Mehmet Ali Güller

Seçim Amerikancılığı

04 Kasım 2021 Perşembe

Anayasanın 101. maddesi açık: “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.” Yani Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanı olabilmesi, ancak anayasanın 116. maddesine göre “seçim yenileme” kararı alınmasıyla mümkün. Yani, seçim yılına giriyoruz, 2022’de seçim var. 

Dolayısıyla Türk-Amerikan ilişkilerindeki hiçbir sorun çözülmediği ve hiçbir sorunun da kısa hatta orta vadede çözümü görülmediği halde, Erdoğan’ın “Biden’la Afganistan, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz konularında işbirliğimizi güçlendirme kararı aldık” diyebilmesi, seçim süreciyle ilgilidir.

Yani Erdoğan, Roma’da aslında “seçim Amerikancılığı” düğmesine bastı. 

EKONOMİ - POLİTİK KISKAÇ

Erdoğan’ın seçim kazanabilmesi için ekonomiye kaynak bulması lazım. Zira milli gelir düşüyor, milli gelirden kişi başına (seçmene) düşen pay da düşüyor. 

Tarımı bitirdikleri, sanayiyi zaafa uğrattıkları ve ülkeyi beton ekonomisine mahkûm ettikleri için çareleri iki kalemdir: Varlık Fonu satışları ve dış borç. 

Türkiye’yi “borcun borçla çevrildiği” bir ekonomiye dönüştürdüler.

Dış borcun musluklarını elinde tutan New York bankerleri ile Londra tefecilerini ikna etmek ise Washington desteği bulabilmelerine bağlı. ABD desteği de AKP’nin vereceği “siyasi taviz”e bağlı... 

Türkiye’yi içine soktukları ekonomi-politik kıskaç özetle bu ne yazık ki...

TÜRKİYE İLE ABD’NİN ÇIKARLARI ÇATIŞIYOR

Erdoğan’ın Biden’la Afganistan’da, Suriye’de, Libya’da ve Doğu Akdeniz’de “işbirliği” yapabilmesi, ancak ve ancak bu dört alanda Türkiye’nin çıkarlarına aykırı taviz vermesiyle mümkündür. Zira bu alanlar, Türkiye’nin ABD’yle çıkarlarının örtüştüğü değil, çatıştığı alanlardır. Tek tek incelersek: 

Afganistan’da iki inisiyatif var: Çin ve Rusya’nın liderlik ettiği Asya inisiyatifi, Afganistan’dan bölgeye terör ihracının olmaması için istikrarı esas alıyor. ABD ise Afganistan’ın etrafında üs arıyor. Türkiye’nin göç sorunu başta pek çok çıkarı, Asya inisiyatifiyle birlikte hareket etmesini gerektiriyor. 

Suriye: ABD’nin temel hedefi, Suriye’nin kuzeyinde bir PYD devleti oluşturmak. Türkiye’nin çıkarı ise Suriye’nin siyasal birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasından geçiyor.

Libya ve Doğu Akdeniz: ABD, Kıbrıs meselesinde de Doğu Akdeniz’deki egemenlik ve enerji-politik mücadelelerinde de Türkiye’ye karşı konumlanmış durumda. 

AKP İLE TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARI AYNI DEĞİL

Görüldüğü gibi Erdoğan’ın ABD’yle işbirliğini güçlendirme kararı aldığını belirttiği alanlarda Türkiye’nin çıkarları ile AKP’nin çıkarları örtüşmüyor. Bu durumda Türkiye ile ABD nasıl işbirliği yapabilecek? İşte meselenin esası burada: AKP iktidarı ile Türkiye’nin çıkarları bir ve aynı şey değil.

Bu dört alandaki çıkar çatışmasına rağmen işbirliği yapabilmek, ancak AKP hükümetinin ABD yararına Türkiye’nin çıkarlarından taviz verebilmesiyle mümkündür. 

AKP’nin Suriye’de ABD’yle işbirliği yapabilmesi -Washington PKK/PYD kartından vazgeçmediğine göre- AKP hükümetinin ancak Fırat’ın doğusuna dair bakışında değişiklikle mümkündür. AKP’nin son tahlilde Fırat’ın doğusuna karşılık Fırat’ın batısında bir “ÖSO nüfuz bölgesi” hayali kurması o nedenledir. 

AKP’nin Doğu Akdeniz’de ABD’yle işbirliği yapabilmesi, Kıbrıs ya da Münhasır Ekonomik Bölge konusunda taviz vermesiyle mümkündür. 

PAPAZ ELBİSESİ

Özetle, AKP iktidarı Türkiye’nin çıkarlarından taviz vermediği müddetçe ABD’yle Afganistan, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’de işbirliği yapabilmesi olası değildir. 

Kuşkusuz bu alanların tamamında AKP’nin taviz verebilmesi de mümkün değildir. Zira büyük siyasi tavizin bedeli seçim kazandırmaz, seçim sonucundan da ağır olur.

AKP, o nedenle iç politikada “başarı” gibi sunulabilecek taviz(ler) verebilir en fazla. Örneğin Suriye’de bulunduğu alanı genişletmek gibi ya da Karadeniz’de Rusya karşıtlığı gibi...

AKP’de antiemperyalizm görenlerin de AKP’nin Türkiye’nin eksenini kaydırdığını sananların da anlamadığı gerçek şudur: “İktidar olmak için papaz elbisesi giymeyi kabul eden” bir anlayış, iktidarda kalmak için neler yapmaz! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları