Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Deniz'lerden Bugüne...

11 Mayıs 2013 Cumartesi

\n

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanın idamının üzerinden 41 yıl geçmiş olmasına karşın, o \ndönemin hâlâ güncelliğini koruması çok şey ifade ediyor.

\n

Son bir hafta içinde Deniz’lerle ilgili haberlerin yelpazesi gösteriyor ki; mücadele, taraflarıyla birlikte devam ediyor.
İşte 3 haber:
Deniz Gezmiş’in 3 metrelik heykelinin dikilmesi, ertesi gün depoya kaldırılması, sonra depodan çıkarılması...
1968’in beyin gücünü oluşturan Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun yeniden kurulması...
Çocuklarına Deniz’lerin, 1968 gençlik önderlerinin adını veren aileye terörist muamelesi yapılması...
Bunların hepsi
“biziz”!
İdamın yıldönümüne ilişkin haberlerin yelpazesi daha da genişti. Bir aya yayılan kalıcı anmalar, yürüyüşe dönüşen buluşmalar, bütün kuşakları bir araya getiren toplantılar...
Bana en son ulaşan yayın da Kadıköy Belediyesi’nin CKM’de açtığı 10 Haziran’a kadar görülebilecek olan
“Bir Avuçtular Deniz Oldular...” başlıklı sergisinin kitabı oldu. Kitabın iç kapağına cezaevi yönetiminin bastığı “görüldü” damgası yakışmıştı.

\n

***

\n

Deniz’lerin hayalini kurdukları Türkiye için verdikleri mücadelenin yanı sıra onlara uygulanan hukuksuzluğun da bugünkü kuşaklara anlatılması gerek.
İnanıyorum ki, o günler bütün boyutlarıyla bilindikçe bugüne de ışık tutacak. Zira 6 Mayıs 1972’de Deniz’lerin yanında adil yargılama, hukuk ve vicdan da katledilen bir başka üç değer oldu.
12 Mart sürecinde, tutuklanan gençlik hareketi önderleri ve kadrolarını yargılamak için önce özel bir mahkeme ayarlamak gerekiyordu. Bunun için uygun yer İstanbul’du. Ancak 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi cuntanın istemi doğrultusunda karar verme eğiliminde olmadığını gösterdi. Tutuklananlar değişik suçlardan soruşturuluyordu. Tümünün bir arada yargılanabilmesi için sokakta bildiri dağıtmaktan araç yakmaya kadar her eylemin
“anayasayı ortadan kaldırmaya yönelik” olduğu kabul edilmeli, böylece tümü idama kadar varan ağır cezalara çarptırılmalıydı.
İstanbul’daki mahkeme bu yaklaşımı benimsemeyince lağvedildi. Ankara’da özel bir mahkeme kuruldu.
Böylece Deniz’ler için 2 ay 10 gün gibi kısa bir sürede idam kararı verildi.
Mahkeme anayasaya aykırı kurulmuştu, hâkimler de bağımsız değildi. Bu ortamda Yargıtay aşaması da çok uzun sürmedi. 9 Ekim 1971’de sonuçlanan davanın ardından yüksek yargı aşaması da hızla geçildi. 9 Şubat 1972’de idamın infazına ilişkin yasa teklifi Meclis Adalet Komisyonu’na sunuldu. Teklif komisyon gündeminin 30. sırasındaydı. Doğal sırası beklense aylarca gündeme gelmeyebilirdi. Ama 12 Mart yönetiminin acelesi vardı. 4 gün sonra idam yasasının ivedilikle görüşülmesi benimsendi. İlk 29 teklif arasında 7 kişiyi öldürmüş,
“Edirne Canavarı” diye ünlenmiş ve idama mahkûm olmuş bir katil de vardı. Onlar sırasını bekledi, Deniz’lerin dosyası birinci sıraya çıkarıldı.
Deniz’lerin idamı 24 Nisan 1972’de Meclis’te, 2 Mayıs 1972’de de Senato’da yapılan son oylamalarla yasalaştı.
1960 Anayasası’nın tam olarak uygulanmasını isteyen Deniz’ler anayasayı ortadan kaldırma suçuyla idama çarptırıldılar.
Dönemin Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay’a idamı durdurabileceği, bunun yasal zemininin olduğu yönünde bir mütalaa sunuldu. Bu metni hazırlayan, dönemin Barolar Birliği Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı hukuk danışmanı Prof. Dr. Faruk Erem’di.
Bu da sonuç vermedi. Ve 6 Mayıs’ta daha tutuklama sırasında verilmiş olan karar infaz edildi.

\n

***

\n

Yukarıda özetlediğimiz süreçten paylaşmak istediğimiz sonuçlar şunlar:
Olağanüstü dönemlerin başlıca özelliği hukuksuzluğudur.
Bu dönemlerde açılan siyasi davalarda önce yasa, sonra onu uygulayacak özel mahkeme bulunur. Yargılama yapılmaz, infaz süreci tamamlanır.
Siyasi davaların hiçbiri, ardında siyasi destek olmadan sonuçlandırılamaz.
Türkiye bu kaderi yaşamaya devam ediyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları