askeri vesayete son hamleyi yaptı ve üstüne toprağı attı. Bu, sivilleşme iddiasıyla, asker yerine baskı aygıtı olarak polisin ikame edildiği, rejimin inşasında önemli bir etaptı. Rejim, Önce yıprat, sonra fethet taktiği ile yargı ve orduda inisiyatifi ele aldıktan sonra, ayak bağı Kürt siyasetine ve her tür demokratik muhalefete artık zoraracıyla hunharca girişebilirdi.

\n

***

\n

Rejimin artık yapacağı tek şey kaldı. Bütün bu dönüşümleriyani mazrufu, sivil anayasaisimli bir zarfa yerleştirmek ve kalıcı bir rızaile yıllarca hükmetmekCemil Çiçekin, Sivil anayasa hazırlığı davetlerine icabet edecek bilim insanlarına, ana muhalefete ve diğer partilere sormalı: Yeni rejimin mazrufuna dokunma, sorgulama, eleştiri hakkı size tanınacak mı? Sormak lazım; inşa ettikleri rejime niye dokundurtsunlar?

\n

Açık ki, amaçları, sözde demokratik tartışma ortamı sunup sonra bildiklerini okuyarak rejimi anayasalbir zarfla meşrulaştırmak.

\n

AKP rejiminin yerine demokratik yeni bir rejim, masada anayasa pazarlıklarından geçecekse, sormak lazım, elinizde ne koz var? O kozu sağlamanın tek yolu: Hayatın her alanında etkili bir hak mücadelesi vermek, kaybedilen mevzileri yeniden kazanmak...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları