Mehmet Ali Güller

Kafkaslar için 3+3 modeli

20 Temmuz 2020 Pazartesi

Türkiye ile Rusya, Suriye’de “işbirliği ve rekabet”, Libya’da ise “rekabet ve işbirliği arayışı” içinde. Yine Karadeniz de işbirliğinin öne çıktığı bir alan. Ukrayna ise iki ülkenin karşıt cephelerde konumlandığı bir alan. Kafkasya ise çıkarların çeliştiği alanlardan.

Doğalgaz boru hattı, nükleer santral, füze savunma sistemi, turizm, tarım ürünleri ticareti gibi konular, işbirliği alanları. Ayasofya ve Kanal İstanbul konuları ise şimdilik geçiştirilmiş potansiyel sorunlar.

Bu girişi, Azerbaycan - Ermenistan sınır çatışması konusunda Ankara ile Moskova’nın yaklaşımlarını analiz edebilmek için yaptık. Başlayalım:

Amerikancılar Rusya’yı işaret ediyor

Türk basınında ağırlıklı olarak bu son çatışma, Moskova’nın Ankara’ya mesajı olarak yorumlanıyor. Yorumcuların ağırlıklı olarak Türk-Amerikan işbirliğinin yeniden başlamasını savunan kesimler olduğunu da belirtelim.

Erdoğan ve Trump’ın Libya’da “ortak çalışma” mutabakatına varmasıyla birlikte Türkiye’nin çıkarlarının Rusya’yla değil ABD’yle hareket etmekten geçtiğini yüksek sesle savunmaya başlayan bu kesim, “milli duyguları” da körükleyerek açık bir Rusya ve Ermenistan düşmanlığı kışkırtıyor.

Bu yorumcuların Rusya’yı işaret edebilmesinin maddi zemini ise Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki son çatışmanın işgal altındaki Dağlık Karabağ’da değil de oraya 250 km uzaklıktaki Tovuz’da yaşanıyor olması. Zira Tovuz, TANAP ve BTC boru hatları ile Bakû-Tiflis-Kars demiryolu hattı üzerinde. Buradan hareketle meseleye ayrıca “enerji-politik” açıdan da bakılarak daha kapsamlı bir Rusya hamlesi yorumu yapılıyor.

2018’de Ermenistan’da ‘kadife devrim’

Bize göre konu, çizilen “büyük resme” ait bir konu değil. Daha çok Ermenistan’ın, bir parça da Azerbaycan’ın iç politikasıyla ilgili…

Ne demek istediğimizi anlatabilmek için kısa bir anımsatma yapmalıyız: Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, 2008-2018 yılları arasında iki kez cumhurbaşkanlığı yaptı; ardından ülkeyi başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçirdi ve başbakan oldu. Rusya yanlısı Sarkisyan’ın bu girişimi haliyle toplumsal bir tepkiye dönüştü. O tepkiyi fırsata dönüştüren Batı’nın desteğiyle Nikol Paşinyan 8 Mayıs 2018’de Ermenistan başbakanı oldu.

Batı’nın bu değişimdeki rolü o kadar açıktı ki, Paşinyan ilk günden beri başbakanlığını “kadife devrim kazandı” diye formüle etti sürekli. Renkli devrimler, biliyorsunuz, ABD’nin SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’yı çevrelemek için eski SSCB ülkelerinde yaptığı darbelerdi: 2003’te Gürcistan’da “gül devrimi”, 2004’te Ukrayna’da “turuncu devrim”, 2005’te Kırgızistan’da “lale devrimi” yapıldı; bir de Azerbaycan’da başarısız bir renkli devrim girişimi oldu…

Paşinyan’ın, zaferini bu çizgi içinde “kadife devrim” olarak nitelemesi, ABD yanlısı ve Rusya karşıtı konumuyla ilgilidir.

Kullanışlı çatışma

Son sınır çatışmasını anlayabilmek için Paşinyan’ın durduğu yeri iyi anlamak gerekiyor. Paşinyan, Azerbaycan’la “düşük dozda” bir çatışmayı, ülkesini Batı limanına demirleyebilmenin aracı olarak görüyor.

Şöyle: Eğer Rusya Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün tüzüğü gereği Ermenistan’a yardım ederse, Paşinyan hem Azerbaycan’a karşı hem de Türkiye’ye karşı başarı kazanmış ve bunu iç politikada kullanmış olacak. Eğer Rusya, Türkiye’yle karşı karşıya gelmemek için meseleye karışmazsa, Paşinyan, iç kamuoyunu ABD’yle hareket etmenin zorunluluğuna ikna edebilecek.

Üstelik “milliyetçi duyguların” köpürtüldüğü bu şartlarda iki yıl önce “kadife devrim” sürecinde söz verilen ama yapılmayan vaatler de unutturulmuş olacak…

Konuştuğum Azerbaycanlı uzmanlar, aynı ölçülerde olmasa da Bakû açısından da tablonun “kullanışlı” olduğuna işaret ediyorlar. Bu “düşük dozlu” çatışmanın doğuracağı “milliyetçi duyguların”, 2017’de cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ülkeyi kocası İlham Aliyev ile birlikte yönetmeye başlayan Mihriban Aliyeva’ya yönelik tepkileri frenlemekte kullanılacağına işaret ediyorlar.

Her iki başkentte de ciddi “yolsuzluk” dosyaları konularının olduğunu önemle belirtelim!

Bölgesel işbirliği zemini: Astana Platformu

Kuşkusuz bunlar kesinlik kazanmamış, ham yorumlar. Üstelik Erivan ve Bakû açısından bakıldığında, bu analiz düzleminde büyük risk aldıklarını da söyleyebiliriz.

Bizim için önemli olan Türkiye’nin çıkarıdır. Türkiye’nin toplam çıkarının ise komşularıyla ve Rusya’yla işbirliği yapmasından geçtiğini savunan biri olarak, her gelişmeyi, bu işbirliğine yaptığı olumlu-olumsuz etki ile değerlendirmekteyiz.

O nedenle de geçen yıllarda Tahran’ın Kafkaslar için önerdiği 3+3 formülünü oldukça önemsiyoruz: Türkiye, İran ve Rusya üçlüsü yan yana gelirse, Kafkaslar’daki Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan üçlüsünün sorunları çözülür.

Bugün bu öneri Astana Platformu ile kısmen hayata geçmiş durumda. O nedenle Ermenistan-Azerbaycan çatışması üzerinden Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya getirilmesi değil, tersine Türkiye, Rusya ve İran’ın daha da geliştirilebilecek işbirliğinden hareketle Kafkaslar’daki sorunları bölge yararına çözmenin zemini var…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları