Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Devletin üç ayağı yaşananların farkında
Türkiye’nin seçim atmosferine girmesiyle başlayan provokatif olaylar canımızı sıkmaya, kafa karıştırmaya başladı.
Bu tabii ki bilerek yapılıyor. Artık, toplum olarak bunu fark edecek kadar tecrübeliyiz.
Her şey PKK’nin Irak’ın kuzeyinde 12 askerimizi şehit etmesiyle başladı. Yaşanan saldırının seçim atmosferinden bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Sisli ve karlı havayı fırsat bilen terör örgütü üyeleri askerlerimizi zor durumda yakalayacağını zannetti. Siz sanıyor musunuz ki 12 askerimizi şehit ettikleri saldırıdan yara almadan çıktılar. Gördüğüm kadarıyla saldırdıklarına pişman bile olmuş olabilirler. İzlediğim videolar saldırı sonrasında PKK yayınlarına düşen haberleri birleştirince terör örgütünün zor duruma düştüğünü kanıtlıyor. Öyle ki örgütün merkezini Kandil’den çekip ABD korumasındaki Süleymaniye’ye taşıması da bu etkiyi gösteriyor.
Meselemiz bu değil. Bu saldırının devamında Meclis’te bir özerklik tartışması yaşandı. Üstelik bu tartışma, Cumhur İttifak’ı üyesi HÜDA PAR’ın genel başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu tarafından başlatıldı. “Özerklik tartışılabilmeli” çıkışını yapan Yapıcıoğlu’na tüm muhalefet tepki göstermişken bir tepki de Cumhur İttifakı’nın bir diğer destekçisi Büyük Birlik Partisi’nin lideri Mustafa Destici’den geldi. Destici, “Bu sözlerin sahibine diyoruz ki: Sen o tartışmanın neresinde olduğunu söylersen, biz de muhatabımızın ne demek istediğini anlayıp ona göre davranırız” ifadeleriyle beklediğimden sert bir çıkış yaptı. Şaşırdığım nokta MHP lideri Devlet Bahçeli bu sertliği gösteremedi.
Hemen devamında Süper Kupa finalinde Suudi Arabistan’ın Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” sözlerine izin vermemesiyle başlayan bir kriz patlak verdi. Suudilerin, Norm Ender’in Cumhuriyetin 100. yılı için yazıp bestelediği “Parla” şarkısına ve İstiklal Marşı’na onay vermişken Atatürk’ü görünce ayağa kalkıp engellemeleri şaşırtmadı açıkçası. Atatürk gibi bir liderin düşünceleri Arabistan topraklarında yayılırsa Suudi kabilesinin tüm taht ve serveti tehlikeye gireceği için ondan öcü gibi korkuyorlar. İki büyük kulübün burada dirayet göstermelerini de tebrik ediyorum.
Fakat kriz nedeniyle hem sosyal medyada hem de kamuoyunda öylesine bir Atatürk’ü pamuklara sarma, koruma kollama duygusu oluştu ki bunu fırsat bilen bazıları hemen hilafet söylemlerini ortaya attı. Belki görmüşsünüzdür, Twitter’da hemen, Anıtkabir’i yıkan iş makinelerinin olduğu vb. montajlı görseller paylaşılmaya başlandı. Ardından Hizbuttahrir’in İstanbul’da Filistin bahanesiyle düzenlediği hilafet yürüyüşü yaşananların üzerine tuz biber ekti. Hatırlarsanız bu yürüyüş, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi büyük kentlerde aslında 10 gün önce denenmiş ve katılım yoğun olmasa da yine hilafet sloganları atılmıştı. Bu kez İstanbul’da Galata Köprüsü’nde binlerce kişinin katıldığı Filistin mitingi düzenlendi. Ama miting öyle bir noktaya gitti ki Filistin unutuldu, tevhit bayrakları çekildi, hilafet sloganları atılmaya başlandı. Ege Akersoy adında bir gencin de elinde tevhit bayrağı olan vatandaşı yumruklamasıyla tam da istenilen ortam yaratılmış oldu.
Nasıl başladı? PKK saldırısı, özerklik tartışmaları ve Atatürk hassasiyetinin en üst noktalara çıktığı dönemde birden artan hilafet talepleri... Bombalı saldırı hazırlığında yakalanan IŞİD üyelerini ve MOSSAD’a çalışan Filistinli ajanları saymıyorum bile.
Bakın bu devletin üç ayağı var. Ne kadar eleştirsek de 22 yılda Türkiye’yi borca ve enflasyona batmış bir ülke haline getirse de bunlardan biri Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğeri Türk Silahlı Kuvvetleri, diğeri de Hakan Fidan kontrolündeki Hariciye yani Dışişleri Bakanlığı. Benim gördüğüm üç kurum da bir şeyler denendiğinin, yani yaşananların farkında. AKP’den hızla gelen Atatürkçü ve laiklik yanlısı açıklamalar da bunu gösteriyor. Bu açıklamalar tabii ki AKP’yi Atatürkçü bir parti yapmaz. Fakat bu durum, devletin temeline dinamit döşeyecek kadar da yönetimde bilinç kaybı yaşamadıklarını gösterir. Çünkü Türkiye laik, demokratik bir cumhuriyet olmadığı sürece bu topraklarda bir adım ileri gidemez.
Bizler de gazeteciler olarak, Atatürk’e yapılan saygısızlıkları bir kenara not ederek ama bu toplumu da provoke etmeden, nesnel bir şekilde insanlara büyük resmi göstermeliyiz. Yoksa enflasyon belası altında inim inim inleyen vatandaşın derdi ne hilafet ne özerklik talebi... Sadece ve sadece ferah ve müreffeh bir Türkiye Cumhuriyeti istiyor herkes.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ölüm nedeni belli oldu
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!