Mehmet Ali Güller

Küçük Amerika burjuvazisi

07 Mart 2024 Perşembe

Eski TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, T24’te Cansu Çamlıbel ile uzun bir söyleşi yapmış. Bugün o söyleşideki şu tezini tartışacağız:

“TÜSİAD memleket derdini kendine dert edinen, iş âlemi içindeki en önemli burjuvazi hareketi oldu. (...) Cumhuriyet burjuvazisi aslında yapabileceklerinin çoğunu yaptı. Cumhuriyet burjuvazisi içindeki grupların duruşlarından bir ödün verdiğini düşünmüyorum. Tam tersi, hâlâ durdukları yerde duruyorlar.”

BURJUVAZİ CUMHURİYETE İHANET ETTİ

Boyner’in iddiası doğru değil, sonuçları itibarıyla de görülüyor: Burjuvazi, Cumhuriyete ihanet etti ve ülkeyi siyasal İslama teslim etti!

Kuşkusuz TÜSİAD, Boyner’in ifade ettiği gibi bir burjuva hareketidir ama yerini netleştirelim: Milli burjuvazi değildir. Tersine, Türkiye’nin Atlantik sürecinde semirmiş işbirlikçi burjuvazidir. TÜSİAD’ın kökü, ABD’li Max Weston Thornburg’un, Amerikan yardımı almak için liberal ekonomiye geçmeyi tavsiye eden 1949 tarihli raporundadır.

“Toprak reformuna” karşı çıkan büyük toprak sahiplerinin CHP’den ayrılıp kurduğu Demokrat Parti’nin başbakanı Menderes, “her mahallede bir milyoner” sloganlı “Küçük Amerika” programıyla iktidar oldu.

Ancak 27 Mayıs, işbirlikçi burjuvazinin semirmesinin önünde kısmen bir kesinti dönemi oldu. 27 Mayıs Anayasası’nın sağladığı özgürlükler ortamı, ortaya çıkan sendikalar ve işçi sınıfının önem kazanmaya başlayan gücü, burjuvaziyi endişelendirdi. İstanbul sermayesinin, yani en büyük burjuvazinin TÜSİAD olarak ortaya çıkması, işte o sürecin, 12 Mart’ın içindedir.

Ve o TÜSİAD, 12 Eylül’e giderken gazete ilanlarıyla hükümet darbesine soyundu. Türkiye’yi ABD’nin serbest piyasasına eklemlemenin programı olan 24 Ocak 1980 kararlarının alınması da o kararları uygulayabilmek için 12 Eylül 1980 darbesinin yapılması da 12 Eylül’ün Özal yönetimiyle büyük burjuvazinin iyice palazlanması da yine büyük burjuvazinin ihtiyacı olarak toplumun dincileştirilmesi de hep bir ve aynı süreçtir.

Yani TÜSİAD, Türkiye’yi Atlantik sürecinde “Küçük Amerika” yapma programının sahibidir ve bu nedenle pekâlâ “Küçük Amerika burjuvazi” olarak isimlendirilebilir.

KİT’LERİ YABANCILARA SATARAK DA İHANET ETTİLER

TÜSİAD, Türkiye’nin siyasal İslama teslim olmasının hem sorumlusu hem de ortağıdır.

TÜSİAD, ABD’nin Türkiye’deki “komünizmle mücadele” programının asıl sahibidir; büyük patronların solu ezmekte kullanılan siyasal partilerle finansal ilişkileri arşivlerdedir.

Aynı TÜSİAD bu amaçla siyasal İslamcılığın palazlanmasının da önünü açmıştır. Son 40 yılda zaman zaman siyasal İslamcılığa karşı çıkışları bir kategorik karşı çıkış değil, aşırılığın törpülenmesine yönelik hamlelerdir.

Zaten TÜSAİD, AKP iktidarından en memnun kesimdir; bunu açıkça ifade de ediyorlar. Çünkü AKP’nin dayandığı dindar taban dahil halk yoksullaşırken TÜSİAD üyeleri, Cumhuriyet tarihinin en büyük kârlılık oranlarına AKP döneminde erişti. Çünkü Cumhuriyetin kamu iktisadi teşebbüsleri en çok AKP döneminde özelleştirmeler yoluyla kendilerine peşkeş çekildi. Ucuza aldıkları Cumhuriyetin bu birikimlerini kısa zamanda yabancılara satmaları bile tek başına Cumhuriyete ihanet ettiklerinin göstergesidir.

VATAN NE Kİ?

Özetle burjuvazi, 70 yılda sola karşı panzehir diye dinciliğin önünü aça aça Türkiye’yi bugüne getirdi. Zaman zaman kimi TÜSİAD yöneticilerinin demokrasi ve laiklik konusunda endişe açıklamalarının hiçbir değeri yoktur. Çünkü son tahlilde Menderes, Demirel, Özal, Çiller ve Erdoğan zincirindeki halkaların her biri, TÜSİAD üyesi holdinglerdir.

Demokrasi de laiklik de Cumhuriyet de TÜSİAD için zenginleşmekten daha önemli değildir. Nasılsa zenginliklerinin büyük kısmını da peyderpey dışarıya taşımaktadırlar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Esad’ın analizi 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları