Mehmet Ali Güller

Sirte düğümü Libya’yı bölebilir

25 Haziran 2020 Perşembe

Trablus kuvvetlerinin Sirte ve Cufra’ya ilerlemesi durumunda Kahire’nin buna doğrudan askeri müdahalede bulunacağını ilan etmesiyle Libya’da Türkiye-Mısır gerginliği tırmandı.

Politikada sorunun çözüm yollarından biri de, “sorunun varlığı kime yarar” sorusuna doğru yanıtı bulabilmektir. O nedenle öncelikle “Libya’da Türkiye ile Mısır arasındaki gerginlik olması kime/kimlere yarar” sorusunu sormalıyız...

Türkiye-Mısır çatışması kimlere yarar?

Türkiye ile Mısır’ın askeri restleşmesi, dahası bunun bir sıcak çatışmaya dönüşmesi, bölge için en kötü senaryodur. Askeri restleşme;

1. Libya düzleminde Rusya’ya yarar; çünkü Kahire ile Ankara gerginliği, Ankara ile pazarlık yapan Moskova’ya avantaj doğurur.

2. Doğu Akdeniz düzleminde Mısır-İsrailYunanistan-GKRY cephesine ve bu cepheye destek veren AB ile ABD’ye yarar.

3. Bölge düzleminde ABD ve İsrail’e yarar; Türkiye ile Mısır’ın çatışması, İsrail’in “ilhak” projesi öncesinde bu ülkeye olumlu şartlar yaratır.

Bu gerginliğin Türkiye’ye yaramayacağı açık! Dahası bu gerginlik, Libya’yla yapılan deniz sınırı anlaşmasının bir benzerinin Mısır’la yapılma olasılığını da tamamen ortadan kaldıracaktır.

Oysa Libya’yla yapılan anlaşmanın pratikte amacına ulaşması, Türkiye’nin bu anlaşmayı Doğu Akdeniz’in diğer ülkelerinden birkaçıyla daha yapabilmesine bağlı...

Sisi’nin hedefleri

Türkiye bölgesinin en güçlü ülkesi. Mısır’ın askeri olarak Türkiye’ye rakip olabilmesi söz konusu bile değil. Buna rağmen Mısır Cumhurbaşkanı Sisi neden gerginliği tırmandırıyor peki? Kahire’nin “doğrudan askeri müdahalede bulunma” açıklamasıyla hedeflediği ne ya da neler?

1. Savaş riski gösteren bir askeri caydırıcılıkla Türkiye’nin Libya’daki atağını frenlemek.

2. Bu caydırıcılıktan hareketle Türkiye’yle “ortak çalışma” kararı alan ABD’yi yeniden görece “tarafsız” pozisyona çekmek.

3. Türkiye ile Libya’da çelişmeleri olan Rusya’yı siyasi destekçiye dönüştürmek.

4. Ekonomik sıkıntıları aşmakta Suudi ve BAE desteğini alabilmek.

5. 8 Haziran’da ilan ettiği Kahire Bildirisi’ni reddeden Türkiye ve Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni masaya oturmaya zorlamak.

Müslüman Kardeşler sorunu

Türkiye’nin de Mısır’ın da Libya’daki meseleye baktıkları boyutta elbette Müslüman Kardeşler faktörü de var...

Nitekim Ankara ile Kahire arasındaki sorun tam da bu nedenle başlamıştı. Halk, Mübarek’i deviren 2011’deki eylemlere sonradan dahil olan ve en örgütlü güç olduğu için de o devrimi çalabilen Müslüman Kardeşler’e ve onun düşük oyla cumhurbaşkanı seçilen liderlerinden Mursi’ye karşı 2013’te ayaklandığında, bu kez halk hareketini çalan Sisi olmuştu! Ankara ise Mursi’yi desteklemiş ve Sisi’yi tanımamıştı.

Ankara’nın desteklediği Trablus hükümetinin de Müslüman Kardeşler’le ilişkisi bir sır değil elbette. Kahire ise komşusu Libya’da bir Müslüman Kardeşler iktidarını kendisi için beka problemi görüyor.

AKP hükümetlerinin ilk dışişleri bakanı olan Yaşar Yakış’ın bu konudaki saptaması önemli: “Müslüman Kardeşler ağırlıklı bir hükümetin yöneteceği Libya, Mısır için, Türkiye için PKK ne ise öyle bir tehdittir.” (Cumhuriyet, 22.6.2020)

Libya’nın bölünme riski

Türkiye ile Mısır arasındaki askeri restleşmenin Yaşar Yakış’ın da belirttiği sıcak çatışmaya dönüşme riski, bölge için en kötü senaryodur. Türkiye ile Mısır’ın karşı karşıya gelmesi, Sirte ve Cufra sınır olmak üzere Libya’yı bölünmeye götürür.

Libya’nın bölünmesi ise toplamda Türkiye’nin Doğu Akdeniz çıkarlarına uygun bir tablo oluşturmayacaktır. Batı’da Türkiye’nin nüfuz ettiği bir parça kuşkusuz başta inşaat sektörü olmak üzere bazı kesimlerin iştahını açacaktır ancak Türkiye’ye deniz sınırı olan bölge Doğu’da kaldığı için münhasır ekonomik bölge düzleminde Türkiye’nin aleyhine olacaktır. Çünkü Ankara’nın Trablus’la imzaladığı anlaşma, Doğu’da geçmeyecektir!

Ancak şu iyi senaryo daha olası: Rusya-Mısır-Suudi-BAE-Fransa cephesinin Hafter’den vazgeçtiği, Akile Salih ya da onun uygun gördüğü bir ismin öne çıktığı bir ateşkes ve diplomatik çözüm süreci başlar.

Ne yapmalı?

Türkiye, askeri restleşmeyi, “diplomasi kanallarının yeniden açılması” fırsatına dönüştürmeli. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi Libya’nın bölünmesi Türkiye’nin işine gelmemektedir. Tersine Türkiye o anlaşmadan tam sonuç alabilmek için benzerini Mısır’la da imzalamalıdır.

Askeri restleşmenin diplomasi kapılarını açması ve Türkiye ile Mısır’ın Libya’da Rusya’yla birlikte çalışması, Libya’nın birliğinin garantisidir. Berlin Konferansı sürecine dönme şansı vardır ve kullanılmalıdır.

Böylece Türkiye Libya’da ABD ile “ortak çalışma” yanlışından da dönmüş olur...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları