Mehmet Ali Güller

Yerli, milli, Katarcı

30 Kasım 2020 Pazartesi

Katar’ın Borsa İstanbul’un yüzde 10 hissesini alması büyük tepki topladı. İktidar cephesi ise bu satışa karşı çıkanları Arap düşmanlığı ile suçladı. (Erdoğan, yıllar önce de Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin 44 yıllığına İsrailli şirkete verilmesine karşı çıkanları “Yahudi düşmanlığı” ile suçlamıştı.)

Katar’ın aldığı hisseler, daha önce Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın elindeydi. İktidar cephesinin basındaki sözcüleri bu gerçeği hatırlatarak “Avrupa’ya neden tepki gösterilmediğini” soruyorlar ve Katar’a tepkileri “Arap düşmanlığı ve Batı hayranlığı” şeklinde yorumluyorlar.

Borsa İstanbul’un hisselerinin Katar’da olması da Avrupa Bankası’nda olması da yanlıştır.

Mesele şu ki: hisselerin Avrupa Bankası’na satışı, Katar’a satışı kadar gündeme gelmemişti. Katar’a satışın daha çok gündeme gelmesi ise iktidarın Katar’la kurduğu “özel tür” ilişkinin kamuoyunda topladığı tepki nedeniyledir. Zira Türk ordusunun tank-palet fabrikasının Katar’a verilmesinden Kanal İstanbul bölgesindeki arazilerin Katar’a satıldığının ortaya çıkmasına kadar pek çok “sorunlu satış” kamuoyunda tepkinin birikmesine neden olmuştu.

Büyük tepki çekmesinin bir nedeni de Borsa İstanbul’un diğer kamu kaynaklarıyla birlikte “Varlık Fonu”na konulması ve oradan ihalesiz, ikili görüşmeyle satılmasıydı.

Özelleştirme beşlisi

Tepkilerin çokluğunun bir nedeni de bu satışları yapan iktidarın sürekli kendisini “yerli ve milli” diye sunarak, yer yer muhalefet edenleri de “vatan hainliği” ölçeğinde suçlayabilmesi nedeniyledir.

Aslında bu, sağ iktidarların genel karakteridir: Sürekli “yerli ve milli” olduklarını dile getirirler. Ve ne kadar çok “yerli ve milli” olduklarını dile getirirlerse, uygulamalarını eleştirenlere de o kadar çok “vatan haini” derler!

Peki, nedir bu “yerli ve milli” olmanın ölçüsü?

Son 40 yılın özetidir: Bir iktidar ne kadar çok milli kurum satıyorsa, o kadar çok “yerli ve milli” olduğunu iddia ediyor!

Özal, Demirel, Çiller, Erbakan, Erdoğan… Beşi de sağcı/muhafazakâr, beşi de “yerli ve milli” ama uygulamada alabildiğine özelleştirmeciydiler. Atatürk Cumhuriyeti’nin tüm birikimini, kamu kaynaklarını, milletin malını 40 yılda sata sata tükettiler!

Demirel ve Erbakan’ın özelleştirmeciliği

Sosyal medyada bu değerlendirmeme kimi itirazlar geldi. Demirel ve Erbakan’ın özelleştirmeci olmadığı savunuldu. Ancak doğru değil, Demirel ve Erbakan da özelleştirmeciydi.

Örneğin Demirel, 1997’de hükümete özelleştirme yapması için, Meclis’e de özelleştirmenin önündeki hukuki engelleri kaldırması için çağrı yapıyordu. Örneğin Demirel, 1999’da yürütmenin başı olarak şöyle sesleniyordu hükümete: “Şimdiye kadar 6 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı, o da masraflara gitti. Türkiye’nin elinde 100 milyar dolarlık tesis var. Türkiye eğer bu tesisleri özelleştirmezse bütçesini denkleştiremez. Devlete dayanarak ekonomiye artık hayır.

Erbakancılar daha keskin tepki gösterdiler değerlendirmeme. İtiraz eden Saadet Partisi’nin kimi yöneticilerine de belirttiğim gibi, Erbakan’ın başbakanlığındaki hükümet kısa sürdüğü için “az özelleştirdi” denilebilir ama kesinlikle “Erbakan özelleştirmeci değildi” denilemez! İşte TURBAN Antalya ile SÜMER Erzurum fabrikası Erbakan’ın başbakanlığı sırasında özelleştirilmiştir.

Kaldı ki Erbakan, TBMM’de okuduğu hükümet programında açık şekilde özelleştirmeci olduğunu ortaya koymuştur: “Özelleştirme faaliyetlerine devam edeceğiz”, “Özelleştirme şeffaflık ve kararlılık içinde gerçekleştirilecektir”, “Özelleştirme kapsamına alınan ve özelleştirme portföyünde bulunan kuruluşların en kısa sürede özelleştirilmesi sağlanacaktır.”

Özelleştirme şampiyonu: Erdoğan

Diyeceksiniz ki Özal, Demirel, Çiller, Erbakan ve Erdoğan beşlisi, yani sağcılar özelleştirdi de şu 40 yılda kısa süreli iktidar ya da iktidar ortağı olan solcular özelleştirmedi mi?

Haklısınız, onlar da özelleştirdiler: Tansu Çiller - Murat Karayalçın hükümeti 1, Mesut Yılmaz - Bülent Ecevit hükümeti 9, Bülent Ecevit - Mesut Yılmaz - Devlet Bahçeli hükümeti ise 21 özelleştirme yaptı.

Fakat bu alanda şampiyonluk Erdoğan’da! Erdoğan kendinden önceki tüm özelleştirmelerin toplamının on katı özelleştirme ve yabancılaştırma yaptı. 1986 yılında başlayan özelleştirmede, Erdoğan iktidarına kadar yaklaşık 8 milyar dolar tutarında özelleştirme yapıldı. Erdoğan döneminde yapılan özelleştirme tutarı ise yaklaşık 80 milyar dolardır!

Ve kamu kurumlarımızın çoğunun da bırakın ederini, birkaç yıllık kârı büyüklüğünde paralara satıldığını içimiz acıyarak anımsatalım!

Daha acısı da Türkiye’ye özelleştirme baskısı uygulayan ülkelerde “kamu payının ağırlığının” gerçekte yüksek olduğunun “yerli ve millilerce” halktan hep gizlenmiş olmasıydı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları