Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ve diktatör Futboldan korkuyor

04 Ağustos 2013 Pazar

20. yüzyıl diktatörleri halkı uyutmak, siyasetin dışında tutmak, ülke sorunlarıyla ilgilenmemesini sağlamak için en çok futbolu kullandılar.

Türkiye için de zaman zaman geçerli olan bu yöntem, Gezi dirilişinin ardından tam tersi sonuçlar doğurmaya başladı.

İktidar, futbolun hemen tüm kurumlarını ele geçirdi. Kulüp yöneticilerini her yöntemi kullanarak kendi yörüngesine soktu. Stadyumları, sanki cebinden para verip yaptırmış gibi göstererek taraftarın sempatisini toplamaya çalıştı...

Ama olmadı...

Bütün “ele geçirme” girişimleri ters tepti. Taraftar siyasal üstünlüğü ele geçirdi.

Taraftar dedi ki:

“Biz futbolda seyirciyiz, ama ülke sorunlarında seyirci değiliz...”

Hazırlık maçlarında bile yaşanan bu tablo karşısında 11 Ağustos’ta oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa Finali için akıl almaz önlemlere başvuruldu. Pankarttan davula kadar her şey yasak.

Beşiktaş maçları için de stat sözleşmesi yapılırken, “taraftarın siyasi slogan atmaması” koşulu getirildi.

Bir iktidar düşünün ki futbol maçlarından korkuyor. Kulüp amigolarını toplayıp kendi amigosu yapmaya girişiyor. Taraftar bunu yutar mı!

***

Benzer bir durum üniversiteler için geçerli. Mayıs sonu haziran başındaki üniversite kapanış törenleri, öğrencisinden öğretim üyesine kadar tüm kesimlerin “Gezi Direnişi”ni selamlaması ile geçmişti.

Bu nedenle kimi üniversitelerde kapanış törensiz olmuştu.

İktidarı şimdiden sonbahardaki üniversite açılışlarının korkusu sarmış görünüyor.

Korku imparatorluğu yaratanlar şimdi toplum korkusunun esiri olmuş durumdalar.

Bugün Türkiye’de hiçbir kesim özgür değil. Gelinen noktada buna iktidar da dahil.

Ancak toplum dalga dalga esaret zincirlerini kırıyor.

Stat tribünlerinden özgürlük marşları yükseliyor.

Üniversite kampusları, “bilim özgürlükle birleşmezse bilim olmaz” diyor.

Semt parkları her akşam özgürlük çiçekleriyle renkleniyor.

Tatil beldelerinde bile insanlar, gittiği yere kendini de götürmüş, ülke gerçeklerinden kopmuyor.

***

Bütün bunların gösterdiği şu:

AKP, 2002-2012 arasındaki 10 yıllık iktidarın ardından çöküşe geçti.

2012’de bunun işaretleri vardı, 2013’te gözle görülür hale geldi. AKP bu uyanışa karşı durdukça marjinalleşiyor.

AKP’nin toplumsal uyanışı durdurmak için kullandığı başlıca silah, yargı.

Herkesin bir gün gereksinim duyacağı hukuk, bugün AKP elinde tutsak olmuş; vicdana, özgürlüğe muhtaç halde.

Çeşitli illerde dalga dalga yapılan, 30 Temmuz’da sabah baskınlarıyla gerçekleştirilen Gezi operasyonları, bu tablonun sonucu.

Gezi operasyonlarının nasıl bir seyir izleyebileceğine ilişkin öngörülerimizi geçen hafta paylaşmıştık; ne yazık ki o yönde devam ediyor.

Yargı, Gezi’den darbe planları üretme arayışında. Bulamayınca, iktidarın sözcüleri, medyası ve iktidarın BDP kanadı devreye giriyor.

İktidarın, yargıyı ve güvenlik güçlerini halkın üzerine sürmesiyle birlikte, buna hukukun içinde kalarak yanıt vermenin tek yolu, herkes için adalet istemektir.

“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganının en güncel olduğu dönemdeyiz.

Bu anlamda en güncel durum 5 Ağustos’ta Silivri’de olmaktır. Bu buluşmadan korkanlar olmadık şeyler üretiyorlar.

13 Aralık’ta, 8 Nisan’da Silivri’de olanlar, 31 Mayıs’tan bu yana Gezi’de olanlar çok iyi biliyorlar ki, haklı olmak kadar haklı kalmak da önemlidir.

Futbol tribünlerinden, üniversite kampuslarından, kendi düzenlemediği iftar sofralarından korkan iktidar, elbette 5 Ağustos buluşmasından da korkacaktır, korku üretmeye çalışacaktır.

Artık boşuna...

Eski korkular meşale oldu!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024
CHP’ye operasyon! 31 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları