Mustafa Halif

Ankara'nın yeni hastalığı

27 Şubat 2015 Cuma

2006 yılı. AKP iktidarının ilk yılları yani. Çok genç yaşında ekonomiden sorumlu bakan yapıldığı için ‘Bebecan’ diye anılan Ali Babacan’ın rüştünü ispat ettiği, piyasalara güven vermeye başladığı dönem. Babacan bir grup gazeteciyle İstanbul’da buluşuyor. O günler biraz sıkıntılı. Çünkü kritik bir pozisyona atama yapılmış, ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, o ismi veto etmişti. O isim Babacan’ın Ankara Çıkrıkçılar Yokuşu ve TED Koleji’nden arkadaşı Erdem Başçı idi. Başçı bir önceki başkan Süreyya Serdengeçti’nin ardından 2003’te geldiği Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı görevinden başkanlığa getirilmek istenmiş ancak veto yemişti.
İşte o buluşmada ve sonrasında ekonomi yönetimine yakın kaynaklar, “Başçı’nın liyakatında sorun yok, problem eşinin türbanlı olmasında” bilgisini vermişlerdi. Gerçi o olmayınca yerine atanan ismin Durmuş Yılmaz’ın da eşi türbanlıydı. Yine de Sezer’in vetosu hem Babacan’ı, hem Başçı’yı çok üzecekti.
Tarihler Nisan 2011’i gösteriyordu. AKP “güçlü döneminde” ve Köşk’te Abdullah Gül vardı. 5 yıl sonra Erdem Başçı Merkez Bankası’nın başına gelecekti. Babacan ve Başçı için mutlu günlerdi ancak bu mutluluk kısa sürdü. Başta Erdoğan, Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hariç diğer bakanlar Başçı’ya sık sık “faizleri indirme” yolunda baskı yapıyordu. Başçı 30 Mart seçimleri öncesinde olduğu gibi kısmen bu isteğe boyun da eğdi. Ancak ne kadar indirse yaranamadı. Her geçen gün doz arttı. 24 Şubat öncesi Erdoğan iyi bir indirim için ‘talimat’ verdi ancak o tarihte Başçı indirimi 25 baz puanla sınırlı tuttu.
Ve Erdoğan’ın önceki gün doğrudan Merkez Bankası Başkanı’nı hedef alan çok ağır cümleleri geldi:
“Bir dönem Türkiye’de istikrar ve güven ortamı, bildiriyle, muhtırayla, darbeyle tehdit edilirdi. Bu yollar kapanınca yeni yollar buldular. Çok açık konuşuyorum. Böyle kalkıp ‘Merkez Bankası’nın başındaki kişi iyidir, hoştur vesaire’; ben iyiliğe, hoşluğa yaptıklarıyla bakarım, kendi fiziğiyle bakmam. Ne yapıyorsun, netice ne? Ben buna bakarım, uygulamaya bakarım.”
Ekonomi yönetimine bu cümleler adeta bomba etkisi yarattı. Başçı, Babacan’ı arayarak sıkıntısının büyüklüğünü anlattı. Ali Babacan’ın Başbakan Davutoğlu ile önceden alınmış bir randevusu vardı. Ancak gündem randevu konusu olan ABD ziyareti değil, Başçı’nın ‘ayrılmanın eşiğine gelmiş olmasıydı’. Babacan’ı tanıyanlar AKP’yi şu aşamada istifa ederek terk etmeyeceğini biliyordu; çünkü onun istifası seçim öncesinde ülkeyi ekonomik bir kaosa sokabilir, partinin oylarını ciddi şekilde etkilerdi. “Babacan istifa ediyor” söylentilerini yakın çevresi yalanlıyor ancak Başçı ile ilgili ciddi sıkıntı olduğunu da kabul ediyorlardı.
Ve dün... Erdem Başçı Merkez Bankası’nın banka meclisi toplantısına katılmadı. Başçı’nın sağlık kontrolü nedeniyle toplantıya katılamadığı, bugün görevinin başında olacağı belirtildi. Banka meclisi konusunda kısa not. Meclis, başkanın gündemine, durumuna göre toplanır. Yani eğer o yoksa veya iddia edildiği gibi bir sağlık sorunu varsa meclis toplantısı ertelenir.
Gelelim Başçı’nın ‘rahatsızlığına’... Aslında kritik görevlerdeki kimi bürokratların “hastalanarak görevden ayrılması, izne çıkması” ilk değil. Bank Asya’ya el konulması sürecinde Erdoğan tarafından üzerinde büyük baskı kurulan dönemin BDDK Başkanı Mukim Öztekin de ‘rahatsızlanmış’ ve önce izne sonra da görevinden ayrılmıştı.
Dönelim tekrar Başçı’ya. Hürriyet’ten okumuş idik “çocuklarımın okuluna uzak” diye lojmanı boşalttı. Ardından dün ‘rahatsızlandı’... Bundan sonraki aşama ayrılık olur mu bilinmez, ama onu artık Ankara’daki kimi çevreler en azından “istifanın eşiğindeki başkan” diye anıyor. Kaydedelim...
Son olarak... Başbakanlık kaynakları dün Anadolu Ajansı’na “Babacan ve Başçı’nın istifa iddialarını yalanlıyoruz” diye açıklama yaptı. “Bunların nereden kaynaklandığını anlamıyoruz” notuyla. Bir not da benden onlara... Komik olmayın, insanları saf yerine koymayın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

91 kere maşallah 22 Mayıs 2016
Bozdağ hak etti! 15 Mayıs 2016

Günün Köşe Yazıları