Mehmet Ali Güller

Mali sermaye partisi: AKP

14 Ekim 2021 Perşembe

Doların 9 TL’yi geçmesi, ekonomi tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Buraya nasıl gelindiği, tek adam rejimi ile doların seyri arasındaki ilişki, önümüzdeki seçime etkisi gibi konular tartışılıyor. 

Kanımca, aslında bu konu Cumhurbaşkanı’nın ekonomi başdanışmanı 2014 yılında “Dolar, 3 TL’yi geçerse yüzüme tükürün” dediğinde bitmişti. Yedi yıldır uzatmalar oynanıyor.

Uzatmaların bu kadar uzamasında birincisi AKP’nin “ortak” bulabilme becerisi, ikincisi de muhalefetin eksikleri etkili oldu kuşkusuz. Erdoğan’ın sıra sıra liberalleri, FETÖ’yü, BDP/HDP’yi, ülkücü milliyetçileri, bazı ulusalcıları kullanabilmesi, iktidarına yedekleyebilmesi elbette kendi penceresinden büyük başarıdır. Ayrıca incelememiz gereken bu konuyu burada bırakıp ekonomiye dönelim. 

MODERN KAPİTÜLASYON

20 yılın ekonomi açısından özeti iki maddedir: 

1) Mali sermaye sınıfı: AKP iktidarının, iktidar olabilmesinin karşılığı olarak yaptığı ilk icraatlardan biri, ABD endüstriyel tarım devi Cargill’e (ve sonrasında pek çok “yatırımcıya”) verdiği imtiyazlardı. “Modern kapitülasyon” olan o imtiyazlarla Türk tarımı adım adım bitirildi. Dahası, toplam bir inceleme yapıldığında, bu iktidarın sanayiyi de zayıflattığı görülecektir. AKP iktidarı, 20 yılda mali sermayenin önünü sınırsızca açtı. Mali sermaye varlık fonu ve buna bağlı varlık şirketleriyle, bir piramit şeklinde örgütlenerek ayakta duruyor.

2) Sermaye transferi: AKP iktidarı, 20 yıl boyunca aynı zamanda çok kapsamlı bir sermaye transferi yaptı. Partinin dayandığı mali sermaye sınıfı palazlandırıldı. Bunun için şu yollar kullanıldı: 

a) Özelleştirmecilik: AKP iktidarı gelmiş geçmiş en özelleştirmeci partidir. Özal’ı, Çiller’i fersah fersah geride bırakan AKP iktidarı, ne var ne yok her şeyi sattı, yabancılaştırdı. Böylece iktidarını sürdürebilecek önemli bir kaynağa kavuştu.

b) İhale: AKP iktidarının kamu kaynaklarını yandaşlara yöneltmesinde ve sermaye transferinde “tek adam ihaleciliği” en öncelikli yol oldu. 

c) Belediye kaynakları: AKP iktidarı, 20 yıl boyunca yönettiği belediyeler aracılığıyla çok büyük bir sermaye transferi gerçekleştirdi. Bu yolla “5’li çete” gibi en büyüklerin altındaki grupları besledi. 

d) Vakıf sistemi: Sermaye transferinde kullanılan yöntemlerden biri de vakıf sistemi. Bu yolla kamu kaynakları, valilikler ve kaymakamlıklar eliyle, bazen de belediyeler eliyle AKP vakıflarına geçti. AKP vakıflarına bedelsiz tahsis edilen kamu binaları, mülkler, araziler oldukça büyük bir toplama ulaşmış durumda.

e) Sponsorluk: AKP’nin vakıflarına kamu bankaları, kamu kurumları ana sponsor yapıldı. AKP medyası bu sponsorların ilanlarıyla beslendi. Medya bu sponsorların kredileriyle el değiştirdi.

f) Varlık Fonu: Bu fon, AKP’nin hem mali sermaye sisteminin omurgasını hem de sermaye transferinin çok önemli bir ayağını oluşturuyor.

BORCU BORÇLA ÇEVİRME EKONOMİSİ

20 yılın özeti budur. Özetin özeti de şudur: AKP Türkiye’yi, torunlarımızın torunlarına kadar borçlandırdı. Borcu borçla çevirerek iktidarını sürdürüyor. 

Bu sistem, beş sonuç doğurdu: 

1) Türkiye küçüldü. Son yedi yıldır kişi başı milli gelir düşüyor.

2) Zengin, daha da zenginleşti. Sadece AKP’nin dayandığı sermaye sınıfı değil, geleneksel “en büyükler” de, İstanbul sermayesi de AKP rejiminden memnun! Koç ve Sabancı, en kârlı dönemini AKP iktidarında geçirdi. 

3) Fakir, daha da fakirleşti. Bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının altında gelirle yaşayan milyonlar var artık Türkiye’de.

4) Zengin-fakir makası açıldı. En üstteki yüzde 20’nin ekonomiden aldığı payla, en alttaki yüzde 20’nin ekonomiden aldığı pay arasındaki makas açıldıkça açıldı.

5) Orta direk bitti. En üstteki yüzde 20 ile en alttaki yüzde 20 arasında kalan ve geleneksel olarak orta direk diye nitelenen üç tane yüzde 20’lik kesim, bitti. Şöyle ki, o üç yüzdelik dilim de en alttaki yüzde 20’lik dilimin yanına itiliyor. Yani en üstteki 20 ile yüzde 80 arasında uçurum oluşuyor.

TÜRKİYE’NİN İKİ SEÇENEĞİ

Kısacası, uzatmaların uzatmaları da bitiyor. Ancak borcu borçla döndürme “ekonomisinin” en sıkıntılı yerine gelmiş durumdayız. 

Türkiye’nin önünde iki seçenek var: Ya Türkiye bu borcu borçla çevirme ekonomisinin iktidarından kurtulabilmeyi başaracak ya da bu iktidar, iktidarını sürdürebilmek için gereken borcu bulabilmek adına büyük siyasi bedeller, tavizler verecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları