Mehmet Ali Güller

Kürt’ü ‘kart’ olmaktan çıkarmak

17 Ekim 2019 Perşembe

PKK’nin Suriye tarihini çok kısaca dört dönemde inceleyebiliriz:
1. Dönem: Hafız Esad’ın, biraz da Ankara’nın 1982’deki İhvan ayaklanmasına verdiği desteğe yanıt olarak PKK’yi himaye ettiği ve Türkiye’ye kötü komşuluk yaptığı dönem.
2. Dönem: Türkiye’nin sınıra asker yığarak Şam’ı, Öcalan’ı himaye etmekten vazgeçirdiği ve 1998’de Adana Mutabakatı imzalatarak başlayan iyi komşuluk dönemi. Bu dönem PKK’nin büyük güç kaybettiği dönemdir.
3. Dönem: ABD’nin 2003’te Irak’ı işgaliyle başlayan ve PKK’nin bölgede güç olmaya başladığı dönem. Suriye yönetimi bu dönemde Türkiye ile iyi komşuluk ilişkilerini sürdürdü ve Adana Mutabakatı’nın gereğini yerine getirdi. 2003’te kurulan PYD, Beşşar Esad yönetiminin baskısı altındaydı.
4. ABD’nin ve maalesef Türkiye’nin Suriye’de Esad rejimini devirmeye kalktığı 2011 yılından sonraki dönem. PKK’nin Suriye kolu PYD bu süreçte büyük güç kazandı; Obama’nın ifadesiyle Suriye’de ABD’nin “kara ordusu” oldu.
Bu dönemde Ankara da Esad karşıtlığı temelinde maalesef PYD’yi destekledi; Öcalan’ın PYD’ye talimatlarının ulaştırılmasından, PYD lideri Salih Müslim’e “özerkliğinize karışmayız” desteği vermeye kadar...

PKK’nin ABD gücüne bağımlılığı
Bu çok kısa özetten çıkan sonuçlar şunlardır:
1. ABD bölgemizde güçlüyken, PKK de güçlüdür; ABD zayıfladığında PKK de zayıflar!
2. Bölge güçlüyken ve bölge ülkeleri arasında işbirliği varken PKK zayıflar, bölge ülkeleri birbirine karşıt konumlandığında ise PKK güç kazanır!
Bu iki sonuca ek olarak, bir de bölge ülkelerinin birbiriyle rekabetinden kaynaklı üçüncü bir sonuç vardır:
3. Bölge ülkelerinin birbirilerine karşı “Kürt kartı” kullanması, PKK’ye alan açar!

Kürtler için dersler
Trump, göreve geldiği ilk günden beri Ortadoğu’dan çekilmek istiyor; Trump karşıtı güç odağı ise bölgede bulunmayı sürdürmekten yana...
Trump bu nedenle son iki yılda üç kez geri çekilme açıklaması yaptı, ancak devamını somut olarak getiremedi.
Trump ikinci kez seçilerek bu çizgisini sürdürebilir mi, hatta ikinci kez seçilse bile bu çizgisini sürdürebilir mi, kesin bir şey söylemek şu aşamada pek mümkün değil.
Fakat kesin olan bir şey var: ABD hegemonyası inişte ve Beyaz Saray’ı kim yönetirse yönetsin, büyük askeri operasyonları finanse etmesi artık pek mümkün olmayacak!
Bu gerçeği en iyi okuması gerekenlerin başında Kürtler gelmektedir. İşte bir kez daha görülmüştür: ABD, çıkarları için PKK’yi “kara ordusu” olarak da kullanır ve yine çıkarları gereği ortada da bırakır!
Sadece PKK mi? Barzani de elbette!
Son 25 yılda ABD’nin Kürtleri kaç kez sattığı, Kürtler açısından alınabilecek en önemli derstir!
ABD üst düzey Dışişleri yetkilisinin Amerika’nın Sesi’ne yaptığı şu açıklama tüm Kürtlere ders olmalıdır: “Kürtlere hiçbir zaman Türkiye’ye karşı onları askeri güç kullanarak savunacağımızı söylemedik.

PYD’nin Şam’a taahhütnamesi
Barış Pınarı Harekâtı ile bölge için yeni bir fırsat oluştu: PYD’yi ABD kartı olmaktan çıkarmak!
Şam yönetimi ile PYD arasında yapılan görüşmeler işte bu fırsatı kullanabilmenin yoludur. Elbette PYD, ABD kendisini sattığı için Şam yönetimine yanaştı...
Elbette PYD, TSK baskısı altında olduğu için Şam yönetimiyle anlaşma arıyor...
Ancak bu iki gerçeğe rağmen AKP cephesinden “Şam-PYD görüşmelerine” tepki göstermek anlamsızdır. Sonuçları itibarıyla PYD’nin ABD’nin “kara ordusu” olmasındansa, Suriye ordusuna “dahil olması” Şam’ın da, Ankara’nın da yararınadır; hatta Kürtlerin de!
Üstelik AKP cephesinden sunulduğu gibi ortada bir “anlaşma” da yoktur; tersine dün Mehmet Yuva’nın ayrıntılarını Aydınlık’ta yazdığı gibi, 4 maddeli bir “taahhütname” vardır: PYD’nin Şam’a taahhütleri...
Özetle PYD, “Suriye Arap Cumhuriyeti ordusu saflarında ve bayrağı altında yer almaya” söz vermiştir. Bu aslında “beyaz bayrak” çekilmesidir. Zira tek bayrak altında PYD ayrı bir yapılanma olarak kalamayacak ve eriyecektir.
Şimdi Ankara, Şam ile işbirliği yaparak, Suriye ordusunun ülkenin kuzeyinde egemenliğini tesis etmesini kolaylaştırmalıdır.
ABD’yi tamamen devreden çıkaracak ve Kürtleri de bölgede “ABD’nin kartı olmaktan” kurtaracak işbirliği fırsatı kapımızdadır.

AKP’nin “fetih” hevesiyle Türkiye’ye bu fırsatı teptirmesi kesinlikle kabul edilemez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları