İktidarı yaşat ki devlet yaşasın!

05 Nisan 2020 Pazar

Osmanlı İmparatorluğu’nun manevi kurucusu kabul edilen, Osman Gazi’nin kayınbabası Şeyh Edebali sekiz asır önce şöyle demişti:

İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!

Atalarımızın onca yaşanmışlıktan süzüp armağan ettiği pek çok söz gibi bu da günümüzde tersine döndü. 

Artık “insanı yaşatırsan devlet yaşar” yok, “iktidarı yaşatırsan devlet yaşar” var.

Toplumun “birlik beraberliğe” en çok gereksinim duyduğu dönemde bile ikinci söz geçerli. 

İktidar varsa devlet var, iktidar varsa insan var. 

Hukuki bulmadığımız “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” vardı...

Gitti... Yerine “İktidar Güvenlik Mahkemeleri” geldi...

Bir ülkeye yardım yapılacaksa, üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” damgası ve bayrağı olurdu.

Gitti... Yerine iktidar partisi AKP Genel Başkanı sıfatıyla karışık Cumhurbaşkanlığı amblemi geldi.

Geleneksel devlet yapımızda, halkın başı dara düşünce iktidarın sorumluluğu ona yardım etmekti.

Gitti... Yerine iktidarın kasasında para kalmayınca gönüllülük dayatmasıyla halkın iktidara yardım kampanyası geldi.

***

Bir ülkenin cezaevlerinde mahpus sayısı çok hızlı artıyorsa bunun iki nedeni vardır:

- İktidar, çok suçlu üretiyordur.

- İktidar, yeni suçlar icat ediyordur.

Türkiye’de ikisi de var. 

Çok suçlu üretiyor, zira kendisi kimi suçların suç olmadığını ima edecek bir icraat izliyor. Örneğin, her yöntemi kullanarak bir ihale aldınız. İktidar yanlısı iseniz ihaleye fırsat karıştırmış oluyorsunuz. Fırsatı iyi değerlendirdiğiniz için başarılı bir işadamısınız. Değilseniz ihaleye fesat karıştırmış oluyorsunuz. Ağır suç. Ekonomide kayıt dışılığı teşvik etmek de aynı kapsamda. Kayıt dışı iş yapmak zaten suç. Ama bunun işleme konup konmayacağına iktidarın maliye kolları, yargı kolları karar veriyor.

Bunun yanında bir de yeni suç icadı var ki hapishaneler yetmez. 

Sert eleştiriden Cumhurbaşkanına hakaret suçu üretilmesine toplum alışmıştı. Bu yetmedi, eğer Cumhurbaşkanına hakaretten tutturmak zorsa, çare tükenir mi? Gelsin halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama... Devamında milli ve manevi değerler var.

Gazeteciler için ise yukarıdakilerin tümü birden geçerli. Eğer bunlar uymuyorsa, gizli kalması gereken belgeleri açıklamak var. Daha önce açıklanmış olsa bile fark etmez... “Olsun” diyor iktidar, “ben ilk senden duydum...”

***

AKP iktidara geldiğinde hapishanelerde 60 bin kişi vardı, şimdi 300 bin. Bunun temel nedeni yukarıda aktardıklarımız. 

Cezaevlerinde doluluk oranı kapasitenin çok çok üstünde. Koğuş içinde oda tipine geçildikten sonra farklı uygulamalar başladı. Koğuş büyüklüğündeki yerler iki katlı yedi odaya bölündü. Her odada bir kişi kalacaktı. Koğuşun bir bölümü de ortak yaşam alanı olacaktı. Mahpus sayısı 100 bini geçince, tek kişilik odalara bir yatak daha atıldı. 150 bini geçince bir yatak daha, etti üç. Daha da artınca ranzaya geçildi. Şimdi yedi kişinin kalması gereken bir koğuşta 40 kişinin kaldığı hapishaneler var. Burada doluluk oranını nasıl hesaplayacaksınız?

İşte bu ortamda 70 maddelik bir düzenlemeyle hapishanelerin üçte bir boşaltılmasını öngören infaz paketi Meclis’e geldi. 18 saatlik bir maratonla dün sabaha karşı Adalet Komisyonu’ndan geçen pakette AKP’lilerin anlatımına göre kapsam dışılık “cinayet, cinsel suçlar, uyuşturucu ve terör”...

Terör kapsamında iktidara yönelik suçlar da var!

AKP-MHP bir oldu, adeta yeni mahkeme kurdu; kime özgürlük verelim kime vermeyelim hesabı yapıyor. Bütün bunların üstüne, iktidar eleştirilerinde ceza ne olursa olsun bir süre hapiste yatmayı zorunlu kılacak bir düzenleme de ekleniyor.

İnsanın en temel hakkı özgürlüğün iktidarı ayakta tutma uğruna linç edildiği bu anlayışın da son bulacağı bir yönü, salgın sonrası yeniden inşada bulabiliriz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları