Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

5 Ağustos Başlangıcı... Mustafa Balbay

04 Ağustos 2013 Pazar

Dünya tarihi bir bakıma özgürlükleri genişletme ve özgürlük bilincini yükseltme mücadelesidir.

Özgürlükleri genişletmekle bu alandaki bilinci yükseltmek aynı şey değildir.

Zira özgürlük aynı zamanda sorumluluktur. Onu kullanma sorumluluğudur. O yüzden de pek çok insan özgürlüğünü kullanmaz, kullanamaz.

“İnsan, haklarıyla insandır” sözünün altında yatan anlam da budur.

İnsan, sahip olduğu haklar kadar değil, bu hakları kullanabildiği kadar özgürdür.

Eğer bu hakların tümünden yoksunsa, bunlar için sürdürdüğü mücadele kadar özgürdür. Çünkü bu haklar için verilen mücadele ona ulaşmak kadar önemlidir.

Hemen amaca ulaşmak da belirleyici değildir. Öyle değerler vardır ki, uğruna verilen mücadelede bir dönem için kaybetmeye değer.

***

Girişte yaptığımız “özgürlük tarihi” vurgusu Türkiye’nin siyasi tarihi için de geçerlidir.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından kurduğumuz bağımsız cumhuriyetle birlikte özgür bir toplum olma yolunda önemli bir ivme kazandık. Devrimlerin her biri bunun kilometre taşları oldu. Eğitimden oy kullanmaya kadar birey olma bilincinin altyapısı oluştu.

1950’deki çok partili yaşama geçiş, siyasal alandaki özgürlükleri genişletirken bu yöndeki tartışmalara da zemin oldu.

1960’larla birlikte devletin bireylere karşı sorumluluğunun evrensel tarifini yapan “sosyal devlet” tanımı siyasal yaşamımıza girdi. Sosyal demokrasi ile birlikte biçimlenen sosyal devlet kavramını başlangıçta yadırgayan, soğuk bakan hatta eleştiren sağ partiler de zamanla bunu benimsediler. Vaatlerini bu kavram etrafında sloganlaştırdılar.

21. yüzyılın ikinci on yılında, 20. yüzyıla sığan üç önemli devrimin ardından, bunların devamı olan dördüncü devrimin tohumlanmakta, hatta yeşermekte olduğunu görüyoruz.

Yeşermekte olan özgürlük ve demokrasi devrimidir.

Gezi Direnişi bu ateşi yakmıştır. Ateş bulunmuştur. Zaman zaman alevleri azalsa da sönmez artık.

Gezi’nin bu işlevini fark eden iktidar o yüzden ürkmekte, ateşi bir an önce söndürmeye çalışmaktadır. Bugünlerde bile hâlâ Gezi’ye ilişkin yazıların en çok tam ve yarı resmi iktidar gazetelerinde yer alması bu yüzdendir.

Gezi ruhu, Türkiye’nin 21. yüzyılıdır.

Gezi ruhu, 20. yüzyılın temize çekilmesi, geçen yüzyılda kalması gerekenlerin orada bırakılması, bu yüzyıla taşınması gerekenlerin elbirliğiyle getirilmesidir.

Gezi ruhu, Türkiye’nin farklılıklarını yelpaze yapıp ortak paydalarda buluşturma bilincidir.

Gezi ruhu, özgürlük bayrağıdır.

***

Önerim, dileğim, özlemim şu:

5 Ağustos özgürlük ve demokrasi devrimine giden yolda yeni bir başlangıç olsun.

5 Ağustos’tan itibaren Türkiye’nin büyük bir cezaevine dönüşmesine neden olan iktidardan sonra “nasıl bir yeniden yapılanma gerekir” sorusu tartışılsın.

5 Ağustos’tan itibaren artık iktidardan yakınma dönemi bitsin; nasıl bir iktidarla yürümek istiyoruz arayışına seçenek üretilsin.

5 Ağustos’tan itibaren özgürlük ve adalet özlemi bütün çabaların ortak paydası olsun.

İlk üç devrimi başaran ruh dördüncü devrimi de mayalayacak güçtedir. Önümüzdeki seçim süreçlerinde hedef bu mayayı tutturmak olmalıdır.

Bu satırları yazarken içim kıpır kıpır, ben de her nerede olursam olayım, hangi koşullarda olursam olayım, dördüncü devrimin bir ucundan tutabileceğimi hissetmenin heyecanı içindeyim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları